Dr. Ahmet Gelişgen hocanın konuyla alakalı makalesi..
KUR’AN-I KERİM DÜNYEVİ ÇIKARLARIN DEĞİL
ALLAH’A KULLUĞUN KİTABIDIR
“Mutluluğun formülü bu 40 ayette saklı” başlığı altında pek çok internet sitesine yayılmış bilginin doğru olup olmadığını kısaca belirtmesi açısından yukarıdaki başlığı peşinen koymayı uygun gördük. Aynı yazı dizisinin farklı konularda da internete atıldığını daha önce görmüştük.Bunlardan birisi daha önce hakkında yazı kaleme aldığım, “kuran ı-kerimde yer alan kişisel gelişim ayetleri hakkında idi. Aynı yazının başlığı değiştirilerek bu kez de mutluluğun kaynağı bulunmuş(!).
Sözde mutluluğun formülünü veren bu yazı, bazı sitelerde toplu yorumlar ayet mealiymiş gibi verilmiş. Bu yorumların çoğunun, ilgili ayetlerin anlamlarıyla uzaktan yakından ilişkisinin olmadığını söylemek abartı olmaz. Bazı sitelerde ise, toplu yorumun arkasından ayet mealleri getirilerek verilmiş. Zannedilir ki bir eleştiriye maruz kalındıktan sonra, yorumların altına bir mealden bakılarak ayet mealleri yazılmış.
Her şeyden önce Kuran’ın indiriliş gayesini ortaya koymakla işe başlamak gerekir. Rabbimiz Kur’an’da, Yüce Kitabımızın, “Allah’tan sakınanlara (müttakilere) hidayet için” yani yol göstermek için indirildiğini haber veriyor (Bakara, 2/2). Pek çok ayette bu gayeye dikkat çekilirken özellikle “Kur’an’ın, hidayetin ve doğru ile yanlışın ayırt edici kurallarını açıklayan bir kitap olduğu vurgulanmaktadır (Bakara, 2/185). Bundan başka Kur’an-ı Kerim, kendisinin bütün alemler için ancak bir öğüt kaynağı olduğunu (Sâd, 38/87), insanları en doğru yola ileten rehber olduğunu (İsra, 17/9), her şeyi açıklayan bir kitap olarak Müslümanlara hidayet, rahmet ve müjde olduğunu (Nahl, 16/89), ihtilafa düştükleri konularda mü’minlere ayırt edici başvuru kaynağı olduğunu (Nahl, 16/64), kıyamete kadar gelecek olan herkes için uyarıcı bir kitap olduğunu (En’am, 6/19), Allah’ın gösterdiği şekilde insanların arasında “Hakk” ile hükmetmek için indirildiğini (Nisa, 4/105) haber vermektedir. Bu özellikleriyle Kur’an, müminlere rahmet ve şifa kaynağı olurken, kendisini tanımayanlara da hüsran olmaktadır (İsra, 17/82).
O halde, Allah ve Rasülü’nün getirdiği dini hüküm ve haberlerin tamamına gönül hoşnutluğuyla iman edip teslim olmak, Allah katında makbul bir iman için şart kabul edilmiştir. . Kur’an ve Sünnet’te gelen dini haber ve hükümlerin bir kısmına inanıp bir kısmını inanmamak, “küfür” olarak nitelendirilmiştir (Nisa, 4/150). Parçacı bir inanışın Allah katında kabul edilmeyeceği ve daha dünyadayken kişi ve toplumu “rezilliğe” düşüreceği açıkça vurgulanmıştır (Bakara, 2/85). Diğer bir ayette ise, “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim” buyrularak, İslam’ın bütün olarak bir nimet olduğu belirtilmiştir.
Kuran ve İslam’ın amacı; insanı, iman ve salih amel doğrultusunda dünya ve ahirette mutluluğa kavuşturmaktır. Ama insanın ana amacı mutluluğu aramak değildir. İmansız güzel amel kabul edilmeyeceği için kafirlerin amelleri boşa gider (Maide, 5/5; Enam, 6/88); Bakara, 2/217); Araf, 7/147); Tevbe, 9/17); vd.). Kafirlerin amelinin boşa çıkarılışını Kur’an, “İşe yaramayan saçılmış inciler” benzetmesiyle anlatır (Furkan, 25/23). Netice olarak da kafirlerin, “Deve iğnenin deliğinden girene kadar cennete giremeyeceklerini” belirtir (Araf, 7/40).
İnsanın yaratılış gayesi ise Allah’a kulluktur (Zariyat, 51/56). Allah’a kulluk; Allah’a gereğince iman, dini hükümlere riayet ve güzel ahlaktan oluşur. İman ve salih amel olmadan kulluk mümkün olmadığı gibi, güzel davranışlar varsayılsa da Allah katında bir değeri olmaz.
Buna göre, iman ve dini ahkama riayeti bir kenara bırakarak, bütünlüğü de göz ardı ederek tamamen dünyevi maksatlara yönelik olarak “mutluluk” için bir kısım ayetleri araç etmek, Kuran’ı bağlamından koparıp amacından saptırmak anlamına gelir. Kuran-ı Kerim ayetleri hakkında böylesi bir yaklaşım, kökünden yanlış olmanın ötesinde maksatlıdır da. Din ve Allah adına yapılacak amellerde aranan birinci şart “ihlas”tır. Samimiyet ve Allah rızası için yapmak anlamına gelen “ihlas” olmadan yapılan hiçbir amelden dolayı Allah’tan sevap beklenemez. Aksine dini davranışları dünyevi maksatla icra etmek apaçık bir şirktir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.), kıyamet gününde hesaba çekilecek ilk üç sınıftan, gösteriş için ilim tahsil eden (Kur’an okuyan), gösteriş için malını harcayan ve kahraman görünmek için sözde Allah yolunda öldürülen kimselerin yüz üstü cehenneme sürükleneceğini haber vermiştir. Yukarıda belirtildiği gibi iman, ihlaslı amel ve ahlaki bütünlük, dünya ve ahiret mutluluğunu zaten beraberinde getirecektir. Nitekim İslamiyet, mensuplarının mutluluğunu ihmal edecek bir muhtevaya sahip değildir. İslam’ı kâmilen yaşayan bir mümin elbette mutlu da olacaktır. Ancak, Müslüman asıl mutluluğu ahirette arar ve bunun için çalışır. Dünyada ise çoğu kere Yaradanı tarafından musibete mübtela kılınabilir. Bu onun şerrine değil, başardığı takdirde, Allah’ı daha çok hatırlaması ve O’na niyaz etmesi adına hayrınadır. İnsanın nelere ihtiyacı varsa, Kur’an ve İslam’da hepsi mevcuttur. İslami bütünlüğü sağlamaksızın dünyevi maksatla dinin bir parçasına tutunmak, kimseye bir yarar sağlamayacağı gibi Yaradan tarafından da asla kabul edilmez (Ali İmran, 3/91). Kur’an-ı Kerim, “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?” ifadesiyle Allah’ın razı olduğu davranışlara; “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun…” emriyle ise, mutluluğun kaynağına işaret etmektedir.
“Mutluluğun formülü bu 40 ayette saklı” başlığı altında, Kuran’dan verilen sözde ayet meallerine göz attığımızda ise oldukça garip bir manzara ile karşılaşıyoruz. Öyle ki, bu başlık altında verilen pek çok ifadenin, ilgili Kuran ayetleriyle hiçbir alakasının olmadığını görmekteyiz. Bazı ayet meallerine, ayetlerin içeriğiyle bağdaşmayan keyfi yorumlar katılarak ayet meali gibi gösterilmiştir. Meal olarak yazılan bu ifadelerin ayetin aslıyla veya tefsiriyle bir ilintisi yoktur. Meal olarak verilen ifadelere tamamen yanlış anlamların yüklendiği görülmektedir. Böyle bir işlemde kötü kasıttan başka bir niyet aramak mümkün değildir. Kur’an adına böyle bir tasarruf asla caiz değildir. Böylesi maksatlı bir çalışma, günümüzde çokça görülen “Kur’an ve İslam’ı yontma/dejenere etme” yöntem ve seferberliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin; Müddessir Suresi’nin 1-5 ayetleri, “Kendini fazla abartma” ifadesiyle verilmiş. Söz konusu ayetlerle bu anlamın hiçbir alakası yoktur. Tekvir Süresi’nin 25-27 ayetlerinin meali olarak verilen, “Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma” ifadeleri tam bir saptırmadır; bu anlamın ayetlerle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bakara Suresi’nin 156. ayetinin meali olarak verilen “Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu
aklından çıkarma” ifadeleri de tamamen uyduruktur. Hucurat 10 ve Muhammed 7 olarak verilen ayet mealleri de aynı mahiyettedir. Yazıda verilen diğer sözde meallere bakmaya ise hacet yoktur. Bu tür çalışmalar Hurufilik ve Bâtınilik anlayışlarınıı çağrıştırmaktadır. Böylesi batıl yorumlar, akım olarak İskender EVRENESOĞLU ve TRT’de hatta TVNET’de özel programlar yaptırılan, Cemalnur SARGUT’un dini anlayışlarına benzemektedir. Bu ekolün yeni yetiştirilen genç ve enerjik kuşağı da mevcuttur. Örneğin, sinema yıldızı olan ve uygunsuz görüntüleri de internette dolaşan İpek Tuzcuoğlu madaratörlüğüyle Hayat Nur Artıran isimli genç bir bayan, Cine 5’de “Ab-ı Hayat” programı icra etmektedir. Baştan sona hurufilik içeren bu programda ayet ve hadis olarak saçma sapan ifadeler sunulmakta, İslam esaslarıyla bağdaşmayan temalar, sevgi ve insanlık adına tatlı bir eda ile işlenmektedir. Ne gariptir ki son haftalarda adı geçen Bayanın, Türkiye’nin en gözde imam hatiplerinden olan KARTAL İmam Hatip Lisesi’nde öğrencilere verdiği bir konferans internet sitelerine taşınmıştır.
Kur’an-ı Kerim hakkında keyfi yorum tasarrufunda bulunmak, şeksiz şüphesiz küfürdür. Peygamber Efendimiz (a.s.), “Kim Kur’an’ı kendi görüşüne göre yorumlarsa, şüphesiz kafir olur” buyurmuşlardır.
Ezcümle, Kur’an-ı Kerim, parçacı yöntemle elde edilmek istenen dünyevi çıkarların değil, bütüncül inanç ve salih amelle kazanılabilecek olan “Allah’a kulluk”un kitabıdır. Parçacı ve pragmatist bir yaklaşım olarak bir kısım ayetleri dünya hayatı için faydalı bulup, diğer dini hüküm ve argümanları göz ardı etmek, Allah’ın asıl emrettiği iman ve ihlasla bağdaşmaz. Dini motifler eşliğinde dine aykırı bu tür yaklaşımların sunulmasının ana hedefinin, fert ve toplumun dini inancını zedelemek ve dinden uzaklaştırmak olduğunu ve bu yöntemle, pirinç içerisindeki pirince benzeyen taşlar gibi görünerek etkinlik sağlanmak istendiğini düşünüyoruz. 29.01.2014.
Dr. Ahmet GELİŞGEN
Bu haber 6800 defa okunmuştur.