DİYK'NUN AYASOFYA KARARINDAKİ 4. ve 5. MADDELERİNE DİKKAT!
DİYK’NUN AYASOFYA KARARINDAKİ 4. ve 5. MADDELERİNE DİKKAT!
Ayasofya’nın cami olarak açılışına karar verilmesinin akaninde Diyanet/ DİYK, 13 Temmuz 2020 tarihinde, Başkan Ali ERBAŞ’ın başkanlık ettiği toplantıda bir karara imza attı.
Kararın 4 ve 5 maddeleri dışındaki ifadeler, günün peşrevi mahiyetinde. Söz konusu kararın özü ve toplantının asıl sebebini oluşturan konu, 4 ve 5. maddelerde mündemiçtir.
Aşağıda tam metni verilecek olan söz konusu maddeler, tam bir ay öncesinde Mehmet Görmez’in ardından aynı nakaratı yapan Ali Erbaş’ın işaret fişeğini gösterdiği ifadeleriyle aynı mahiyettedir.
Evet, ekte verilen 13 Haziran 2020 tarihli “GÖRMEZ VE DİB BAŞKANI ALİ ERBAŞ, AYASOFYA İÇİN KİLİSE’DEN YANA MI KONUŞTU?” başlıklı yazıda belirtilen sonuç, DİYK kararında aynen çıkmış oldu!..
Zira, Görmez, “hiç bir ilmihal kitabında resim bulunan yerde namaz kılınmayacağına dair bir bilgi yoktur” demişti. Bir kaç ay önce “Bütün İlmihaller kaldırılmalıdır” demeci veren Hadis Öğrt. Görvl. olan Görmez, “içinde resim bulunan eve melekler girmez” diyen Buhari ve Müslim hadisini getirmiyordu da, bu kez, çöpe atılmalıdır, dediği ilmihallere başvuruyordu... Kaldı kı o ilmihaller, alalade “resim bulunan yerde namaz kılmak mekruhtur”; “Hristiyanlığa sembol olan şeyleri takmak, yahut saygı maksatlı edinmek küfürdür” yazıyordu...
Ardında Ali Erbaş, “yapıdaki tarihi kültürel özellikler korunmalı” deyip, formalite gereği topu da -güya- DİYK’na atıyordu... Yani, DİYK’da alıncak karar o gün belli olmuştu.
Ve bahse konu eleştiri, ekte göreceğiniz gibi, “Neticede Görmez ve Ali Erbaş, aynı şeyi söylemiş oluyor. Din işleri Yüksek Kuruluna da bu batıl fetvanın kılıfını hazırlamak kalıyor... Hadi görelim bakalım!...” ifadeleriyle bitiyordu...
ŞİMDİ GELELİM DİYK’NIN 4 ve 5. MADDELERİNİN TAHLİLİNE!
A- DİYK KARARININ 4. MADDESİ
Dördüncü madde şöyledir:
“Ayasofya Camii’nde bulunan resimler, burada kılınacak namazların sıhhatine engel değildir. Bununla birlikte Müslümanların namazlarını huşû içerisinde eda etmelerini sağlamak için uygun yöntemler kullanılmak suretiyle namaz vakitlerinde söz konusu resimler perdelenmeli veya karartılmalıdır.”
Gürüldüğü üzere bu madde, “Ayasofya Camii’nde bulunan resimlerin (ikonlar) namaza mani olmadığını açıkça ifade etmekte ve “namaz vakitlerinde söz konusu resimler perdelenmesini veya karartılmasını” salık vermekte.
Buna göre, namaz vaktinde ezandan sonra cemaatle namaz eda edilirken ikonlar üzerine ya perde çekilecek, ya da ışıklı karartma yapılcak. Her iki hakde de resimler ibadet mahallinde mevcut!
Bu neye benzer? “Evinize bir put koyunuz, üzerini örterek veya lambayı söndürerek putun bulunduğu odada veya puta karşı namazı eda ediniz!” İş buna benzemez mi?
