ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE İLETİŞİM

BİLGİLENDİRME:

Elbette altta ki isimlerin hepsini bir tutmuyoruz. Reddiye ve tenkit edilenleri bir kategori altında topladığımız için böyle uygun gördük.

HABER ARA


Gelişmiş Arama

GALERY

EN ÇOK OKUNANLAR

SİTEMİZE ZİYARETLER!

       
NOEL VE YILBAŞI NEYİMİZE

NOEL VE YILBAŞI NEYİMİZE

Tarih 02 Ocak 2018, 09:50 Editör Yönetici

Noel ve yılbaşı hakkında Ahmet Gelişgen hocanın bir yazısı..

NOEL VE YILBAŞI BİZİM NEYİMİZE?..

         1-Noel ve Yılbaşı Felaketi

Yılbaşı kutlaması adı altında yaygın hale gelen eğlence faaliyetleri, Hıristiyanların Noel Bayramı kutlamaları kapsamında icra edilen bir çılgınlıktır. Hıristiyan Batı, Hz. Îsâ’nın doğum tarihini milâdî takvimin başlangıcı olarak almıştır. Her yıl aralık ayının son haftasında Hristiyanlar tarafındanNoelBayramı etkinlikleridüzenlenir. Bu bayramın akabinde ise, çılgınlıklar içerisinde yeni yıla giriş eğlenceleri düzenlerler. Aslına bakılırsa, Noel iddialarının ve yılbaşı kutlamalarının Hristiyanlıkla da bir ilişkisi yoktur. Bu kutlamalar, Hz. İsa’dan 350 yıl sonra putperestlikten Hristiyan kültürüne girmiştir. Bu günkü anlamda “Noel Baba” efsanesi, Aya Nikola adındaki bir Hristiyan azizini temsil etmektedir.[1]

Yılbaşı ve Noel’in beraberinde getirdiği safsatalardan biri de “Noel Ağacı” uygulamalarıdır. Noel şenlikleri sırasında ışık ve süslerle donatılan Noel ağacı, eski Mısırlıların, Çinlilerin ve Yahudilerin ortak geleneğine dayanmaktadır. 16. yüzyıldan itibaren bu geleneğiHristiyanlar benimsemiştir.[2] Noel ve yılbaşında kullanılan çam ağacı şekli, Hristiyanlığın imgesi olan Noel piramidini temsil etmektedir.[3]Bunun yanında Noel ağacının, Babillilerin şirk inancında da yerinin olduğu söylenmektedir. Buna göre Noel ağacı, Bâbil Kralı Nemrud’un ölümünden sonra kendisine ruhsal huzur veren bir kaynağı sembolize etmektedir.[4]

Buna göre bizdeki yılbaşı anlayış ve eğlencelerinin, batılılaşma sonucunda ortaya çıkan bir kültür yabancılaşması olduğu herkesçe kabul edilmektedir. Bu gerçek, yılbaşı ve Noel konusunda ele alınan yazıların neredeyse tamamında dile getirilmektedir.[5]Müslüman ülkelerde yılbaşı kutlaması adı altında icra edilenrezaletlerinkaynağı da körü körüne taklit edilen Hristiyankültürüdür. Hristiyan örf ve adetlerini yaymak suretiyle Müslüman toplumları dejenere etmeyi amaçlayan yılbaşı kutlama ve eğlenceleri, mutlu azınlığınadınasürekli körüklenmektedir.

Yılbaşının getirdiği hastalıklardan biri de kumardır. Yılbaşı piyangosu ile kumara, kolay kazanca ve maddeperestliğe alıştırılan toplum, varını yoğunu kumara yatırmaktan geri durmamaktadır. Alın teriyle kazanmak gibi önemli bir değerimiz kumar vasıtasıyla aşınmakta ve böylece haram kazanca ödün verilmektedir. Kumardan kazananların da kaybedenlerin de çoğu kere psikolojileri anormal hale gelmektedir. Sonuçta, sevinçten çıldıran bir azınlığın yanında, her şeyini kaybetmiş sefiller ordusu, anormal psikolojileriyletoplumda problem haline gelmektedirler. Devletimizin, “milli piyango” namıyla 1939’lu yıllardan beribir tür kumaravesile olması, kabul edilebilir bir durum değildir. Piyango kelimesinin önüne “milli” kavramının getirilmesi de milli benliğimizle örtüşmeyen yaman bir çelişkidir.[6]

