ESKİ DİB BAŞKANI MEHMET GÖRMEZ'İN EHLİ SÜNNET ADINA TALİHSİZ FİKİRLERİ..
MEHMET GÖRMEZ “KUR’AN İSLAMI”NIN NERESİNDE?
(Başka Bir Yazımızın Bir Bölümüdür)
Tarihte “Kur’âniyyûn”, “dinde delil olarak sadece Kur’an’ı kabul ederiz, sünnet de dahil olmak üzere, başka hiçbir şeyi dini delil olarak kabul etmeyiz” diyen ve bu düşüncesiyle itikadi sakatlığa düşen bir fırkadır. Bu anlayışın savunduğu dini anlayışa, "Kur’an İslamı" denmektedir. Kur’an İslam’nın nasıl bir afet olduğunu bu yazıyı aldığımız makalemizde geniş bir şekilde inceledik. Bu yazıda, sadece eski DİB Başkanı Mehmet GÖRMEZ Bey’in konuya bakış açısına temas etmek istiyoruz. (Bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=161#2108 ).
DİB tarafından 2001 yılında Kutlu Doğum haftası münasebetiyle Ankara’da düzenlenen “İslam’ın Anlaşılmasında Sünnet’in Yeri ve Önemi” konulu sempozyumun Ali Bardakoğlu başkanlığındaki II. Oturum Müzakeresinde Görmez, “hadis karşıtı söylem” olarak da ifade edilen “Kur’an İslamı” söyleminin eskiye dayanmadığını, aksine yakın çağlarda yeni ortaya çıkmış bir anlayış olduğunu belirterek bu konuda müstakil bir çalışmanın yapılmasını ısrarla talep etmekte ve bu konunun tartışılmasını istemektedir. Şöyle ki:
“Sünnet/hadis karşıtı söylemler yahut Kur’an İslamı söylemi, aslında modern zamanlarla ilgili bir söylemdir. Gelecek tasarımı olan bir ideoloji. Bu ideolojinin iki temel felsefesi var, iki temel görüşü var. Biri Kur’an’a yöneliktir, biri sünnet’e yöneliktir. Kur’an’a yönelik temel düşüncesi, Kur’an her asra uygun yorumlanacak bir metindir. Sünnete yönelik temel düşüncesi ise, sünnet dinin kendisi değil, Kur’an’ın ilk asrının uygulamasıdır. Eğer siz, bu asırdaki uygulamayı ebedileştirirseniz, ideolojinin birinci ayağı tatbik imkânı bulamıyor. O zaman siz Kur’an metnini her asra göre yorumlayamıyorsunuz. Temel felsefe bu. Bu iki şey üzerinde bina edilen Kur’an İslam’ı söylemi ortaya çıkıyor.”
Kur’an İslam’ı hakkında dünyada yapılan çalışmalardan söz ettikten sonra Görmez devamla şunları söylemektedir:
“Buralarda az önce ifade ettiğim bu temel felsefe bütün detaylarıyla ortaya konulmuş ve tartışılmıştır. Yani, Kur’an her asra uygun tatbik edilecek bir metin olduğunu ve bunun önünde en büyük engelin sünnet ve hadis teşkil ettiği. Dolayısıyla böyle bir oturumda, mutlaka, bizzat bu ideolojinin doğrudan ele alınarak tartışılması lazım. Hatta Hayri Hoca’nın (Kırbaşoğlu) bir teklifi vardı, keşke bu söylemin ele alınabileceği bir sempozyum düzenlenebilseydi.”
Görmez, yukarıdaki metinde geçen “bizzat bu ideolojinin doğrudan ele alınarak tartışılması lazım” ifadesiyle, “Kur’an her asra uygun tatbik edilecek bir metin olduğunu ve bunun önünde en büyük engelin sünnet ve hadis teşkil ettiği” anlayışının gündeme alınmasını istemektedir.
Bir kimse peşinen reddettiği bir görüşün gündeme alınarak tartışılmasını istemesi mümkün değildir. Bu durum, Görmez’in “Kur’an İslamı” anlayışını benimseyip benimsemediği konusunda ciddi bir kuşku uyandırmaktadır. Nitekim bu kadar riskli görüşlerin doğrudan ilim heyetine sunulması mümkün değildir. “Tartışmalı” sözcüğü, genele aykırı görüş ileri süren bilim adamlarının en çok başvurdukları bir sığınma limanıdır. Genelde tarihselcilerin, tepki çekmemek, ilk hamlede reddedilmemek ve iddiaya taraftar bulmak amacıyla genel anlayışa aykırı görüşlerini doğrudan ifade etmek yerine bu şekildeki bir yaklaşımla konuyu ele alırlar. Yoksa hiç kabul edilmeyecek bir görüşün nesi tartışılsın ki? Bir kimsenin, kendisinin kabul etmediği ve kimsenin bilmediği hatta zararlı bulduğu bir görüşün kamuoyuna duyurulacak şekilde büyük sempozyumlarda tartışılmasını istemeyeceği açıktır. Heyecanla anlattığı bu konuyu Görmez, tartışılmasını istemekte ve arkasından, Kur’an İslam’ının ne demek olduğunu açıklamaktadır.
