ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE İLETİŞİM

BİLGİLENDİRME:

Elbette altta ki isimlerin hepsini bir tutmuyoruz. Reddiye ve tenkit edilenleri bir kategori altında topladığımız için böyle uygun gördük.

HABER ARA


Gelişmiş Arama

GALERY

EN ÇOK OKUNANLAR

SİTEMİZE ZİYARETLER!

       
AMERİKA AFGANİSTAN'DA 101 HAFIZ ÇOCUK ÜZERİNE ÖLÜM YAĞDIRDI

AMERİKA AFGANİSTAN'DA 101 HAFIZ ÇOCUK ÜZERİNE ÖLÜM YAĞDIRDI

Tarih 11 Nisan 2018, 16:14 Editör Yönetici

AMERİKA AFGANİSTAN'DA 101 HAFIZ ÇOCUK ÜZERİNE ÖLÜM YAĞDIRDI

2018 Nisan ayı başında ABD, Afganistan’da tertiplenen hafızlık merasimine füze saldırısında bulundu. Gelen haberlere göre saldırıda, veliler dışında 101 hafız çocuk şehit oldu. Elleri Kur’an ve kitaptan başka bir şey tutmayan hafız çocuklar. Mezuniyet töreninde Amerikan füzeleriyle parçalanıp şehadete uçtular.

Ne yazık ki Müslüman basın dahil, sivil toplum kuruluşları ve tüm medya bu vahşete başlangıçta tamamen duyarsız kaldı. Bundan dolayı, birkaç dosttan gelen haberin asılsız olabileceği şüphesine bile düştük. Sokaktaki sarhoşun kuduz köpeğe bir tekme atması durumunda bile medyanın sallandığı bir dünyada, bu vahşet karşısında insan hakları savunucularından da bir ses gelmemesi ve yeterli düzeydemedyada yer almaması, doğrusu kamuoyunu tamamıyla şaşkınlığa uğrattı. Olaydan günler sonra ise, bazı internet sitelerinde üstünkörü yapılan haberler dışında basılı ve görsel medyada da olaya hâlâ pek de yer verilmedi. Dahası, olayı Afgan hükümetine yıkıp, ABD’yi temize çıkarma hedefi gözeten haberlere bile yer verilmiş.Bu sırada Fakir’den açıklama isteyerek konuyu gündeme getiren “YENİ AKİT” Gazetesi’nin duyarlılığı tebrike şayan bir tutum olmuştur. Bu açıklamanın müsebbibi Yeni Akit Ankara Haber Müdürü Muhammet Kutlu beyin hamiyeti, ayrıca zikredilmeye değer bir durumdur.Dünyada Müslüman kanından ucuz bir şey kalmadı ki bu büyük vahşetle kimseler ilgilenmedi. Bu ilgisizlik, Yunus’un, “Bir garip ölmüş diyeler...” dizelerini akla getiriyor. Hani mazluma yardım edecek, zalimin elini tutacaktık?!.. Hani zulmü seyredemez, zalimi asla alkışlayamazdık!..

Masum 101 hafız ana kuzusunu parçalayan katil füzeler, İsrail’in boş bir arazisine veya Avrupa’da bir tavuk kümesi üzerine düşseydi, dünyada aynı sessizlik mi olurdu acaba?

Hafızlık merasimi yapılan binada “Taliban” üyelerinin toplantı yaptığı vs. iddialarını ise inandırıcı bulmuyoruz. Velev ki öyle olduğunu farzetsek, sivil ve masum küçükler üzerine, eğitim öğretim yuvasına yapılan bu hunharca saldırı, 1949 Cenevre Sözleşmesine dayalı olarak hazırlanan Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’nün 8. Maddesine göre söz konusu katliam açıkça savaş suçudur. Statü, uluslararası çatışma olsun, iç çatışma olsun, çatışmalarda sivillerin, sivil binaların, eğitim kurumlarının, çatışmaya katılmayanların vurulmasını veya imha edilmesini savaş suçu kabul etmiştir.[1]

Ümmeti Utandıracak Bir Sahne!