Yılbaşı gecesinde, avını bekleyen fuhuş tacirleri de işbaşında olmaktadırlar. Çağdaşlık adına eğlence mekanlarına dökülen genç kızlar, çılgın sarhoşluğun etkisiyle namusunu kaybederek, fuhşun ağına düşebilmektedirler. Yüzlerce genç de aynı rezalet gecesinde, eğlenme uğruna zina, uyuşturucu ve her türlü kötülüğün anası olan içkiyle ilk defa tanışmakta ve zamanla bu illetlere müptela olmaktadır.

Batı’nın “medeniyet” diye bize bulaştırdığı felaket, bundan daha kötü olamaz.

2-Dinimiz Bu işe Ne Der?

Dinimiz İslam, müntesiplerine müstakil bir hayat nizamı sunmuş, müminlerin de o nizama bağlı kalmalarını emretmiştir. Hadis-i şerifte belirtildiği üzere Müslüman, “rabb olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan ve peygamber olarak da Hz. Muhammed (s.a.s)’den razı olur ve böylece imanın tadını alır.[7]İman etmenin tadını alan bir mümin, dininin esaslarına aykırı davranmaktan mutlakakaçınır.Mü’min, imanından aldığı güç ve metanetle şahsiyetini oluşturur ve bu şahsiyetini lekeleyecek söz ve davranışlardan uzak durur. Dinimiz İslam, giyim kuşamdan tutun da yeme içme ve örf adete varana kadar, her türlü davranışta gayri müslimlere benzemeyi ve onları taklid etmeyiyasaklamıştır. Bu bağlamda Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) “kim bir kavme benzerse onlardandır[8],“Bizden başkasına benzeyen bizden değildir. Yahudilere de Hristiyanlara da benzemeyiniz. Yahudilerin selamı, parmak işaretiyledir, Hristiyanların selamı ise, avuçladır.[9]buyurarak müminleri uyarmıştır. Saç-sakal ve bıyıkta, kıyafet ve örf adette gayri müslimlere benzemeyi yasaklamıştır. Örneğin, Müşriklere muhalefet edin,bıyığınızı kısa tutun sakalınızı uzatın[10] buyurmuştur. Diğer bir hadis-i şerifte de “Beyaz saçların rengini değiştirin, Yahudilere benzemeyin” buyurmuşlardır.[11]

Şekli benzeşme, fert ve toplumları itikadı benzeşmeye de götürür. Nitekim yıllardır sürdürülen “Ilımlı İslam” ve “Dinler Arası Diyolog” safsataları sonucunda, toplumumuzda artık Yahudilik ve Hristiyanlık da kanıksanmaya başlamıştır denebilir. Tepkisizlik bunun açık işaretidir. Son on yıllarda Diyanetimiz bile, emrindeki TDV ile birlikte, program ve yayın politikalarında bu safsatalara maalesef çok rahat yer verebilmiştir.  (Bkz.

http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=174#2122

http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=173#2143

Dinimiz,ibadetlerde bile Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyiönleyecek kurallar getirmiştir. Örneğin, güneşe tapanlara benzemeyi önlemek için, güneş doğarken, zevâldeyken ve batarken farz namaz kılmak, cenaze namazı kılmak ve tilavet secdesi yapmak mekruh görülmüştür. Ateşe tapanlarabenzememek için de ateşe karşı namaz kılmayıkerih görmüştür.[12]Rasüllülah (s.a.v.), sahabeye Âşûrâ günündeoruç tutmalarını tavsiye etmiştir. Sahabe, Yahudi ve Hristiyanlar tarafından o güne ta’zim edildiğini söyleyince, “öyleyse gelecek seneye yetişirsek 9. gün oruç tutarız, inşallah! buyurmuştur. Ancak, Rasülülah (s.a.v.)’in ömrü gelecek sene Âşûrâ gününe yetişmemiş, vefat ettirilmiştir.[13]

