Özellikle İsmâilağa ve Menzil’e müntesîb binlerce insanın o gece Vatan Caddesi’nde, Saraçhâne’de ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde bulunması ve bâzısının şehîd olması, çıkanların dînî bir şuurla çıktıklarını ortaya koymaktadır.
Bu memlekette yapılan bunca darbede Müslümanlar askere karşı çıkıp bir iç savaşa sebebiyet vermemişken sâdece bu dârbede ortaya çıkmaları da diğer darbeleri siyâsî görüp bu darbenin ise vatanın işgâli ve dînimizi tahrîf gâyesiyle yapıldığını fark ettikleri içindir.
Bu noktada özellikle beyân etmeliyiz ki; Ülkücü gençler tarafından kullanılan "Yâ Allâh! Bismillâh! Allâh-u Ekber..." zikirleri Dekan Bey’i çok rahatsız etmiş, oysa bu zikirler, Allâh’ımızın en büyük olduğunu ifâde eden mukaddes kelimelerdir.
Bu zikirlerin dînî bir sembol olması, ayrıca sokaklara çıkanların birçoğunun abdest alıp çıkması, yine böylece şehîd olmak için çıkmış olması, hedeflerinin din ve vatan olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Zâten demokrasi niyetiyle çıkanın şehîd olmayacağı hadîs-i şerîflerde sâbittir. Nitekim hadîs-i şerîf’te "Her kim Allâh’ın dâvâsı en yüce olsun diye savaşırsa, ancak o kişi Allah yolundadır" (el-Buhârî, es-Sahîh, rakam: 123, 1/36; rakam: 2810, 4/20; rakam: 3126, 4/86; rakam: 7458, 9/136) buyurulmuş olması bu hakîkati nâtıktır. Demokrasinin ise Allâh’ın dâvâsı ile bir alâkası yoktur.
Nitekim başka bir konuşmasında “Roma’nın, Mekke’den daha güvenli olduğunu” söyleyerek: “Bu güvenli Belde’ye yemîn ederim” (et-Tîn Sûresi 95/3) âyetini de inkâr etmiş olmaktadır.
Dolayısıyla insanların din için çıkmalarından ve tekbir getirmelerinden rahatsız olduğunu ifâde eden bir dekan, ilâhiyat gibi dînî bir kurumun başına asla yakışmamaktadır.
Allâh’ın tekbîri her şeyin üstündedir. Zâten tekbîr; Allâh’ın en büyük olduğunu ifâde etmektedir. Tekbir sesinin demokrasinin sesinden üstün olmaması gerektiğini söyleyen bir ilâhiyatçı, Allâh-u Ekber’in mânâsını inkâr etmiş olmaktadır.
Dolayısıyla bu gibi adamlar Müslüman halkımızın vergileriyle çalışan devlet kanallarında boy göstermemelidir ve bulundukları vazîfelerden el çektirilmelidir.
Zîrâ bunların, okuttukları talebelerin zihin yapılarına tekbîri ve Müslümanları hor görüp batı zihniyetini yüceltme anlamında bâtıl fikirler aşılama tehlikesi her dâim söz konusudur.
Dekanı bu durumda olan bir ilâhiyatın diğer hocalarına ve talebelerine Allah yardım etsin.
*************
İlâhiyat Dekanı Ali Köse: “Bir FETÖ gitti, Bin FETÖ Geliyor” Sözüyle Kimleri Kastediyor! Açıklamalı!
TRT'de katıldığı bir programda bu şekil beyanda bulunarak tüm Müslümanları zan altında bırakan Ali Köse’ye soruyoruz:
“Bir FETÖ, elli altmış senede hazırlandı, bu hâle geldi. Bunun gibi tehlikeli, devlete sızan, bütün partiler tarafından destek gören hiçbir oluşum bu zamana kadar ortaya çıkmadı. “Bin tâne geliyor” diyebilmek için bu bin tâne cemaatin şu anda alt yapısının mevcut olduğunu bilmek lâzım.
Evvelce birçok Ehli Sünnet hocaefendi, FETÖ’nün dinlerarası diyalog şirkini ve sâir ifsatlarını açıkladılar, hattâ bu hareketin Türkiye’nin işgal projesi olduğunu söylediler, bu yüzden hapislere de girdiler, ama binlerce insanı da bunların ağına düşmekten kurtardılar.
Yine böylece isim vermek sûretiyle canlarını tehlikeye atarak İŞİD’i teşhîr ettiler, Adnan Oktar çetesini 15-20 sene evvelden beri isim vererek beyân ettiler, bunun gibi daha nice vatana ve millete tehlike arz eden insanları deşifre ettiler.
Dolayısıyla bir insanın “Bin tâne FETÖ geliyor” demesi için mutlakâ bir iki örnek vermesi ve “Şu şu tarîkat veyâ cemaat adıyla faaliyet yapan kişiler askeriyede şu kadar örgütlendi, polisde şöyle teşkilatlandı” veyâ “Şu kurumu ele geçirdi” gibi bir mîsâl beyân etmesi lâzım ki lafının mübâlağa olmadığını ve yalan beyân olmadığını ispât etmiş olsun. Zîrâ dînimize göre; “Mübâlağa, yalandan bir şûbedir.”
Aksi takdirde; 15 Temmuz gecesinde sokağa çıkan birçok tarîkat mensûbu kişinin şehîd olduğu ve vatan müdâfaasında dinlerarası diyaloğa karşı bilinçli olan bu kimselerin bu gibi hareketlerin karşısına dikildiği delilleriyle sâbittir.
Ama Ali Köse zihniyeti: “Gökten inen kitaplara dogma” diyecek, “Allâh-u Ekber sesi demokrasi sesini bastırmamalı” diyecek, sonra “Karımı kızımı Mekke’ye gönderirken korkuyorum, cinsel saldırı olabilir, Roma’ya güvenle gönderiyorum” diyecek, bir kimse de çıkıp reddiye yapınca veyâhut bu görüşlerinin yanlış olduğunu beyân edip insanları bu hususta uyarınca hemen “Bin FETÖ geliyor” diye aslı astarı olmayan boş sözler sarfederek insanları fitneye düşürecek.
Her iddiâ delîl ve ispat ister, yapılan bu konuşmanın altının mutlakâ Ali Köse tarafından doldurulması ve en azından birkaç örnek verilmesi îcâb eder.
Aksi takdirde; hiçbir silahı olmayan, silaha başvurmayan, devlet kurumlarında teşkilatlanmayı aklından bile geçirmeyen, insanları galeyana getirmeye, fitneye düşürmeye çalışmayıp aksine bir ilâhiyatçının veyâ din adına konuşan herhangi birinin yanlışlığını sâdece sosyal medya imkanlarıyla veyâ tv ve radyo vâsıtasıyla ortaya koyanlardan rahatsız oldukları için “Bin FETÖ geliyor” şeklinde herkesi yanıltan ve töhmet altında bırakan beyanlarda bulunanlar, bu iddiâlarını ispât etmedikleri sürece müfterî sayılırlar ve yalan yanlış haberler yayarak insanları tedirgin ettiklerinden âyet-i kerîmede “Medîne’de korkutucu haberler yayan münâfıkların telîn edilmesi” (el-Ahzâb Sûresi 33/60-61) gibi zemme şâyân olurlar.
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/ortadogulu-bir-turkiye-gormek-istemiyorum-24811573?fbclid=IwAR3o4hTa0r7pMHnh24TPlkq0OvATf6dUhiSUYN_Ilro36mfBEyzr6nYlm9M