Şehit hafız çocuklardan birinin naaşının defni sırasında, Allah’ın yüce kudretine delalet eden ve ayet-i kerimede zikredilen “şehitlerin ölmediği” gerçeğini ortaya koyan ilginç bir olay da yaşandı. Defin sırasında şehit hafız çocuk babasının elini tuttu ve bırakmadı.   Definde hazır olan Müslümanlar bu keramet karşısında “Allahu Ekber” nidalarıyla çığlıklara boğuldular. Allah mübarek eylesin, bizim gibi seyirci ve nemelazımcı Müslümanlara da basiret ve şuurlar ihsan eylesin! “Diri diri gömülen kız çocuğunun hangi suçu nedeniyle öldürüldüğünün hesabını soracağını” haber veren Allah Teâlâ (Tekvir, 81/8, 9), bu yavruların hesabını da soracaktır mutlaka!

Defin sırasında babasının elini tutup bırakmayan şehit hafız çocuğun naaşının görüntüleri için bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Video-Detay.aspx?ID=27#201804083908 .

Üç Hafız Şehit Çocuk Annesi Kan Ağlıyor!

Resimde, üç şehit yavrusuna göz yaşı döken anne, Kurtuluş Savaşı’mızda Müslüman Türk’ün düşmanına atacağı kurşun olsun diye kollarındaki bilezikleri, kulaklarındaki küpeleri çıkarıp hiç düşünmeden bize gönderen annelerin torunu bir kadın… O bilezikler ve küpeler, namusumuza ve vatanımıza mussallat olan kâfire kurşun olmuştu. O kurşunlarlayurdumuzdan kovduğumuz kâfirin torunları, şimdi,bize yardım eden Afganlı annenin torunlarını hafızlık merasimi sırasındaki füze füze saldırısı ile parçalıyor. Ve biz, o faciadan güya habersiz oluyoruz ve bu yüzden bigane kalıyoruz…


= “Üç hafız evlâdını Amerikan bombardımanında şehit veren gözü yaşlı anne anlatıyor:‘Aylarca bekledim yavrularımın hafız olmaları için. Yavrularım Kur'an-ı Kerim’i ezberlediler. Başlarına sarık sarma merasimini bekledim. Sonra ansızın patlama seslerini duydum. Bir de baktım ki babaları arkadaşları ile yavrularımın cesetlerini taşıyorlar. Kocam dedi ki: Oğullarımız Allah'ın kitabını ezberlediler. Sonra onlar yaratana gittiler.  Onlarla hafızlık cemiyetini Yaratan yapacak…’


Katliam görüntüleri için bkz. http://youtu.be/rfi1I_q6mK8

         Afganistan Sosyal Medyasından Bir Serzeniş!


 

 

= “Afganistan’da ömrünün baharında Kur’an-ı Kerim hıfzını tamamlayan çocuklara aileleri tören elbisesi giydirmişti. Terör füzeleri onları hedef alınca sevinçleri kursaklarında kaldı. Ve onlar, ebedi hayata intikal ettiler, şehadet şerbetini içtiler. Ne var ki bu elim zulümde İslam ümmetine, “sessizlik gemi” vuruldu!.. İnsan haklarından dem vuranlar neredeler?...”


Tarih Tekerrürden İbaret!


Hz. Âdem (a.s.)’dan bu yana hak batıl mücadelesi devam etmekte ve bu mücadele kıyamete kadar bitmeyecektir. Afganistan’da ABD’nin hafızlık icazet merasimine yaptığı saldırı bize, İslam tarihindeki “Râci’ Vak’ası” ile “Bi’riMaûne” faciasını hatırlattı. Hicretin 4. yılında meydana gelen her iki olay da RasülüllahEfendimiz’in en güzide ashabının hain tuzaklar sonucunda hunharca kılıçtan geçirildiği faciadır.