Kur’an-ı Kerim’de de kafirlerle dostluk yasaklanmış, kafirlerle dost olmaları halinde müminlerin Allah’la ilişiğinin kesileceğini ve Allah’tan yardım gelmeyeceğini, onlarla dostluğun mü’minlere ceza ve felaket getireceğini haber vermiştir.[14]Bu ayetlerden birisi olan Nisa Suresi’nin 144. ayetindensonra, “munafıkların, cehennemin en alt tabakasında cezalandırılacaklarının haber verilmesiyle,[15]mü’min oldukları halde kafirlerle dostluk kuranların, “münafıklar” olduğuna işaret edilmiştir.[16]Zemahşerî bu ayetlerin tefsirinde, kafirlerle dostluk kurmanın, nifakın açık bir delili olduğunu ve ayette geçen “sultân” kavramının bunun delili anlamına geldiğini ifade etmektedir.[17]

Yine Kur’an-ı Kerim, müminler ne yaparsa yapsın, “dinlerine tabi olmadıkça Yahudi ve Hristiyanların müminlerden asla hoşnut olmayacaklarını” da haber vermiştir.[18] Bakara Suresi’nde, aksi davranış sergileyen müminler hakkındaki tehdit ise kayda değerdir: “De ki: ‘Allah’ın yolu, asıl hidayet yoludur.’ Sana gelen ilimden sonra şayet onların (Yahudi ve Hristiyanların)[19] arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.[20]

Fatiha Suresi’ndeCenâb-ı Hakk tarafından bize öğretilen “ğayri’l-mağdûbi aleyhim vele’d-dâllîn/Bizi gazabının üzerine olduğu kimselerden ve sapıtanlardan eyleme!” duası da son derece anlamlıdır. Biz bu duayı, beş vakit namaz vazifemiz gereği olarak günde en az kırk defa okumaktayız. Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz’in haber verdiğine göre, Fatiha Suresi’ndeki bu ayetlerde geçen üzerine gazabının olduğu kimseler” Yahudilerdir;aynı surede geçen “sapıtanlar” ise Hristiyanlardır.[21] Fatiha’yı kabul eden ve özellikle kıldığı beş vakit namaz dolayısıyla da olsa günde 40 defa bu duayı yapan bir müminin, Yahudi ve Hristiyanların kültürünün etkisinde kalması ve onların örf-adetlerine tabi olması son derece şaşırtıcı değil midir?Bu tehlikeyi Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) asırlar öncesinden haber vermiş ve bizi şu şekilde uyarmıştır:

Sizden öncekilerin yoluna karış karış, kulaç kulaçmutlaka tâbî olacaksınız.Hatta onlar kelerin deliğine girseler,onların ardından gideceksiniz.” RasülüllahEfendimiz’in bu sözleri üzerine sahabe (r.anhüm),“YâRasülellah, Yahudilerle Hristiyanlara mı” diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.v.), “Ya kime olacak?” buyurmuştur.”[22]

Düşünün ki, yılbaşı gecesinde onlar yapıyor diye Müslüman içki içsin, kumar oynasın, dansöz oynatsın veya seyretsin, daha da ilerisi, zina etsin (!);dinimizin haram kıldığı ve felaket sebebi saydığı şenaatleri, yılbaşı eğlencesi adına irtikab etsin(!);bu ne kötü felakettir! O şenaat gecesinde sarhoş beyinlerle nice dostlar birbirine hunharca saldırmakta, birbirlerini yaralamakta ve hayatına son vermektedir. Nice genç kızların ırzı heder edilmekte, nice masum insanların canı yanmakta ve nice mallar telef olmaktadır. Bu felaketlere alet olanların adı, Ahmet’tir Mehmet’tir, Mustafa’dır Mahmut’tur, hatta Muhammed’dir; Ayşe’dir Fatıma’dır, Zeynep’tir Hatice’dir, hatta Afife’dir…

