IŞİD kamuflajı ile İNGİLİZ YAPIM bir “DÜZMECE HALİFE” ortaya atıldı… Zaten, bizim memlekette epeyce ABD malı, “MERDİVEN ALTI İMALAT” çakma “MEHDİ ve MESİH vardı. Kimisi “TEKNOLOJİK KERAMETLER” ile teçhiz edilmişti. Kimisi, PSİKOLOJİK TELKİN VE HİPNOZ METODLARIYLA… Halbuki; tarihe bakınca; bu gün yaşadıklarımızın hiç de ORJİNAL-BENZERSİZ şeyler olmadığını gördüm. Buyurun, bakın!
Mirza Gulam Ahmet Kadıyani; (Doğ.; 1835, Ölm.; 1908) Hindistan’ın Pencap-Kadıyan şehrinde doğdu. Kadıyaniler, “Ahmediye” adıyla da anılan bu hareketin müntesipleri, “ayrı bir din ve mezhep” gibi görülmeyi istemezler. Lakin, “İslam itikadına aykırı inanışları" nedeniyle Pakistan Parlamentosu’nun 7 Eylül 1974 yılında aldığı bir kararla ; “İSLAM DIŞI AZINLIK BİR DİN” olarak ilan edilmiştir.
Gulam Ahmet, Sialkot’ta, bölge mahkemesinde (1864-1868 arası) sıradan bir “memur” olarak çalışırken, Hıristiyan papazlar, Hindular ve Müslümanlarla yoğun bir ilişkisi olur. 1877-1878 yıllarında Kadıyan’da mahalli basında, Hıristiyan ve Hinduların, İslamiyete saldırılarına karşı İslamı savunan yazıları ile adını duyurur. Bu arada, 1957 yılında Müslümanlar; İngiliz İşgaline karşı başarısız bir ayaklanma yapmış. İngilizler, bu ayaklanma sonucu Müslümanları zor ve şiddetle bastırmıştır.
Bu baskı ve zulüm ise; Müslümanlar Arasında; “Gelip Müslümanları İngilizlerden KURTARACAK VE MÜSLÜMANLARIN ÖCÜNÜ ALACAK; “MEHDİ-Yİ MUNTAZIR”, EL-MESİH-ÜL MEV’UD” (Beklenen Mehdi- Vaad edilmiş Mesih) düşünceleri artmıştır… (Yani, Piyasaya sürülecek herhangi bir MEHDİ ya da MESİH için, sosyolojik ve psikolojik olarak TALEP şartları hazırdır. Geriye, insanların beklediği O zatı KERAMETLER EŞLİĞİNDE hazırlayıp, bekleyen SAF müslümanlara ARZ etmek kalmıştır… Benzer şekilde piyasaya sürülen İNGİLİZ YAPIM, başka bir SAHTE PEYGAMBER var mıdır, bilmiyorum. Lakin, bize “ARZ” edilip “YEDİRİLEN” bu “örneği” tanımamız gerek !…)
SUBLİMİNAL MEHDİ MESAJI!
İşte, o günlerin kurtarıcı Mehdi’sini bekleyen Müslüman halkın psikolojisini iyi değerlendiren Gulam Ahmet, ilk cildini 1880 yılında yayımladığı “BERAHİN-İ AHMEDİYE” adlı eserinde bir yandan İslamiyeti savunurken, diğer taraftan da kendisinin "İLHAM-KERAMET VE KEHANETLERİNDEN" söz eder. Ve bunu “ASRIN MÜCEDDİDİ” olduğunu “İMA” eden yazılar eşliğinde yapar… (Bu ASRIN MÜCEDDİDİ teriminin Türkçe muadili; KUTB-UL AKTAB ya da KAİNAT İMAMI gibi bir şey demek olduğunu bilin. Yani, halkın bilinç altına SUBLİMİNAL mesaj; “EY AHALİ ! BEKLEDİĞİNİZ MEHDİ; İŞTE BENİM!” Ki, bu tarz bir kendi-kendini övme, tasavvufta; “Şeyhin kerameti, şeyhten menkul” tabiriyle “ti”ye alınır…)
Bu meyanda, eserlerinin üçüncü ve dördüncü ciltlerinde ise; “VAHYİN KESİLMEDİĞİNİ, Hz. Peygamber’e tam olarak uyan –O’nun gibi olan birisinin– zahir ve batın (dış ve iç) bütün bilgilerle donanacağını, “SEZGİYE” dayanan bilgilerinin Hz. Peygambere s.a.v. VAHİYLE bildirilen bilgileri ANDIRDIĞINI iddia ediyor. Bu –sezgi- şeklinde pek çok VAHİY aldığını öne sürüyor. Ve işin garibi, bu SIRADAN BİR SAPIKLIK diyebileceğimiz iddialarının Müslüman toplumda yeterince TEPKİ gelmemesinden aldığı cesaretle, işi daha da ileri götürüyor. Kendisinin hicri XIV. yüzyılın MÜCEDDİDİ olarak, İSLAMİYETİ YENİLEMEK ÜZERE GÖNDERİLDİĞİNİ ilan ediyor. (1885) Ve bu ilandan sonra da, kendisi, taraftarlarından 10 MADDELİK bir BEY’AT ŞARTNAMESİ hazırlayarak AYRI bir CEMAAT oluşturmaya başlıyor… Bunlar; “Her türlü ŞİRKTEN ve büyük günahtan sakınılacak. Namazlarını, hatta gece namazını (teheccüd) aksatmadan kılacak. Bütün insanlara iyi davranacak. Kendini Allah’a adayacak. Kur’ana bağlanacak, İslamiyeti, dünyadan ve her şeyden üstün tutacak. VE, KENDİSİNİ HER KONUDA MİRZA GULAM’A BAĞLAYARAK ÖLÜNCEYE KADAR O’NA İTAAT EDECEK…” (Bu arada dikkat etmeyenler, DOKUZ doğrunun arasına sıkıştırılan BİR yanlışı elbette göremez… Ve de OLTAYI yutar !)
Gulam Ahmet, bakıyor ki, MEHDİLİK pazarlaması ve satışları iyi gidiyor, işi biraz daha geliştiriyor. Kendisinin aynı zamanda MESİH olduğunu iddia ediyor… Yani; ahir zamanda tekrar dünyaya gelecek olan Hz. İsa a.s. … İşi daha da ilerletip, kendisinde hem Hz. Muhammed s.a.v.’in, hem de Hz. İsa’nın ruhsal gücünün birleştiğini… Hem; “RESUL”, hem de “NEBİ” olduğunu ilan ediyor… Hızını alamıyor, kendisini Hindu’ların beklediği KRİSNA olduğunu ilan ediyor… Ta ki, bütün dinleri birleştirsin…
"KILIÇLA-SİLAHLA CİHAD DEVRİ BİTMİŞTİR!"
Evet, bir MEHDİ gelmiştir. Lakin bu Hindistan’da sıkışan İNGİLİZ’LERİ kurtaran bir MEHDİ’dir. Şöyle ki; bu zatın temel öğretilerinden birisi şudur; “Düşmanını bile SEV. Kimseye düşmanlık besleme. Herkese iyi davran.” Şimdi sıkı durun; ikinci temel iddiası ise; “Artık günümüzde KILIÇLA –SİLAHLA- CİHAD DEVRİ BİTMİŞTİR. ONUN YERİNE KALEMLE –İLİMLE CİHAD DEVRİ BAŞLAMIŞTIR.” (Tabi, Gulam Ahmet’in bu söylemleri Hindistanda, işgal ve sömürüye karşı direnen Müslüman ve Hindu’lar karşısında zor durumda kalan İNGİLİZLERİ bir hayli rahatlatmıştır… Şimdi, aynı lafları, İsrail işgali altındaki Filistinli bir alimin söylediğini bir düşünün !)
Gulam Ahmet, rezil bir şekilde koleradan bir tuvalette ölür. Kimse, cenazesine sahip çıkmaz. Bağlıları, öğretisini devam ettirirler. Asya’da, Afrika’da ve dünyanın pek çok değişik yerlerinde cemaatin fedakârlığı ile yürüyen okullar açarlar… Bu zat hakkında Prof. Dr. Sefa SAYGILI, bir makalesinde; “RUH HASTASI” olduğunu yazıyor. (AAA !!! Ne –tevafuk- !? Günümüzdeki bazı mehdiler de aynı şekilde ruh ve akıl hastası… Kimi; şizofren, paranoyak, megaloman… Kimi de… RUSYA’YI kurtarmış, bizi ve dünyayı da KURTARACAK sihirli formüllerin sahibi bir HİPERMEN!) Ahmet Hulusi ise; Ruh, İnsan, Cin isimli eserinde bu zatın “HABİS –KÖTÜ- RUHLARIN telkin ve tesiratı ile bu hale geldiğini…” söyler…
Yani, Gulam Ahmet’in “Ben, sezgi yolu ile GAYBTAN vahiy” alıyorum dediği olay, aslında habis ruh ve cinlerin bu zata üfürmeleri imiş… Bu zavallı da o telkinatı “VAHİY” zannetmiş… Ve de “Ben, MESİH’İM!” diye ortaya çıkmış…
• Yusuf Hamidoğlu / Akit Gazetesi