ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE İLETİŞİM

BİLGİLENDİRME:

Elbette altta ki isimlerin hepsini bir tutmuyoruz. Reddiye ve tenkit edilenleri bir kategori altında topladığımız için böyle uygun gördük.

HABER ARA


Gelişmiş Arama

GALERY

EN ÇOK OKUNANLAR

SİTEMİZE ZİYARETLER!

       
SADAKA-İ FITR/FITRA/FİTRE

SADAKA-İ FITR/FITRA/FİTRE

Tarih 19 Haziran 2017, 10:16 Editör Yönetici

SADAKA-İ FITR/FITRA/FİTRE

(Bazı kardeşlerimizin detaylı soruları dolayısıyla hazırlanmıştır. A. Gelişgen) 

  Hanefilere göre, Ramazan Bayramının fecrine (imsak vaktine) yetişen hür ve mükellef zengin Müslümanın, kendisi ve büluğa ermeyen çocukları adına fıtra vermesi vaciptir. Fıtra vermesi gerektiği halde vermeyen günahkâr olur.

Ebu Hanife ve İmam Malik'ten gelen İbn Kasım rivayetine göre, bayram fecrine yetişmekle, mümin hakkında fıtra borcu sabit olur. İmam Şafii ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise, Ramazan ayının son günü, güneşin batmasıyla fıtra borcu sabit olur. Dolayısıyla, -Allah gecinden versin- bu vakitlerden önce vefat eden veya fakir düşen bir mükellef hakkında fıtra mükellefiyeti tahakkuk etmez. Bu vakitlerden sonra doğan çocuklar hakkında da fıtra sorumluluğu terettüp etmez.  

Hanefilere göre fıtra vaciptir. Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre ise fıtra, farzdır. Onlar (üç mezheb), "vacib"i, Hanefilerdeki farz manasında kabul ederler. 

Ebu Hanife hazretlerine göre, dinen zengin olmayan kimseye fıtra borç değildir. Dinen zenginliğin ölçüsü, ihtiyacı dışında 80,18 gr altın ya da bunun değerinde ticari mal veya paraya çevrilebilir bir değerin, tasarruf yetkisi altında bulunmasıdır. 20 miskal altın birimi, fakirin menfaati olarak 80,18 gr olarak alınmıştır. Bazı değerlerde bu miktar, 96 grama kadar çıkabilir. Bu değere fıkıhta "nisap miktarı" deriz. 

Ancak; Hanefilere göre fıtra ve kurban kesmede zenginlik ölçüsünü, "o ay içerisinde, asli ihtiyaçlar dışında, borçlanmayacak şekilde bir kurban alıp kesebilecek mali güç düzeyi" olarak kabul etmek, daha ihtiyatlıdır. Bu ölçüyü, gümüş nisabı olarak düşünmek de mümkündür.

Hanefiler dışındaki çoğunluk (Şafiiler, Malikiler ve Hanbeliler) ise fıtrada nisab miktarı zenginlik şartı aramamışlar, bir gün bir gecelik yiyeceği olan mümin hakkında da fıtranın vacib olduğunu ifade etmişlerdir. Tercih edilen görüş de bu olmuştur. 

İmamların bütün bu ihtilafları, her birinin delil olarak aldığı ilgili hadislere dayanmaktadır.

Fıtra ve kurban kesme sorumluğunda, nisap miktarı olarak baz alınan miktarın üzerinden (zekatta aranan) "bir yıl geçme şartı" da aranmaz. Bu konuda ulema arasında ihtilaf yoktur. 

Eşin ve babası ile aynı evde oturan buluğa ermiş çocukların fıtrasının da, kendilerinin izni doğrultusunda fıtra sorumlusu baba tarafından verilmesi mümkündür. Yoksa baba, karısının ve büyük çocuklarının fıtrasından sorumlu değildir. Hanefilere göre, koca, karısının fıtrasından sorumlu değilse de diğer üç mezhebe göre sorumludur. 