Râci’ Vak’ası”, hicretin 4. yılında ve Uhud Savaşı’ndan sonra tamamen tuzak senaryoya dayalı bir faciadır. Uhud savaşında, yiğit sahabi Asım b. Sabit (r.a.) tarafından katledilen bir müşrikin anası olan SülâfebintiSa’d, Asım’ın kellesi üzerine büyük bir ödül koyar. Uzal ve Kâria kabilelerinden bir grup bu ödül uğruna hazırladıkları bir komployla Medine’ye gelirler. Asım b. Sabit’e misafir olurlar. Ardından, RasülüllahEfendimiz’e gelerek “Müslüman olduk, bize İslam’ı öğretecek eğitimci ver, Asım da sevdiğimiz iyi bir eğitimci onu da gönder” ricasında bulunurlar. Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz de Asım’la birlikte 6 eğitimci güzide sahabeyi, Uzal ve Kâria kabilelerine gelen heyetle birlikte irşad için gönderir. İhanet şebekesi, “Râci’” denen mevkiye gelince, hain planlarını açıklayıp, burada önceden hazır edilen 200 kişilik müşrik askerden oluşan Lihyanlılara teslim eder. 200 hain birden 6 sahabinin üzerine çullanırlar. Çaresiz sahabe, dağa sığınıp onlarla çarpışmaya tutuşur. Ancak mukavemet imkanları olmadığından Asım’ın da içerisinde olduğu 3 kişi ilk anda şehit düşer.

Müşrikler, önceden planladıkları üzere şehit düşen Asım’ın başını kesip, ödül koyan müşrik kadına götürmek isterler. Ancak Allah Teâlâ, Asım’ın cesedi başında bir arı sürüsü yaratır ve bu nedenle müşrikler Asım’ın cesedine yaklaşamazlar. “Gece hallederiz” deyip beklerler. Geceleyin de Allah Teâla bir sel getirir ve bu sel, Asım’ın cesedini alıp götürür. Böylece Asım’ın cesedi kaybolup gider. Zira Asım, “Allah’ım, cesedime müşrik eli dokundurma” diye önceden dua etmişti.

Dağa kaçan üç sahabiyi de ellerini bağlayıp Mekke’ye götürmek üzere yola koyulurlar. Üç sahabiden biri bağını çözüp kaçsa da onu da taşlayarak şehit ederler. Zeyd b. ed-Desine ve Hubeyb b. Adiyy ise Mekke’ye götürülür. Zeyd’i, Safvân b. Ümmeyye’ye satarlar. Safvân, Bedir’de öldürülen babası Ümeyye b. Halef’in kan davası olarak Zeyd’i öldürecekti. Bunun için Kureyş’in ileri gelenlerini meydana davet eder. Bunlar arasında Ebu Süfyan, darağacına çekilen Zeyd’e, “şimdi senin yerine Muhammed’in olmasını ister miydin?” diye sorunca, Zeyd, “Değil benim yerinde Muhammed a.s.’ın olmasını, onun ayağına bir diken batmasını bile istemem” diye karşılık verir. Müşrikler, onun bu sarsılmaz Peygamber sevgisi karşısında hayretler içerisinde kalırlar. Ondan sonra da Zeyd’i şehit ederler.

Hubeyb’i de Hâris b. Âmir’in oğlu Ukbe’ye esir olarak satarlar. Zira Hubeyb, Bedir’de Ukbe’nin babası Haris’i öldürmüştü. Sonradan Hubeyb’i de öldürmeye karar verirler. Şehadetinden önce Hubeyb, iki rekât namaz kılma müsadesi alır. Namazını kıldıktan sonra Ukbe b. Haris kalkar Hubeyb’i şehit eder. İdamlıklara iki rekât namaz kılma adeti, Hubeyb’in bu uygulamasından kalmıştır. Zira Bedir’de babasını Hubeyb (r.a.) katletmişti. Ukbe b. Haris, daha sonra müslüman olur.

İdam edilmeden önce Hubeyb, “Allah’ım, Rasülüne selamımı bildir” diye bir ilticada bulunmuştu. Rasülüllah Efendimiz sahabenin arasında otururken, “Ve aleykümü’s-selâm yâHubeyb” deyince, sahabe hayretle durumu sorar. Rasulüllah (s.a.v.) üzüntü içerisinde, “Hubeyb’i şehit ettiler” buyurur. Esasen muhasara edilince, Zeyd de “Allah’ım durumumuzu Rasülüllah’a bildir” diye dua etmişti. O yüzden Cebrail (a.s.) bu elim hadiseyi Rasülüllah (s.a.v.)’e anında haber verir.