Kur’an-ı Kerim’de, Allah katında zaman ve ibadetlerin, kameri aya göre belirlendiği bildirilmiştir.[23] Bu ayet-i kerimelerden hareketle İslam alimleri de zamanın, Allah’ın koyduğu ölçü olan kameri esasa göre belirlenmesinin vacip olduğunu söylemişlerdir.[24]

SONUÇ

Yılbaşı ve Noel, Batılılaşmanın etkisiyle ortaya çıkan bir kültür yabancılaşmasıdır. Miladi yılbaşı olarak kabul edilen 1 Ocak, resmi yılbaşı olsa da tarih başlangıcı olarak Müslümanlara ait değil, Hristiyanlara aittir. Batı’nın Noel Baba anlayışı ve onun adının karıştırıldığı yortu da bir Hristiyan ibadetidir. Noel ve Yılbaşı, Hristiyanlara da Hz. İsa’dan asırlar sonra putperestlikten geçmiştir.[25]Yılbaşı dolayısıyla etkinliklere katılan veyakendi kendine yılbaşı etkinliğiicra eden Müslümanlar, bu eğlence ve etkinliklerde ayrıca başka bir haram işlemeseler dahi, İslâm’dan başka bir dine dayalı faaliyettebulunmaları ve o dinden olanlarabenzemeleri nedeniyle dinisorumlukla muhatap olurlar. Müslümanlar, yılbaşı olarak hicreti esas alırlar.[26]Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl, Hicretten 16 yıl sonra Hz. Ömer devrinde takvim başlangıcı olarak alınmıştır.Kameri ayların ilki olan “Muharrem” ayının birinci günüde yılbaşı olarak kabul edilmiştir.

Tarihte bir “Hristiyan azizi” olan Aya Nikola’nın, sevgi ve iyiliğin timsali haline getirilmesi ve Noel Baba efsanesiylebunun çocuklara aşılanması, Noel Baba’nın Noel gecesinde çocuklara oyuncak ve şekerleme gibi hediyeler dağıttığı inancının yayılması, tam bir Hıristiyanlık propagandasıdır. Sözde Noel Baba’nın tonton, neşeli, kırmızı-beyaz piskoposluk giysileri içindeki tasvir ve hatıratından[27] amaçlanan budur.Sahte Noel Baba, figüranlarıyla her yıl sokaklarda dolaşarak çocuklara şirin görünmeye ve hediyelerle onları kandırmaya çalışıyorsa da her ne hikmetse,Türkistan’lı, Keşmir’li, Filistin’li, Suriye’li, Irak’lı, Musul, Erbil ve Kerkük’lü çocuklarla, dünyanın başka yerlerindeki çocukların gözü önünde, anne babalarının katliamını, ablalarının ırzına geçilmesini ve aç sefil yurtlarından sürgün edilmesini bir türlü engelleyemiyor… Afrika’da açlıktan susuzluktan kuruyup giden ve en sonunda ölüme mahkum olan fakir ülke çocuklarına da hiç uğramıyor… Demek ki, Noel Baba’yı icad edenlerin, fakir ve mazlum ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle buluşması her şeye kifayet ediyor…

Özetle belirtmek gerekirse,yılbaşı kutlama veya eğlenceleri, dini ve kültürel duyarsızlığın bir sonucudur, Müslümanlıkla ve milli kültürümüzle bağdaşır hiçbir yanı yoktur. Mutlu azınlıkların bir kısmı eğlenirken, diğer bir kısmı dapara kazanırken, topluma da bu işin kaos ve ıstıraplarıkalmaktadır. Yılbaşı gecesinde sarhoşluğun ve çılgınlığın etkisiyle meydana gelen polisiye ve adli vakaların, mala ve cana sataşmaların, ırza tasallutların, trafik kazalarının haddi hesabı yoktur. Çılgın eğlenceler ve sarhoşluklar ne cari açığı kapatır,ne açlığı ve sefaleti giderir, ne iç ve dış barışı sağlar, ne de kalkınmayı…