Halbuki namaz kılıyorsanız, iman alameti olarak önce o putu kırmanız yok etmeniz gerekir. Yoksa, iman tehlikeye girer.
Dolayısıyla, bir camideki hırıstiyanlık inancının simgesi olan kiliseye ait ikonlar (heykellker, resimler), evinizdeki vitrinde bulunan torununuza veya rahmetli dedenize ait yarım/vesikalık fotoğraflar gibi değildir.
Evinizdeki resimlerin bulunduğu yerde namaz kılmak mekruhtur, olmasa iyi olur. Bu resimlerle birlikte kılınan namaz sevabı eksik olmakla birlikte görev ifa edilmiştir.
Siz tutar da bir dinin temel inanışına sembol olmuş tesim ve heykelleri bu sıradan resimlere kıyaslarsanız, çok büyük çuvallamış ve milleti de çuvallatmış olursunuz.
Zira, batıl bir dine alem olmuş, sembol olmuş resim ve heykelleri taşımak, asmak gibi tazim hallerinin, kişiyi dinden çıkardığına dair alimler görüş birliği içindedir.
O yüzden Peygamber (sav) Mekke’yi fethettiğinde, ilk yaptığı iş, kabedeki putları/ikonları temizlemek olmuştur. O noktada Hz. Peygamber (sav), “Bunlar, İnsanlığın kültürel birikimi ve tarihsel mirasıdır; bunları kırıp kaldırmayalım, üzerlerine bir perde çekiverin de öylece ibadet ederiz” dememiştir.
Fatih de İstanbul’u fethettiğinde, Raslüllah Efendimiz’in Kabe’de yaptığı put temizliğine özdeş olarak, Ayasofya’daki Hırıstiyanlığa ait sembolleri yakaldırmış yok etmiş, yapıyazarar verecek olanları da sıvatıp kapattırmıştır. Böylece önceki kilidiseden kalma hiç bir fizki yapı ve görüntü kalmamış, öylece ibadet edilmiştir.
Cumhuriyetten sonra Caminin müzeye dönüştürülmesi kararı çıkartılmadan önce de bir kaç yıl ibadete kapalı tutulan bu yapıda, Fatih’in sıvayla kapattırdığı Hristiyanlık sembolleri açığa çıkartılmış, belki de yeni Hristiyanlığa ait yeni resim ve ikonlar konmuştur.
Dikkat edilirse, yapı, cami olmaktan uzaklaştırılırken Hristiyanlık dembolleri yeniden tesis ediliyor.
O zaman, yeniden cami yapılırken de Hristiyanlığa ait bu sembollerin fiziken yok edilmesi gerekmez miydi?
Buna göre bu haliyle bu yapıyı camiye çevirdik, “namaz vakti karartma yapıverin” demek, dinde asla yeri olmayan bir aldatmaca olur.
Hal böyleyken siz kalkın şimdi, bu dini sembollerin karşısında toplu ibadet yaptırın!.. Buna zorlayan sebep nedir?
Zaten namaz vakti dışında da bu dini semboller normal hallerinde açık kalacak, yani, kilise görüntüsü ve Hristiyanların ziyareti devam edecek. Belki de namaz vakti aralarında Hristiyanlar ayin de yapacaklar...
Öyleyse, ortaya çıkan manzara, KİLİSE+CAMİ modeli değil midir?...
Bu da en yüksek katağoride “Dinler Arası Diyalog”un en canlı ve somut örneğidir.
İZMİR ALÇATI CAMİİ’NE 2011 YILINDA BENZER UYGULAMA GETİRİLMİŞTİR!
2011 yılında İzmir Alçatı Camii’i resterasyon adı altında ibadete kapatılıp, önceden bulunmayan Hristiyanlık simgeleri getirilmiştir. Bu simgeler, sıvalar kazınarak ortaya çıkarmış dense de, bunların sıfırdan cami’ye eklenmediği konusunda belge lazımdır...
