Anasayfa » DR. AHMET GELİŞGEN
SİFİL HOCA'YA SATAŞAN CANTÜRK CERŞİT YAZISI HAKKINDA
06 Temmuz 2017, 08:29 Yönetici
SİFİL HOCA'YA SATAŞAN CANTÜRK CERŞİT YAZISI HAKKINDA
Cantürk Cerşit tarafından Ebubekir Sifil hoca aleyhine kaleme alınan seviyesiz yazının, ilmi bir tenkitten öte, ütopik, duygusal ve belirsiz bir genellemeye sahip, son derece saldırgan bir yaklaşımla ele alındığı açıktır.
Öncelikle Yazar, Ebubekir Sifil hocanın nerede ne söylediğini gösterip o ifade üzerinde tenkit yapmalıydı. Böyle yapmak yerine, Ebubekir Sifil hocayla alakası olmayan, tasavvuf adına uydurulan suimisalleri Ebubekir hocaya yıkmaya çalışmış. Tasavvuftaki uç ve yanlış misallerin Ebubekir Sifil hocayla ne alakası olur ki? Üstelik Ebubekir hoca, kendisi otorite bir hadisçi olduğu kadar, aynı düzeyde de fakih ve akaid alimidir. Tefsire de son derece hakimdir. Bu bakımdan, hadis ilmine ve usul ilimlerine, akaide ve fıkha çok önem verir. Engin ilmi müktesebatıyla, konuları çoğu kere mukayeseli olarak mütalaa eder. Mütalaalarında, başka görüşlere de yer verir. Tasavvufa yakışmayan suimisalleri de yeri geldiğinde açıkça tenkit eder.
Sifil hocanın, şer i şerife uymayan şeylerde babası bile olsa pekala tenkit ettiğini biliyoruz. Bu tenkidinde İslami ilimleri kıstas almaktan daha tabii bir şey olamaz. Bu yüzden bazı meşhur sufi meşrep zevatla, deyim yerindeyse adeta kanlı bıçaklı bile olmuştur. İslami İlimleri hurafe ve dinde eklenti gören bir zihniyet, elbette Sifil hocanın karşısında olacaktır. Netice itibariyle Yazar, güya eleştirdiği hatayı kendisi yapmış. Özellikle Yazar’ın, Ebubekir Sifil hocanın, güya Hatib el-Bağdadi'ye ve İmam Ahmed'in oğlu Abdullah'a nerede saldırdığını göstermesi gerekir.
Ebubekir Sifil hoca hakkında, yazıda ileri sürülen, “fitne ateşine yağdanlık yapmak”, “savaş senaryosuna malzeme üretmek”, “büyük bir cürüm ve fitne çıkarmak”, Maturidi ve Hanefi Fıkhını fasid niytelerine alet etmek” ve “ehli hadise düşmanlık” gibi ileri derece afaki cinayetler, Ebubekir hocanın lügatinde ve fırtratında olmadığı gibi, yanından da geçmez. Bu tür itham ve isnatların Ebubekir hocaya yönlendirilmesinden, yerler gökler çatlar… Bunları söyleyenin de ağzı diliyle birlikte eli kuruyabilir!
Ebubekir Sifil hoca, tenkit ettiği kişinin ifadelerini kaynağı ile verir. Sonra da akli ve nakli delillerle ikna gücü yüksek bir tenkit yapar. Neticede muhatabı ya ikna eder ya da susturur, karşı tarafa da asla saldırmaz. Hatta, özellikle eleştri yaptığı noktada, şefkat ve iyi niyetini yansıtan tatlı bir gülümseme ortaya kor. Bu nokta, Sifil hocanın, muhatabını en çok da etkilediği bir andır.
Bu hususta ilim ehli arasında ciddi bir denge adamıdır. O yüzden ilim dünyasında sevilir ve müracaat edilir. O yüzden mütalaları, adeta "kavl-i fasl" niteliğindedir. Yazar'ın yazısının “seviyesiz” yazısının aksine.
Sifil hocanın bu yetenek ve başarısını hazmedemeyenler, ütopik gerekçelerle ona karşı saldırıdan başka bir yol bulamamış olmalılar! Fikirlerini savunamayanların, saldırı mekanizmasını kullandıkları, hep bilinen bir yöntemdir.
Kendisi hadis ehli olan Sifil hocayı, ehli hadise düşmanlıkla suçlamak kadar traji komik bir yaklaşım olamaz. Bazen bir şahsın, yüksek ilmi yanında, bütün itikadı kökten götürecek kadar vahim bir görüşe sahipse, o zatın bu yanlış görüşü ya da toplumu yanıltacaksa, bunu elbette hepimiz tenkit ederiz. Bu ağa düşmesin diye de toplumu uyarırız. Bu tavır, alimden beklenen önemli bir görevdir. Tenkit edilen bu şahsın, hasbelkader hadisle uğraşıyor olması, onun yanlış fikrini eleştireni, ehli hadis düşmanı kılmasa gerektir!
Ulemanın kendi arasında ilmi meseleleri mütalaa etmelerinden, bazen de katılmadıkları görüşleri tenkit etmelerinden daha tabii ne olabilir ki? İlim, doğru bildiğini söylemeyi, yanlış bildiğini de sakındırmayı gerektirir. Emri bil maruf, nehyi anil münker'in gereği de budur.
Sifil hoca tarafından saldırılıyor diye sıralanıp nokta nokta konan isimler içerisinde, M. İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır, Caner Taslaman, Mustafa Öztürk ve Mehmet Okuyan gibi isimler var mı onları da bilelim...
Yazar önce dilinin altındaki baklayı çıkarmalı, sonra da kimler adına konuştuğunu ve kimlerle oturup kalktığını bir açıklamalıdır. Böylelikle ismi duyulmayan bu Yazarı bir tanımalıyız. Kimmiş, neciymiş, bugüne kadar ne yazmış, ne çizmiş, din adına hangi hizmetleri yürütmüş?..
El hasıl yazar, derdini ortaya koymadan, "recmen bil gayb" sallamış ve ciddi şekilde haksızlık etmiş; ilmi yaklaşımdan ziyade, pervasızca karın ağrısını kusmuş görünüyor… Bu girişimde, son devirde İslam adına ortaya çıkartılan bidat ve batıl fikirlere karşı en etkili ve en saygın “cengaver”i yaralamaktan öte bir gaye olduğunu sanmıyoruz. Unutmayalım ki güneş balçıkla sıvanmaz, elmasa sıçrayan kir onu paslandırmaz…
05.07.2017/02:30
Dr. Ahmet GELİŞGEN
Bu haber 3398 defa okunmuştur.
|
DR. AHMET GELİŞGEN |
|
|
|
|