Gerek siyasi yönden gerekse madden ve manen güçlü toplumlar, başka milletlerin kültürlerini taklit etmezler. Zira taklit, güçlünün zayıfa etkisi ve bir nevi siyasi hakimiyetin de yansımasıdır. Bu konuda İbn Haldun şöyle der: “Mağlup; daima gâlibin şiârını(sembolik değerlerini), kıyafetini, inanç ve akidesini, adet ve gelenekleriyle diğer ahvalinitaklid etmeyeyanıp tutuşur.”[28]

Öyleyse,Müslüman fert ve toplumların, şahsiyetlerini korumaları ve kendilerine güven duygusunu geliştirmelerigerekirken, başka toplumlara benzemeye ve onların zararlı alışkanlıklarını taklit etmeye çalışmaları, kabul edilebilir bir durum değildir. Başkalarını körü körüne taklit eden bir toplum, önce benlik ve şahsiyetini yitirir, sonra da başkalarınakul-köle olur. Onun için kötü taklitten kurtulmanın yolu, inancımıza ve kültürümüze sahip çıkmaktır. Aksi halde, başka milletlerin sömürü tehlikesi kapıda beklemektedir.

Müslüman toplumun,Batıdaki ileridüzey sanayi ve teknolojiyiörnek almak yerine, örf adette ve eğlencede onları taklit etmesi, şu hikâyede anlatılana benzemektedir:

Karga güvercine özenmiş ve üzerini güvercin tüyleriyledonatarak güvercinlerin arasına gitmiş. Güvercinler bu haliyle kargayı yadırgamışlar. Gerisin geri kargaların yanına gidince, onlar da içlerine kabul etmemişler…”

Allah Teâlâ müminlere basiret ve firâset ihsan eylesin ki,dinlerini, kültürlerini ve şahsiyetlerini korusunlar, huzuruna tertemiz bir kalp ile çıksınlar!

 

31.12.2017

Dr. Ahmet GELİŞGEN

Kaynak: http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-detay.aspx?ID=274#20180102064623

 



[1]Meydan Larousse, IX/385; Temel Britannica Ansiklopedisi, XIII/96; Bülent Şenay, “Noel”, TDV İslam Ansiklopedisi, XXXIII/202.

[2] Meydan Larousse, IX/385; Temel Britannica Ansiklopedisi, XIII/96.

[5] Bkz. İSAM, İlmühal, II/480.

[6] Osmanlı’dakitemeli 1889’lara dayanan ve Cumhuriyet döneminde de 1926’dan itibaren çeşitli isimler altında devam eden piyango çekilişleri, 1939’da “Milli Piyango” adıyla müesseseleşmiştir. 2003’lü yıllardan itibaren Milli piyango idaresinde kumar çeşitlerinin artırılması ve 2005-2012 yılları arasında Spor Toto Teşkilat Başkanlığına, Rahmetli Timurtaş Uçar Hoca’nın oğlu Bekir Yunus Uçar’ın getirilmesi, kamuoyunu son derece şaşırtmıştır. Değiştirilen mevzuatla, eğlence yerleriyle okul ve ibadethaneler arasında bulunması zorunlu uzaklığın 200 metreden 100 metreye düşürülmesi, turizmin geliştirilmesi gereken yerlerde ise 100 metre şartının da aranmaması hükümlerinin getirilmesi de kamuoyu şaşırtan gelişmeler arasında yer almıştır.

Milli Piyango Genel Müdürlüğü web sitesinde Milli Piyango Genel Müdürlüğü’nün görev alanı şöylece tanımlanmaktadır: “3670 sayılı kanun ile kurulan Milli Piyango idaresinin görevleri 320 sayılı kanun hükmünde kararname ile belirlenmiştir. Buna göre Piyango idaresinin görevlerinin başında piyango biletlerini basmak, piyango, sayısal loto, şans topu, on numara, hemen-kazan planlarını hazırlamak, bu oyunları uygulamak ve ikramiyelerini dağıtmak gelir. Ayrıca bu kanunla her türlü eşya piyangosu şans oyunları ve müşterek bahis benzeri oyunları düzenleme yetkisi ile denetimi piyango idaresinin görevidir.” http://www.millipiyango.gov.tr/node/5

[7] Müslim, İman, 56. (Ayrıca bkz. Müslim, Fedail, 134).