Yukarıdaki felsefi cümleler tahlil edilmeden herkes tarafından anlaşılması mümkün değildir. Asıl olarak ise, töhmetten uzak durmak için İslam kamuoyuna zıt olan bu tür fikirler, balıksırtı bir anlatımla ve kuşdiliyle ifade ediliyor. İşin uzmanı tarafından irdelenmeyen bu tür ifadelerin anlaşılması bir hayli zordur. Her şeyden önce, İslam itikadına aykırı bir konu hakkında “tartışmalıyız/tartışılmalı” deniliyorsa, o konu hakkında kamuoyu bir tarafa yönlendirilmek isteniyor demektir.
Yukarıdaki alıntı metinde yer alan Görmez’e ait ifadeleri şöyle açıklayabiliriz:
“Görmez’ in ’Kur’an İslamı’ bağlamında anlattığına göre ‘sünnet’, dinin kendisi değil, aksine Kur’an’ın ilk asırdaki uygulamasıdır. Sünnet dinin kendisi olsaydı, her asırda kıyamete kadar Müslümanlar için bağlayıcı olurdu. Aynı şekilde Kur’an’ı da indirildiği devirdeki hükümleriyle sabitlemiş, dolayısıyla Kur’an’ın çağa göre yorumlanmasını engellemiş olurdu(!). Tarihsel olması dolayısıyla “sünnet”, o devirde kalmıştır. Dolayısıyla bu devirde bağlayıcılığı yoktur(!). O devirde canlı yaşamıştır, bu devire o günkü haliyle taşırsanız ölü bir ceset gibi olur (!) adeta. Kur’an-ı Kerim, her asra yönelik olduğuna göre, her asırda çağa göre yorumlanması mecburidir(!). Asr-ı Saadetteki haliyle sünnet’in, her devirde geçerli olduğu söylenirse, bu takdirde Kur’an çağdaş yoruma kapatılmış olur. Bu da Kur’an’ın evrensellik ilkesine aykırıdır (!).”
Kur’an İslamı’nın diğer adı, Görmez’in ifade ettiği gibi “hadis/sünnet karşıtı söylem”dir. Görmez’in konuşmasında ifade ettiği bu ifadelerin bir kısmı, kendisinin başında bulunduğu TDV tarafından 2008 yılında yapılan kitabın basımında, “Yani, Kur’an her asra uygun tatbik edilecek bir metin olduğunu ve bunun önünde en büyük engelin sünnet ve hadis teşkil ettiği”cümlesinin sonuna, “defaatle tekrarlanmıştır” ilavesi yapılmıştır. Bu ilave olmadan, yani konuşmanın aslına göre, “Kur’an her asra uygun tatbik edilecek bir metin olduğunu ve bunun önünde en büyük engelin sünnet ve hadistir” sözü, doğrudan Görmez’e ait olmaktadır. Yapılan ilave ile, söz başkalarına isnad edilmiş gibi olmaktadır. Başkasına da isnad edilse, bu sözlerin ısrarla gündeme alınmasının istenmesi ve uzun uzadıya bu düşüncenin üzerinde durulması Görmez’in bu konuya ilgi duyduğunu ortaya koymaktadır.
Yukarıdaki alıntı metin, basılı kitaptan yeri gösterilmekle birlikte, orijinal CD dökümlerinden alınmıştır. CD’den dökülmüş bu ifadeler elimizde mevcuttur. Başka bir makalesinde de Görmez, hadislerin dini serbest yorumlamaya engel olduğunu daha açık bir ifadeyle belirtmektedir.
Üzülerek ifade edelim ki Kur’an İslamı anlayışı, son 15 yılda toplumumuzu kuşatmış durumdadır. Diyanet İşleri Başkanı ve ekibinin tenkit edilen özel görüş ve söylemlerinin yanı sıra, kurum olarak Diyanet’in bu konularda toplumu aydınlatıcı açıklamalarda bulunmamasının bunda büyük payı vardır.
Mevla hepimizi, özellikle itikadi tehlikeden muhafaza eylesin!
23.11.2017
Dr. Ahmet GELİŞGEN
www.ahmetgelisgen.com
Bu haber 2640 defa okunmuştur.