(WATSAP GRUBUNDA, açılan laiklik tartışmasına katılan bir beyefendinin, "Din işi ayrı, devlet işi ayrıdır, demek itikaden tehlikelidir” anlamında bir paylaşımda bulunması üzerine)
Diyanetimiz, Bardakoğlu zamanından beri, dinin dünya ile ilgili kısmının bugün geçersiz olduğu, Diyanetin de ahlak ve ibadet dışındaki (muamelat) konulara girmemesi ve bu alandaki soruları cevaplandırmaması gerektiği konusunda toplantı üstüne toplantı yapıyor. Bardakoğlu kendi yazılarında da fıkıh ve fıkıh usulünün Arap kültüründen neşet ettiği anlamına ifadelere yer vermiştir. Bu ifadeler, Diyanet'in yayınladığı kitaplarda/elimizde mevcuttur.
Diyanette yapılan toplantılardan birine DİYK üye ve uzmanları içerisinde görev icabı ben de katıldım. Bardakoğlu, o günün Diyanet büyüklerinin de huzurda bulunduğu bu toplantıda 1,5 saat konferans verdi. Konferans öncesinde bize, “soru sormak yasak, Başkan konuşmasını yapıp gidecek” denildi.
Bardakoğlu konferansında bizlere (Kurul Üye ve Uzmanlarına), “muamelat sorularına cevap vermeyin, yoksa bu sorulara cevap vermenin, dini tabanı olmadığı gibi, 633 sayılı kanunca da müsaade edilmemiştir” şeklinde telkinde bulundu. Bu toplantıda tuttuğum özel notlarımın yanı sıra, konferansın canlı CD'si de bazı tıraşlamalarla birlikte elimizdedir.
Aynı mahiyette birkaç toplantıyı, geçen yıl kurul üyelerinin yanı sıra, diğer birim başkanlarının da katılımıyla, DİB Başkanı Görmez yapmış. Görmez toplantıda bu konuyu kendi dillendirmeyip, görevlendirdiği bir kurul üyesine (Prof. Dr. Mürteza Bedir'e) söyletiyor. Bu teklif, iki toplantıda da tekrar ediliyor. Toplantıda bulunanlardan ise, birkaç Kurul Üyesi dışında itiraz da gelmiyor. Yapılan teklifin orijinal ifade edilişini hatırlamak zor ancak, mahiyeti açık: "Dinin dünyaya yönelik hükümlerinin bugün Diyanet'i ilgilendirmediği, Diyanet'in bu alana ilişkin sorulara cevap vermemesi gerektiği ve bu problemlerin çözüm mahallinin bu günkü mahkemeler olduğu" bağlamında bir teklif. Harici müdahaleyle bu girişim şimdilik donduruldu...
Tarihselliği anlatan Diyanet yazı ve kitaplardaki muhtevanın yanı sıra, Görmez ve ekibinin bizzat kaleme aldıkları yazı ve kitaplarında da ana fikir olarak, hadis ve hadis usulü başta olmak üzere, fıkıh, fıkıh usülü, akaid gibi İslami ilimlerin geçerli olmadığı ve sünnetin bize ulaşmadığı, ulaşsa da o günkü sünnetin veya hadislerin bugün uygulanamayacağı hususuna dikkat çekilmektedir. Bu düşünceler, "muamelatın geçersizliği" iddiasından çok daha vahimdir.
Bu fikirler kanaatimizce, Fetö'nün fikirlerinden beterdir. Fetö'nün, "başörtüsü teferruattır" sözünü bugün hala eleştiriyoruz da herkese rehber ve örnek olan ve her türlü imkanı elinde bulunduran resmi din kurumumuzdaki bu aşikar çalışmaları neden gözmezden geliriz, bir türlü anlayamıyorum...
Hükümetimizin ve Devletimizin artık bu işe dur demesinin zamanı geçmek üzeredir...
Selam dua ve saygılarımla.
17.07.2017
Dr. Ahmet Gelişgen
Bu haber 2328 defa okunmuştur.