 Fıtra mükellefi, Hanefilere göre anne babasının fıtrasından sorumlu değilse de, akli melekeleri yerinde olmayan fakir babasının fıtrasından sorumludur. Çünkü bu babanın vellayet ve bakımı evlada borçtur. Zengin olan mecnun babanın ise velayeten fıtrası verilmelidir. Hanefilere göre, babaları başında olan torunların fıtrası dedeye borç değildir. Torunların babasının olmaması durumunda ise, torunlarının fıtrası dedeye borçtur. Aklı yerinde olan fakir babasının fıtrasından ise mükellef sorumlu değildir; ancak teberrüken onun fıtrasını verebilir. Hanefiler dışındaki diğer üç mezheb, bakımını üstlendiği ana-babanın fıtrasının da verilmesinin gerekli olduğunu söylemişlerdir. Görüldüğü gibi doktrindeki genel anlayış, bakımı veya velayeti üstlenilen kişiler adına fıtra vermenin borç olduğudur. Hadisi şerif de bunu ifade etmektedir.

Hanefilere göre fıtra en geç, bayram namazından önce verilmelidir. Fıtrayı bu vakitten sonraya tehir etmek günahtır.  Ancak fıtrayı vermek için bu vakti beklemek gerekmez. Hanefilere göre, Ramazan ayı içerisindeyken fıtra ödenebileceği gibi, Ramazan ayından önce verilen fıtra da geçerlidir. Yine Hanefilere göre Bayram Namazından sonraya kalan fıtradan, fıtra sevabı değil yalnızca normal sadaka sevabı elde edilir.

Malikiler dışındaki Cumhura göre, fıtrayı Bayram Namazından önce vermek daha efdal, Bayram Namazı sonrasına tehir etmek ise mekruhtur. Malikiler, fıtranın, bayramın ilk günü içerisinde verilebileceğini, ilk günden sonraya tehir etmenin ise haram olduğunu söylemişlerdir.

Bayram namazından önce verilemese de fıtra borcu mükelleften sakıt olmaz. Bu borcu her halükârda kaza etmek gerekir.  Ancak bayram namazından sonra verilen fıtra artık, fıtra sevabında değil, normal sadaka hüviyetindedir. Zira büütn görüşlere göre fıtrada asıl olan, bayram harcamasına yetişecek şekilde fakire ulaştırmak ve verileni ona temlik etmektir. Temlik, verilen sadakayı fakirin mülkiyetine geçirmektir. 

2017 yılı Ramazan ayı için DİB'in tespit ettiği askari fıtra miktarı 16 tl'dir. Bu miktar fıtranın askeri miktarı olup, daha fazla verilmesi de mümkündür. Bunda ölçü, mükellefin gelir düzeyidir. 

Fıtra miktarını belirlemede alınabilecek ölçü, o mükellefin, mali gücü nispetinde, sahur ve iftarda toplamda vasati olarak evinde yediği yemeğin değeridir. Örnek olarak belirtmek gerekirse bu miktar, 20, 50, 100 tl ve üzeri gibi bir rakam da olabilir. Hadis i şerifte geçen, arpa, buğday, kuru hurma ve kuru üzüm üzerinden fıtra vermek, bize bunu ifade etmenin yolunu açar. Mümkününce bu miktarı yüksek tutmak elbette tercihe şayandır.

Hanefilere göre, fakir için gıdanın kendisi faydalı ise fıtra olarak bizzat yiyecek maddelerinin verilmesi, yoksa, gıdanın değerinin verilmesi daha efdaldir. 

Fıtra verenin, fıtrayı verirken veya malından ayırırken içinden niyet etmesi kafidir. Fakire verirken, "bu benim fıtramdır" demek gerekmediği gibi, böyle bir tavır uygun da değildir. 

Dinen zengin olan fıtra verir, başkasının fıtrasını da kabul edemez. Dinen zengin olmayan Müslümana da fıtra verilebilir. Devlet memuru olup-olmamak, zenginliği veya fakirliği belirleyici bir ölçü değildir. Dinen zenginlik veya fakirliğin ölçüsü, yukarıda belirttiğimiz şer'i nisap sınırıdır. 

Fıtra, müslüman fakirlere verilir, gayri müslime, mürtede veya fıtrayı şerde kullanacak olan kimseye, özellikle fısk ve fücüruyla İslam'a ve müslümanlara zarar veren kişi ve kuruluşlara asla verilmez. Çalışmaya gücü yettiği halde tembellik yapana da fıtra verilmez. Ancak bu son durumu belirlemek zor olacağından, mümkününce muhtaç mümini gözetmek gerekir. 

Fıtra öncelikle, muhtaç olan yakın akrabadan başlanarak, çevremizdeki diğer muhtaç Müslümanlara verilmeli. Bulunamıyorsa, yakından uzağa ilkesi gözetilerek daha uzak yörelerdeki Müslüman fakirlere de verilebilir. Fıtra, bir ya da birkaç fakire verilebilir. 

Fitre olduğunu belirtmek ve onların da Müslüman fakire harcaması şartıyla, doğrudan fakirlerin imdadına koşmayı hedef edinmiş güvenilir kuruluşlara fıtra verilebilir. Ancak bu hususa çok dikkat edilmelidir. 

Usul ve furu denen yakınlara, fidye, fitre ve zekat verilmez. Usul; anne- baba, dede, nine ve bunlar üzeri nine ve dedelerdir. Furu ise, çocuklar ve daha alta doğru torunlardır. Karının kocaya fıtra ve zekat vermesi ihtilaflı ise de, tercih edilen görüşe göre eşler de birbirlerine fıtra ve zekat veremezler. (İmameyn: Karı kocasına fıtra veya zekat verebilir. İmam Azam: Karı kocasına fıtra veya zekat veremez). 

Muhtaç kardeş, kayın peder, kayın valide ve kayın birader gibi usul ve furu olmayan yakınlara, fıtra, fidye ve zekat verilebilir. 

Asli ihtiyaçları için borçlanan kimseye fıtra verilebilir. Fakat, lüxe ve yatırım için borçlanana verilmez.   

Dinimizde fıtranın emredilişinin hikmetlerini de şöyle özetleyebiliriz: 

1)Fıtra, Ramazan ı Şerifin yüce ibadetlerini ifa edebilmenin akabinde bayrama yetişmenin şükrü ve bedenin de bir zekatı mahiyetinde sadakadır. 

2)Fıtra, Ramazan ayı içerisinde, oruçludan sadır olabilecek boş ve kötü söz gibi olumsuz haller dolayısıyla orucun sevabını azaltabilecek veballerden oruç tutanı arındırmaya da vesile olur.

3)Fıtra ayrıca, bayramda muhtaçlara yardım etmek ve onları sevindirmeyi de amaçlar. Nitekim "sadaka ı fıtr", bayram sadakası demektir. 

Bu hikmetlerinin yanında “fıtra”nın, tutulan orucun kabul almasına, ölümün sekarâtından, kabir azabından ve ahiret gününün şiddetinden kurtulmaya da vesile olacağı belirtilmiştir.

Cebab ı Hakk cümle taâtımızı kabul buyursun.  Ramazan ı Şerif’ten mağfiretle çıkmamızı ve emsâl ı kesiyreleriyle müşerref olmamızı nasip ve müyesser eylesin. Zulme ve acımasız savaşlara maruz kalan memleketlerin de kurtuluşuna vesile eylesin. Amin!

Not: Yazıyı uzatmamak için, kaynakları, hadis i şerifleri ve bunlar üzerindeki mütalaaları yazımızda göstermedik.

17.06.2017

Dr. Ahmet GELİŞGEN

Sabık DİYK Uzmanı 

Bu haber 3121 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




DR. AHMET GELİŞGEN

MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!.

MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!. MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!.

Ahmet Gelişgen Hoca Diyanet'e Geri Dönüşü - Takdiri İlahi

Ahmet Gelişgen Hoca Diyanet'e Geri Dönüşü - Takdiri İlahi Gelişgen hoca kendisine birçok haksızlıkların yapıldığı kuruma geri döndü..

(c) 2014 - 2016 Bu web sitemizle biz kesinlikle bir inanca ve kişilere saldırı yapmıyoruz. Bu tamamen inandığımız değerlere, inanca saldıran bir zihniyeti deşifre ve bilgilendirme amacıyla, kaynak ve yorumlara dayalı özgür ifadenin savunulduğu bir web sitesidir. Olmamasını düşündüğünüz sayfa ve nedenlerini bize göndermeniz halinde, değerlendirip gerekli işlemi yapacağımızıda buradan bildiririz. Kaynak göstermek şartıyla alıntılar yapılabilinir! Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine yazılan faydalı yazılar..
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign