Görmez hakkında kaleme alınmış özetlenmiş yerinde bir yazı..
“Şimdiye kadar gelenlerin en iyisi” dendi. “Yapacak ama zemin yok” dendi. “diyanet içi kadrolaşmayla mücadele ediyor” dendi. Fetö ortaya çıkana kadar birşey yoktu, çıktıktan sonra “Fetöcülerle mücadele ediyor” dendi. Dendi de dendi.. Hep iyi niyetle bakıldı, beklendi. Ama olmadı… Diyanet İşleri Başkanı olmadan Hadis ayıklama projesinin başında bulunan Mehmet Görmez Diyanet İşleri Başkanlığı sürecinde siyasi otoritenin bir parçası gibi hareket etti.
Göreve alınan din görevlilerine hizmet içi eğitim haricinde ne imamlara ne de diğer görevlilere karşı görev şuuru veren bir uygulamaya gitmedi.
Din görevlilerini “Allah için hizmete” teşvik etmek yerine fazladan yapılan her şeye saat ücreti verip görevlilerin hizmete de para gözüyle bakmasına sebep oldu. İmamlar yapılacak her işte saat ücretini hesap ederken bir çok istismar da yaşandı ve yaşanmakta.
Diyanete bağlı Kur’an Kurslarının eğitimde kalite artmadı. Bu sebepledir ki resmi kurslarda okuyup da öne çıkan bir isime rastlamak zor.
EHLİ BİD’ATE KARŞI SAVUNMA MEKANİZMASI OLUŞTURMADI
Her gün gazetelerde ve televizyonlarda Müslümanların zihinleri kirletilirken Diyanet kendisine müracaat edilmedikçe sessiz kaldı. Bu da Müslümanlar arasında bir “otorite” boşluğuna sebep oldu. Zaten bir boşluk vardı ama “daha iyisi oldu” denilen kurumun sessizliği boşluğun derinliğini arttırdı.
Bunu fırsat bilen bid’at ehli Adem a.s’a baba bulmaktan, Meryem annemize iftiralara, İmam-ı Azam’ı yahudiliğe meyletmekle suçlamaktan Ebu Davud’a otoriteye boyun eğdi gibi iftiralara kadar, namaz vakitlerini 3’e indirmekten Kur’an’a cünüp dokunulura kadar bir çok zehir kustular.
Diyanet İşler akıtılan bu zehre karşı “PAN ZEHİR” olamadı.
Fetö’nün dini nasıl kullandığını bile Cumhurbaşkanının emriyle araştırıp rapor tutma zahmetine girdi.
En azından bu konuda bir heyet kurup, basın açıklamaları ve komuoyu duyurularıyla bid’at görüşlere karşı bir savunma mekanizması oluşturabilirdi. Ama yapmadı.
MELE KANUNUYLA ALDI, ÜCRA KÖŞELERE VERDİ
Mele kanunu güzel bir adımdı. Yaşı ilerlemiş ehil hocalar sınavla alınacak Diyanetin bünyesine katılacaktı. Çoğu imamın eline su dökemeyeceği, sınav ile alınan medrese kökenli ve ilim ehli olan, sohbet etme kabiliyeti yüksek insanları merkezi yerlerden uzak tuttu ve ücra köşelere gönderildi.
Halihazırda medresesinde talebe yetiştiren bu hocaları alıp sanki etkisizleştirmek gibi bir politika izledi.
Şuanda bile bu konudan muzdarip onlarca hocaefendi mevcuttur.
EHLİ SÜNNET DÜZENİ KURAMADI
Diyanet İşleri Türkiye’nin dini otoritesi ise, Türkiye Müslümanları da Ehli Sünnet ise Diyanet İşlerinin de bu noktadan hareketle Ehli Sünnet misyonunu yüklenmesi gerekirdi.
Diyanetin kırmızı çizgileri olabilir, bu çizgiler Ehli Sünnet prensiplere göre belirlenebilirdi. Diyanet içinden bu çizginin dışına çıkanların Diyanet ile ilişkisi kesilebilirdi.
Bırakın Ehli Sünnet çizgi çizmeyi, Ehli Sünnet adını anmaktan haya ettiler. Resulüllah ve ashabının yoluna layık olamadılar.
BIRAK ARTIK…
Diyanetin etki alanının tarihinde en serbest olduğu şu dönemde bile Allah ve Resulünün yoluna hizmet edilmiyorsa başkanlık makamında bulunan Mehmet Görmez’in artık görevi bırakması icap eder.
Daha ehil bir insanın getirilmesi gerekmektedir.
www.ihvanlar.net
Bu haber 8101 defa okunmuştur.