[8] Ebu Davûd, Libas 4; Ahmed, II/50.

[9]Tirmizi, İsti’zân, 7; Edeb, 41; Ahmed, II/261, 356, 499. Tirmizi, hadisin isnadı zayıftır, demiştir. (Tirmizi, V/57).

[10]Buhârî, Libas, 64; Müslim, Taharet, 54.

[11]Tirmizi, Libas, 20; Nesâi, Ziynet, 14; Ahmed, I/165. Tirmizi hadis hakkında sukut etmiştir.

[12]Meydânî, el-Lübâb, s. I/97.

[13]  Müslim, Sıyam, 133.

[14] Bakara, 2/120; Ali İmran, 3/28; Nisa, 4/144; İbnKesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, I/570

[15] Nisa, 4/145. Bkz. Taberî, Câmiu’l-Beyân, IV/2607, 2608.

[16] Nisa, 4/145.

[17]Zemahşeri, el-Keşşaf, I/446.

[18] Bakara, 2/120.

[19]İbnKesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, I/163.

[20] Bakara, 2/120.

[21]Ahmed, IV/378.

[22]Buhârî, Enbiya, 50; İ’tisâm, 14; Müslim,İlim, 6; İbnMace, Fiten, 17; Ahmed, II/327, 450, 511, 527; III/84, 89, 94.

[23] Bakara, 2/189; Tevbe, 9/36; Yunus, 10/5. Bkz. İsrâ, 17/12. Senenin 12 ay olduğuna ve bunlardan dördünün haram ay olduğuna dair hadisler için bkz. Buharî, Bed’ül’-Halk, 2; Tefsîru Sure 8, 9; Meğâzi, 77; Edâhî, 5; Tevhîd, 24; Müslim, Kasame, 29; EbûDâvud, Menâsik, 67; Ahmed, V/37, 73.

[24]Kurtubi, el-Cami’, VI/136-138 (Diğer baskıda: VIII/116); Sâyis, TefsiruÂyâti’l-Ahkâm, III/27. Konu ile ilgili geniş bilgi için bkz.Beyzavi, Evvâru’t-Tenzîl, I/321,322; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, II/107,108; Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, I/321, 322; İbnü’l-Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, I/98,99; Kurtubi, el-Cami’, VI/39, VIII/72, 132; Razî, Tefsiru’l-Kebir, VI/33; Nevevi, Minhac, Şerhu Sahihi Müslim, XI/167; Ayni, Umdetü’l-Kâri, XV/113; İbnHişam, Siret, I/136; Elmalı, IV/2522.

[25] Meydan Larousse, IX/385; Temel Britannica Ansiklopedisi, XIII/96.

[27] Meydan Larousse, IX/385; Temel Britannica Ansiklopedisi, XIII/96; Temel Britannica Ansiklopedisi, XIII/96.

[28] Bkz. İbn Haldun, Mukaddime, s. 116.

Bu haber 2487 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




DR. AHMET GELİŞGEN

MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!.

MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!. MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!.

Ahmet Gelişgen Hoca Diyanet'e Geri Dönüşü - Takdiri İlahi

Ahmet Gelişgen Hoca Diyanet'e Geri Dönüşü - Takdiri İlahi Gelişgen hoca kendisine birçok haksızlıkların yapıldığı kuruma geri döndü..

(c) 2014 - 2016 Bu web sitemizle biz kesinlikle bir inanca ve kişilere saldırı yapmıyoruz. Bu tamamen inandığımız değerlere, inanca saldıran bir zihniyeti deşifre ve bilgilendirme amacıyla, kaynak ve yorumlara dayalı özgür ifadenin savunulduğu bir web sitesidir. Olmamasını düşündüğünüz sayfa ve nedenlerini bize göndermeniz halinde, değerlendirip gerekli işlemi yapacağımızıda buradan bildiririz. Kaynak göstermek şartıyla alıntılar yapılabilinir! Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine yazılan faydalı yazılar..
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign