TOLSTOY’DA ORYANTALİST İZLER
-“HZ. MUHAMMED” ADLI KİTABI BAĞLAMINDA BİR EĞERLENDİRME-
Rus düşünür Tolstoy (1828-1910), hayatı acılarla dolu bir Rus aydını. Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebine göre vaftiz edildiğini ve çocukluk yıllarında bu mezhebin görüşleri doğrultusunda eğitildiğini itiraf etmektedir. Çok küçük yaşta annesini, Dokuz yaşında babasını kaybetmiş. Evliliği kavgalı geçmiş. Kardeşlerini ve çocuklarını da sağlığında kaybetmiş. Rus halkı tarafından çok sevilen bir kişiliğe sahip olduğu söyleniyor. Ömrünün sonuna yakın eşini ve evini terk etmek üzere yollara düştüğünde, yolda bir istasyonda hayatını kaybetmiş. Bu açılar içerisinde, yalnızlığın da verdiği bir ruh haliyle hayatında sürekli bir arayış içerisinde olmuş. Ömrünün son yıllarında Müslüman olduğu ve Müslümanlığa göre defnedilmesini vasiyet ettiği söyleniyor. Peygamber Efendimiz’in sosyal hayata yönelik prensiplerini içeren bazı hadislerini derleyip, Rus halkına sunmuş.
“Hz. Muhammed”1 adlı bu kitapta sunduğu hadislerin büyük kısmı, ifade farklılıkları da olsa içerik olarak makbul hadis mecmularımızda yer alan hadislerdir. Naklettiği sözler arasında, hadis olmayan veya hadis kaynaklarında bulunamayan birkaç söz vardır. Bunlar belki terceme ve aktarmalar sırasında karıştırılmış ya da hadis zannıyla müellif tarafından alınmış İslam büyüklerine ait sözler olabilir.
Kendisine mektupla tevcih edilen sorularda, Müslümanlığın, Hristiyanlığa tercih edileceğini söylüyor. Teslis inancının yanlışlığına da parmak basmaktadır. “Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedilik, Haça tapmaktan (Hıristiyanlıktan) mukayese edilemeyecek kadar yüksekte duruyor” sözlerinden Hristiyanlıkla Müslümanlık arasında yaptığı mukayesede Müslümanlığı üstün tuttuğunu anlıyoruz. Ancak, İslamiyet’i diğer dinlerle mukayese sonucunda, onlara nispetle üstün olduğunu kabul etmek, iman için kâfi değildir. Bu tutum, belki iman etme yolunda bir arayış ya da atılan bir adım olarak düşünülür.
“Hz. Muhammed” adlı kitabından anladığımıza göre, iyi niyetli bir arayışla büyük ölçüde İslam’a yönelmiş. Ancak, muhit ve içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla mıdır bilinmez, bazı sözlerinde imanla bağdaşmayan unsurların bulunduğu görülmektedir. Örneğin; “ben kitaplı dinlerin Hazreti İbrahim'den başlamak üzere tüm peygamberlerinin yüce gele-neği olan hakiki imanın takipçisi olarak, tek doğru dine şahitlik ettim. Sosyal hayatımı da inançlarım doğrultusunda şekillendirmeye karar verdim. Ve Müslüman oldum” demektedir. Bu ifadesinden, semavi dinlerin tamamı hakkında ortak bir inanç anlamak da mümkün.
Benzer şekilde, “Bu konularda en eski dinlerde her şeyden fazla tuhaflıklar ve her çeşit batıl inançlar, uydurmalar (hurafeler) vardır ki, bunlar da doğruyu saklıyor, perdeliyor. Bu da ağırlıklı olarak eski dinlerden olan Budizm, Brahmanizm, Konfüçyüs dininde Taoizm gibi beşeri dinlerle Hıristiyanlık ve Musevilikte ve çok az da olsa en son ve
en büyük din olan İslâm'da da vardır... " sözleri, imana muhaliftir.2 İman, bütün inanç esaslara, dini haber ve hükümlere tam bir teslimiyetle iman etmeyi, ayrıca dini emir ve yasakların güzel ve hikmetli olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Bu şekilde bir teslimiyet olmadan, “dinin şu yönünü beğendim” ya da “İslam peygamberinin sosyal adaletle ilgili şu sözleri güzel sözler” demek, kişiyi imanlı kılmaz.
Örneğin, Kur’an ve Sünnette haber verilen mucizeler; hurafe, akla veya bilime aykırı kabul edilirse, bu durum imanı ortadan kaldırır. Tolstoy’un yukarıdaki sözlerinde yer alan “hurafe” ve “batıl inanç” kavramlarından neyi kastettiğini çok net bilmesek de bu sözlerin doğrudan İslamiyet’e yöneltilmesi itikada aykırıdır.
O günün Rusya’sında “açıktan Müslümanlık kolay mı” diye bir soru akla gelebilir. Doğrudur, fakat babadan servet zengini olduğu, bir süre Almanya’da yaşadığı, arkasından İsviçre, İngiltere ve Belçika’ya gittiği bilgisine yer verilmektedir. Muhtelif ülkeler yerine iman ve inanç uğruna bir İslam ülkesi tercih edilebilirdi. Kitabı yayına hazırlayanın verdiği bilgiye göre Tolstoy, “İslâm dininin, diğer dinlerin düştüğü duruma düşmekten kurtarıldığını ve Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği dinin en son ve en mükemmel din olduğunu” ifade etmiş. Bu sözlere bu kitapta rastlamadık.
Tolstoy’un, bu kitabını "Muhammed'in Kur'an'a Girmemiş Hadisleri" adıyla bastırmış olması da doğrusu bir şüphe uyandırmaktadır. Çünkü böyle bir ad, Kur’an’ın, (hâşâ) Hz. Peygamber’in sözü anlamına gelir. Bu yüzden kitabın adı sonradan, “Hz. Muhammed” olarak değiştirilmiş.
Kitap’ta, Arapça bilmediği için İslam’ı bir “müsteşrik”ten öğrendiğini itiraf ettiği bilgisine de yer verilmektedir. Bir müsteşrikin İslamiyet’i tahsil etmesinin ana gayesinin, İslam Dini’ni zaafa uğratmak olduğu göz önüne alınırsa, Tolstoy’un İslamiyet hakkında sağlıklı bir bilgi elde ettiğini ve sağlıklı bir inanca sahip olduğunu kabul etmek zordur.
Tolstoy’un, açıktan bir müsteşrik olmadığı konusunda ittifak edilmiştir. Ancak Müslümanlığı yıpratma amacıyla misyonerler tarafından hazırlanan bir senaryo gereği bu görüntü de verilmiş olabilir.
Bunun dışında kendi iradesiyle, Peygamber Efendimiz’in bazı sözleri veya Dinimizin sosyal prensipleri hoşuna gitmiş ve buna bağlı olarak bazı hadisleri yayma girişiminde bulunmuş da olabilir. Fakat O’nun bu tutumu, İslamiyet hakkında yukarıda belirttiğimiz sakıncalı sözlerinden dolayı (diğer kitaplarında başka sözleri de olabilir), kitaplarının çekincesiz okunabileceği ve tavsiye edilebileceği salahiyetini bize vermez. Zira, özüne, sözüne ve hayatına güvendiğimiz binlerce İslam Alimi, bize Dinimizin her yönünü tanıtacak yeterince eser bırakmışlardır. Hadis kaynaklarımız da sağlam bir tarzda analiz edilerek bize intikal ettirilmiştir.
Sonuç olarak, Tolstoy’un iman etmiş olarak ahirete irtihal etmiş olmasını ümit ederiz. Bu durum bizi sevindirir, ancak durumunu Allah bilir. Tolstoy hakkında görüşünü
sorduğumuz Kelam dalındaki akademisyen arkadaşlar da iman durumu hakkında net bir bilginin olmadığını belirtmişlerdir.
16.03.2013.
Dr. Ahmet GELİŞGEN
Bu haber 2338 defa okunmuştur.