Hicretin 4. yılında meydana gelen sahabe katliamının ikincisi ve daha büyüğü ise “Bi’riMaûnefaciasıdır. Necid bölgesindeki güçlü kabilelerden biri olan Benü Âmir kabilesinin ileri gelenlerinden EbûBerâ isimli şahıs, sık sık Medine’ye gelirdi. Henüz Müslüman olmamıştı, ama Müslümanlarla iyi ilişkileri vardı. Medine’ye her gelişinde RasülüllahEfendimiz’e hediyeler getirirdi. Bir defasında yine Medine’ye gelerek Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz’e hediyeler takdim etmek istedi. Peygamber (s.a.v.), onun ziyaretini bu kez irşad fırsatına çevirmek istedi. Bu amaçla, “hidayete ermedikçe senin hediyeni kabul edemem” buyurdu. Bunun üzerine EbûBerâ, “Ya Muhammed, kabilemde hiç Müslüman yok, dönüşümde onlar arasında zora düşerim. Şayet kabileme İslam’ı tebliğ edecek hocalar verirsen, ben de onlarla birlikte müslüman olurum” dedi. EbûBerâ, bu teklifinde samimi idi. Peygamber (s.a.v.), “Benû Âmir, sert tabiatlıdır, göndereceğim ashabım hakkında başlarına bir şey gelmesinden endişe ederim” dediyse de EbûBerâ’nın“eman” vermesi üzerine, tebliğ vazifesini yerine getirmek maksadıyla teklifi kabul etti. Benü Âmir kabilesine İslam’ı tebliğ etmeleri amacıyla Ashab-ı Suffe’den 70 kadar (diğer rivayette 40) Kur’an hafızı ve alim sahabiyiEbûBerâ’nın maiyetine verdi. Heyet, “Bi’riMa’une (Maûne Kuyusu) denilen mevkide mola verdi. Peygamber (s.a.v.), Benû Amir kabilesine, onları İslam’a davet eden bir mektup da yazmıştı. Heyet, varmadan önce nabzı ölçüp ona göre hareket etmek amacıyla içlerinden birini bu mektupla kabile reisi Âmir b. Tufeyl’e gönderdi.

 Âmir b. Tufeyl, mektubu yırtıp attığı gibi, getiren sahabiyi de öldürdü. Bununla da kalmayıp, Rasülüllah (s.a.v.)’in ashabını yok etmek üzere çevre kabilelerden adam toplanmasını sağladı. Bir kısmı, “eman” veren EbûBerâ’nın sözünü dinlediyse de diğer bir kısmı, Rasülüllah (s.a.v.)’in tebliğ heyetinin yolunu “Bi’riMa’une”de kesip üzerlerine saldırdı. EbûBerâ, kendi adamlarıyla bunlara karşı koymaya çalıştı, ancak misafir sahabenin kılıçtan geçirilmesine mâni olamadı. Sadece develeriyle başka bir yere giden iki sahabi katliamdan kurtulmuştu. Geri dönerken onlardan birini daha tanıyıp şehit ettiler. Heyetten sadece Amr b. Ümeyye kurtuldu.

Katliam haberini alan Rasülüllah Efendimiz bu müessif olaydan çok müteessir oldu. Çünkü büyük emekle yetiştirdiği ve gözü gibi sevdiği en seçkin hafız ve alim sahabileri hunharca şehit edilmişti. Bu yüzden, bir ay boyunca sabah namazında katillere beddua etti.

SONUÇ

İşte, küfrün acımasızlığı ve kalleşliği böyle bir şey! Afganistan’daki hafızlık merasimi anındaki Amerikan baskını, İslam’a, Müslümana, hafız-ı kelama ve alime düşmanlık bakımından “Râci’” ve “Bi’riMaûne” facialarıyla benzer hadise. Hatta yukarıda anlatılan ikifaciadan daha da denîbir katliam! Çünkü Afganistan’daki katliamın kurbanları, pek çoğu henüz temyiz yaşına bile gelmemiş masum yavrular. Belki onlar, henüz dünyada kâfir Müslüman farkını bile idrak edemeyecek bir yaşta Kur’an hafızı yavrular! Ömürlerinin baharında küçücük ilim yolcuları! Hiç kimseye kastı olmayan, henüz sorumluluk bile taşımayan savunmasız tertemiz kurbanlar! “Râci’” ve “Bi’riMaûne”de sahabeye yapılan katliam kılıçla, ama bu yavrulara düzenlenen saldırı en gelişmiş modern füzelerle!.. “Tek dişi kalmışCanavar”, bu kadar mı hunhar ve acımasız olurmuş ya Rabbi?..