Alçatı Camii, kilise fiğürlerine kavuşturulduktan sonra, bu fiğürler cemaatle namaz kılınırken kıda bir süreliğine perdeyle kapatılma yöntemi getirilmiştir.
Bu camiyi artık kilise gören Fener Rum Patriği Bartholomeos da ahalisini toplayıp getirip, burada kameraların önünde ayin yapmıştır. Bu ayine resmen bir engel yoktur yani!
Bu noktada Diyanetle Patrikhane arasında yetki kargaşası da doğmaktadır... Ve Diyanet/müftülükler, Kilise yetkililerinin elini kolunu sallayarak gelip, basın önündeki ayinine hiç bir şey söyleyememekteler...
Aynısını siz, kendi ülkenizde kilise’ye yapabilir misiniz?
Ve soralım: Şimdi Alçatı Camii, cami midir, kilise midir?
El-Cevap: CAMİ+KİLİSE’dir. Uygulama ile sabit olmuştur.
Son 20 yılda, Türkiyemizin muhtelif yerlerinde “Dinler Arası Diyalog” bağlamında açılan “dinler bahçeleri” de bu endişenin açık örnekleridir.
B-DİYK KARARININ 5. MADDESİ
Diyk kararının 5.maddesi şöyledir:
“İnsanlığın kültürel birikimi ve tarihsel mirası açısından büyük bir değeri haiz bulunan Ayasofya Camii’nin ibadet vakitleri dışında ziyarete açık tutulmasında dini açıdan herhangi bir engel bulunmamaktadır.”
Görüldüğü üzere bu maddede, “İnsanlığın kültürel birikimi ve tarihsel mirası...” ifadesi yer almaktadır.
Bu ifade, açılan caminin kilise olarak da kullanılabilmesine zımnen zemin hazırlamaktadır.
Bu ifadelerle Diyanet/DİYK, kendi görev ve yetki alanının dışına çıkarak, kendisini adeta AHİM yerine koyarak, bu mabedi, sadece “müslümanların” değil, “insanlığın ortak kültürel birikimi ve tarihsel mirası” olarak görüyor ve zımnen Hristiyanlara hak çıkartmış oluyor...
Başka bir ifadeyle bu madde, zımnen Hristiyanlara, “burası sadece bizim değil, burada sizin de hakkınız var” demiş oluyor. Dolayısıyla, “sizde burada dininize ait ibadetinizi/ayininizi yapabilirsiniz” demiş oluyor. Yani bu madde ciddi bir şeylere işaret ediyor.
Dördüncü maddede ifade edilen, “resimlerin ibadetin sıhhatine zararı yoktur” ifadesi de bunun için söylenmiş bir ifadedir. Yani bu ifade, “sizin kilisenizi bozmuyoruz” mesajıdır.
Siz bu yapıya “cami” dedikten sonra, bu şehri İslam adına fethettikten sonra, burası artık “müslümanların ibadethanesi ve kültür yapısı” değil midir?
Dikkat ediniz, İmamoğlu gibi, açıkça değil de zımnen kilise taraftarı olanların ifadesi de aynıdır: “İnsanlığın kültürel birikimi ve tarihsel mirası” ifadesi...
DİYK KURULU’NUN BU KONJONKTÜREL KARARININ UCU NERELERE UZANABİKECEKTİR?
1-DİYK’nun kararı ve buna dayalı yapılacak Ayasofya uygulaması, “Dinler Arası Diyalog” afetini taçlandırması anlamına gelelecek, en yüksek seviyede bir uygulama olabilir.
2-Ayasofya camii’deki bu uygulama, zamanla başka camilere de sirayet edecektir... Türkiye’de bu işe başlandığını yukarıda İzmir Alçatı Camii örneğinde verdik.
3-Diyk kararına göre, Türkiye’nin en önemli camisinde Hristiyanlığı sembolize eden ikon ve resimler bulundurulabiliyorsa, başka camilerde de bu sembollerin bulundurulmasını meşru hale getirecektir.
4-Camilerde resim ve heykel bulundurmak meşru ise, evlerde ve sair yerlerde bulundurma da meşru hale gelecektir. Dikkat edilirse, kararda, İslam’da resim ve heykelin hükmüne dair en ufak bir kayıt yer almamaktadır. Konu ile ilgili mğttefekun aleyh hadislerevhiç yer verilmemektedir.
5-Bu tutum, resim ve heykel hakkında varid olan güçlü hadislerin de etkisini, Diyk kararı vasıtasıyla -Allah korusun- yok edecektir. Bu durum, Diyanet’in bundan sonraki fetvalarına da aynen yansıyacaktır.
Görüldüğü gibi bir yerde lokal bile olsa yapılan bir hata veya verilen bir tavizin boyutları, çorap söküğü gibi, çok alanlara da sirayet edecek nitelik arzetmektedir.
6-En basit açıdan, çok güçlü olan “Resim bulunan yere melekler girmez” hadisi çerçevesinde düşünecek olsak, Allah Rasülü’nün bize öğrettiği bir namaz, meleklerin girmediği bir ortamda, toplu olarak nasıl ifa edilebilecektir acaba?
7-İslam alimlerinin ittifakla karar verdiği; “Batıl bir dinin, haç taşıma, zünnar takınma gibi temel inançlarını yansıtan sembollerini saygı amaçlı bulundurmanın kişiyi dinden çıkaracağı” fetvası da erozyona uğrayacaktır. Böyle bir fetvanın erozyona uğraması, batıl dinlerin meşru görülüp yayılmasına zemin hazırlar.
8-Teb’a arasında adaleti gözetmek şartıyla devlet yönetiminin konjonktürelliği olur, ama dinin asla konjonktürelliği olmaz. Din adamlarını ya da dini kurulların bugün kayıtlara geçen görüşleri, sabahı haşra kadar arşivlerde yer alacak ve görüşün niteliğine göre toplumun hidayetine veya fesadına sebeb olacaktır!
DİNDAR BASINA NOT!
Diyk kararının ilgili maddeleri anında manşet yapılarak, hiç tenkide yer vermeden basında yer aldı.
“Dindar basın”ın bu karar maddelerini eleştirmeden manşet yapması, ne yazık ki negatif bir irşaddır. Nedenini yukarıda izah ettik.
Halbuki, “Dindar basınımız” böylesi önemli hassas meseleleri, güvendiği serbest bir alimin süzgecinden geçirerek vermeliydi ki, kamuoyunda yanlış makes bulmasın.
En azından haberde, “bazı ilim adamları kararı eleştirdi” veya “endişelerini dile getirdiler” şeklinde, mutlak değil, ihtirazi ve eleştirel bir kayıtla vermeli idiler.
Mehmet Savaş hocaya, Halil Gönenç hocaya bu kararı bir sorun bakalım, ne diyecekler...
Böylece, Diyk’nun ilgili maddeleri, halkımız üzerindeki ilk negatif etkisini de böylece yüksek düzeyde, daha işe başlamadan yansıtmış oldu...
15 Temmuz 2020
—————-
Encamımızı/akibetimizi hayreyle Yarabbi!
Ahir zamanın fitne fesadından bizi muhafaza eyle Yarabbi!
Sulbümüzden imansız ve amelsiz nesil verme Yarabbi! Amin!
(c) 2014 - 2016 Bu web sitemizle biz kesinlikle bir inanca ve kişilere saldırı yapmıyoruz. Bu tamamen inandığımız değerlere, inanca saldıran bir zihniyeti deşifre ve bilgilendirme amacıyla, kaynak ve yorumlara dayalı özgür ifadenin savunulduğu bir web sitesidir. Olmamasını düşündüğünüz sayfa ve nedenlerini bize göndermeniz halinde, değerlendirip gerekli işlemi yapacağımızıda buradan bildiririz. Kaynak göstermek şartıyla alıntılar yapılabilinir! Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine yazılan faydalı yazılar.. RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu