Dr. Ahmet Gelişgen hocanın analizlerini aktardığı açıklayıcı bir yazı..
20.07.2017 tarihindeki Habertürk programında Ebubekir Sifil Hoca, Allah şifalar versin, uyku sorununa bağlı rahatsızlığı olmasına ve bunun etkileri de üzerinde görülmesine rağmen, Allah'ın izniyle belli başlı birkaç saplamada Taslaman'nın hakından geldi ve foyasını ortaya döktü.
Taslaman'ın Arapça bilmediği, İslami ilimleri tanımadığı, oryantalistlerin İslam'a saldırı için yazdıkları Türkçe çeviri kitaplardan ezberledikleriyle mugalata yaparak göz boyamaya çalıştığı, tamamıyla ortaya çıktı. Bir ayetin orijinalinin bir kelimesini dahi yüzünden okumadığı su yüzüne çıkan Taslaman’ın, Ebubekir Hoca gibi bir “Dev”in karşısına çıkmakta mütecasir olabilmesi, ilkokul çocuklarının manasını bilmeden okudukları tekerlemeler misali, ezberlediği oryantalist fikirleri dökmesine bağlıymış meğer!
Taslaman'ın, iyi niyetten uzak bir ruh yapısıyla ve demogog yapısıyla, oryantalist söylem eşliğinde İslam'ı küçük düşürmeyi ve zihnileri bulandırmayı amaçladığı, ayrıca bu alanda tribünlere oynadığı da açık. Daha programın başında, fare zehiri ve sözde acve hurması eşliğindeki şov yeteneğini de gözler önüne serdi ve bunu program boyunca sürdürdü. Bu özellikleriyle Taslaman, Ebubekir hocayı lafa boğmaya çalışsa da neticede kendisi ciddi bir hezimete uğradı. Arapça bilmediğini dahi ifade etti. Düşünün ki, tıp terimlerini dahi bilmeyen bir doktor taslağı, gazete kağıtlarından okuduğu Türkçe tıbbi bilgilerle, tüm tıp ilminin sakat bilgiler içerdiğini ve mütehassıs doktorların cümle icraatının da yanlış olduğunu haykırarak, tıp dünyasının olanca birikimini çöpe atmak istiyor! Hem de avaz avaz bağırarak! Bu tablo son derece trajikomik değil mi?
Ebubekir hoca, “acve hurması”nı anlatan hadisi şerifi cevaplamaya da fırsat bulamadı. Onu da burada ben söyleyeyim acizane. Taslaman’ın şov yaparak alaya aldığı Buhari ve Müslim hadisinde, Allah Rasülü (s.a.v.) Efendimiz, “Kim her gün 7 acve hurması yiyerek sabahlarsa, o gün onu “semm” ve sihir zarar veremez” buyuruyor. (Buhari, Et'ime 43, Tıbb, 52, 56; Müslim, Eşribe, 154, 45). Görüldüğü gibi hadisi şerif sahih ve müttefekun aleyhtir. Ancak, bu hadiste Taslaman’ın söylediği bir mana yok. Hadislerin anlamalarını sözlüklerden öğrenmek büyük bir ilmi cinayettir. Sözlüğe bakar hadise anlam verirseniz, bir de onun üstüne Taslaman gibi fare zehiri içmeye kalkışırsanız, sonuçta “müntehir niyazi (intihar eden Niyazi” olursunuz. Hadislerdeki kelimelerin anlamını biz ancak Garibü’l-Hadis” eserlerinden anlayabiliriz. Bakınız, İbnü’l-Esir’in “en-Nihaye fi Garibi’l-Hadis” adlı eserinde, “semm” kökünden gelen “sâmme”’ye ne anlam verilmiş: “Sâmme, akrep ve arı gibi hayvanatın sokup da öldürmeyen salgısıdır” (Beyrut, 1997, II/363). Hadi buyurun bakalım. Demek ki Caner Taslaman’ın hocaları da hadisi yanlış terceme edip eline vermişler. İyi ki (!) Caner Taslaman hadislere inanmıyor. Bir de inansa, bu seviyedeki ilmiyle, acve hurmasını yiyip üstüne de fare zehiri içecek demektir, Allah muhafaza! Ondan sonra, hadisi şerifte, hemen bir tane ye de ondan sonra hemen zehir iç, anlamı yok tabi. Her gün aç karna 7 acve hurması yemek söz konusu. Demek ki, bu usulle bu mübarek nimet -ki Rasülülah (s.a.v.) Efendimiz’in kendi mübarek eliyle diktiği hurma çeşididir- her gün belli sayıda yiyince, vücutta mikroorganizmalara karşı koruyucu bir özellik/antibiyotik oluşturuyor. Bunda ne var ki şimdi? Bu çok mu garip bir özellik? Başkaca yediğimiz gıdalarda antibiyotik veya antiseptik özelliği olan yok mu? Soğan, sarımsak, bal, havuç, turp ve zencefil gibi bitkiler nasıl antibiyotik özellikler taşıyorsa, acve hurması da ayrı bir derecede aynı özellik taşıyor, demektir. İnternetten baktığımız kadarıyla, bu hadisin şerhlerini ele alan Arapça kaynaklar, her türlü hurmada koruyucu özelliğin bulunduğu, ancak acve çeşidinde bu özelliğin daha çok olduğu, hurmanın karaciğeri temizlediği ve bunların modern tıpta da ispatlandığı bilgisine yer verilmektedir. (İlgili link..)
Ebubekir Hoca sağ olsun, köklü birikimiyle Taslaman'ın hakiki kimliğini ortaya sermiş oldu. O kimlik, oryantalist mukallidi bir taslak, "öğretmen" vezninde bir "taslaman", İslami kaynaklardan ve İslami ilimlerden bihaber, entelektüel görünümlü "evrimci" içeriyor!
Taslaman, evrim teorisine inandığını ilk başta inkâr etse de Ebubekir Hoca, onun kendi kitabındaki “evrimciyim” ifadesini ortaya koydu. Bu zorun karşısında Taslaman, "evrimciliğini" de itiraf etmek zorunda kaldı. Arapça bilmediğini, başkalarından beslendiğini de itiraf etti. Evrimci anlayışıyla Allah'ın, insanın yaratılış şekliyle ilgili ayetlerini dahi kabul etmeyen bir zihniyet; ne yüzle, dini konuları tartışmaya cüret eder, anlamak mümkün değil. Bir de üstüne üslük, iyi niyetliğinden bahisle hakikati ortaya çıkarmak isteğini ifade etsin! Herkese, maymun neslinden geldiğini mi öğretecek acaba, dersiniz?
Esasen bana sorsalardı, değil Ebubekir Hoca gibi "ağır top"un, bu seviyedeki insanlarla, her düzeyde bir Müslümanın dahi muhatap almasını uygun görmezdim. Dinde tartışma değil, ancak mütalaa olur. O da kendini bilen alimler arasında olur ve halk önünde olmaz. Ama birileri toplumu ifsad ediyorsa, toplumu o adamın fesadından korumak için, ehil bir alim veya alimler tarafından fesatçı kişilerin itibarının sarsılması ve susturulması gerekli hale gelebilir. Nitekim Kelam ilminin gayelerinden biri de budur. Bunu yapmayan alim de toplum da ındellah da sorumlu olur. Bu vazife yapılmadığı zaman, toplumu fesat sarar. Toplumlar için asıl tehlike de itikadi bozukluktur. O yüzden batının gerçek yüzü haçlılar, tüm yolları denedikten sonra, İslam dünyasının dinini bozma, hem de kendi içeresindekiler eliyle bozma gayretlerine yönelmişlerdir.
İşte Ebubekir Hoca, Allah ömrüne bereket versin, hasta haliyle bu fedakarlığa soyundu ve önemli bir kifâî vazifeyi icra etti. Neticede Taslaman'ın takkesini düşürdü.
Teşekkürler Ebubekir Hocam, sağ olasın, var olasın!
21.07.2017
Dr. Ahmet Gelişgen
Bu haber 6851 defa okunmuştur.