Ne yazık ki bizler, Afganistan’daki bu kadar elim zulmü günü gününe öğrenmekten bile aciz kaldık. Nerede kaldı mazlumların dertleriyle dertlenmek? İşin en acısı, geç bile olsa basın yayında ve sivil toplum örgütlerinde de olayın yeterince ele alınmayışı. Dünya medyası ise olaya hepten kör, sağır ve duyarsız. Bu kadar feci katliamdan, bazı veliler dışında 101 hafız çocuğun şehadetinden ümmetin haberi bile olmadı. Geç de olsa haberi olduğunda ise, kılı dahi kıpırdamadı!

Dünyanın her yerinde oluk oluk Müslüman kanı akıtıla dursun, biz sosyal medya ve watsap gruplarında, sevgi, kardeşlik, birlik beraberlik masallarıyla birbirimizi uyutmaya devam edelim(!). “Müslümanlar birbirini sevmede, acıma ve şefkatte bir bedenin uzuvları gibidir, onlardan biri rahatsızlanınca, diğer organları da ateşte ve uykusuzlukta ona iştirak ederler” (Buhari, Edep, 27; Müslim, Birr, 66),  veya “Mümin, mümin için, birbirini perçinleyen duvar gibidir” (Müslim, Birr, 65), “Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, küçük görmez” (Müslim, Birr, 32), “Her kim Müslümanların derdiyle dertlenmezse onlardan değildir” (Teberânî, Mu’cemü’l-Evsat, VII/270) hadis-i şerifleriyle edebiyat yaparak rol yapmaya devam edelim (!)... Ve her birimiz, ibriğini eline alıp akan çeşmeye koşmaya devam etsin (!).

Evet! İyi ki ahiret var, iyi ki cehennem var! Zalimler ve destekçileri için!

Rabbimiz, zalimleri bize musallat eyleme, mazlumları da onların elinden kurtar! Amin!

 

07.04.2018

Dr. Ahmet GELİŞGEN

www.ahmetgelisgen.com

 

Not:

1)İşbu yazı, 10 Nisan 2108’de “YENİ AKİT” Gazetesinde yayınlanan özet açıklamanın aslıdır. Yeni Akit’te yayınlanan açıklama için bkz.
https://www.yeniakit.com.tr/haber/o-fuze-kumese-dusse-dunya-ayaga-kalkardi-446726.html

2)Afganistan’da bombalanan hafızlık merasiminde şehit düşen hafız çocuklardan birinin defni sırasında, babasının elini tutup bırakmayan şehit hafız çocuğun naaşının görüntüleri için bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Video-Detay.aspx?ID=27#201804083908



[1]Statü’nün, 8/2-b maddesinin I, II, III, IV, V ve IX bendleri uluslararası çatışmalarda sivillerin, sivil binaların, eğitim kurumlarının, çatışmaya katılmayanların vurulmasını veya imha edilmesini savaş suçu kabul etmiştir. Statünün 8/2-c maddesinin I. Bendeleri ile, 8/2-e maddesinin I, II, IV ve IX. bendeleri ise, iç çatışmalarda sivillerin, sivil binaların, eğitim kurumlarının, çatışmaya katılmayanların vurulmasını veya imha edilmesini savaş suçu kabul etmiştir. Bkz. https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/savas-suclari.html

Bu haber 1605 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




DR. AHMET GELİŞGEN

MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!.

MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!. MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!.

Ahmet Gelişgen Hoca Diyanet'e Geri Dönüşü - Takdiri İlahi

Ahmet Gelişgen Hoca Diyanet'e Geri Dönüşü - Takdiri İlahi Gelişgen hoca kendisine birçok haksızlıkların yapıldığı kuruma geri döndü..

(c) 2014 - 2016 Bu web sitemizle biz kesinlikle bir inanca ve kişilere saldırı yapmıyoruz. Bu tamamen inandığımız değerlere, inanca saldıran bir zihniyeti deşifre ve bilgilendirme amacıyla, kaynak ve yorumlara dayalı özgür ifadenin savunulduğu bir web sitesidir. Olmamasını düşündüğünüz sayfa ve nedenlerini bize göndermeniz halinde, değerlendirip gerekli işlemi yapacağımızıda buradan bildiririz. Kaynak göstermek şartıyla alıntılar yapılabilinir! Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine yazılan faydalı yazılar..
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign