ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE İLETİŞİM

BİLGİLENDİRME:

Elbette altta ki isimlerin hepsini bir tutmuyoruz. Reddiye ve tenkit edilenleri bir kategori altında topladığımız için böyle uygun gördük.

HABER ARA


Gelişmiş Arama

GALERY

EN ÇOK OKUNANLAR

SİTEMİZE ZİYARETLER!

       
Ashabı Kiramın Faziletlerinden

Ashabı Kiramın Faziletlerinden

Tarih 17 Mayys 2012, 14:55 Editör Yönetici

Ashabı Kiramın Faziletlerinden

ـ4369 ـ1ـ عَنْ سعيد بْنِ زَيدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قالَ: ]سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: أبُو بَكْرٍ في الْجَنَّةِ، وَعُمَرُ في الْجَنَّةِ، وَعُثْمَانُ في الْجَنَّةِ، وَعَلِيٌّ في الْجَنَّةِ، وَطَلْحَةُ في الْجَنَّةِ، وَالزُّبَيْرُ في الْجَنَّةِ، وَسَعْدُ بْنُ مَالِكٍ في الْجَنَّةِ، وَعَبْدُ الرَّحْمنِ بْنُ عَوْفٍ في الْجَنَّةِ، وَأبُو عُبَيْدَةَ ابْنُ الْجَرَّاحِ في الْجَنّةِ، وَسَكَتَ عَنِ الْعَاشِرِ. فَقَالُوا: مَنْ الْعَاشِرِ؟ فقَالَ: سَعِيدُ ابْنُ زَيْدٍ، يَعْنِى نَفْسَهُ. ثُمَّ قَالَ: واللّهِ لَمَشْهَدُ رَجُلٍ مَنْهُمْ مَعَ رَسُولِ اللّهِ # تَغَبَّرَ فيهِ وَجْهُهُ خَيْرٌ مِنْ عَمَلِ أحَدِكُمْ عُمْرَهُ، وَلَوْ عُمِّرَ عُمْرَ نُوحٍ[. أخرجه أبو داود وهذا لفظه والترمذي .

1. (4369)- Saîd İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:

"Ebu Bekr cennetliktir, Ömer cennetliktir, Osman cennetliktir, Ali cennetliktir, Talhâ cennetliktir, Zübeyr cennetliktir, Sa'd İbnu Mâlik cennetliktir, Abdurrahman İbnu Avf cennetliktir, Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrâh cennetliktir."(Râvi der ki: Zeyd) onuncu da sükut etti. Dinleyenler: "Onuncu kim?" diye sordular. (Bu taleb üzerine):

"Saîd İbnu Zeyd!" dedi. Yani bu, kendisi idi. Zeyd sonra ilave etti:

"Allah'a yemin ederim. Onlardan birinin Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte yüzü tozlanacak kadar bulunuvermesi, sizden birinin ömür boyu çalışmasından daha hayırlıdır, hatta ömrü, Hz. Nuh aleyhisselâm'ın ömrü kadar uzun olsa bile." [Ebu Dâvud, Sünnet 9, (4648, 4649, 4650).]

AÇIKLAMA: Resûllah (aleyhissalâtu vesselâm) bu hadislerinde aşere-i mübeşşere dediğimiz cennetle müjdelenenleri saymaktadır. Bunlar hadiste ismi geçen on kişidir Sahabeler arasında faziletce bunlar birinci sırayı teşkil ederler. Bunların ilk dördünün sıralanışında ittifak vardır. Ehl-i Sünnet, önce Ebu Bekr’in, sonra Hz. Ömer’in, sonra Hz. Osman’ın, sonra da Hz. Ali’nin geldiğinde ittifak eder. Bazı ehl-i sünnet âlimi, Hz. Ali’yi takdim etmiştir. Şia ise Hz. Ali’nin en efdal olduğunu iddia etmekle kalmaz; -râfizî takımında olduğu üzere- diğer büyükleri tekfir eder. Çok az sayıda sahâbe dışında, hepsini reddedip, tekfir ederler.

_____________________________________________________

ـ4370 ـ2ـ وعن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أرْحَمُ أُمَّتِى بِأُمَّتِى أبُو بَكْرٍ، وَأشَدُّهُمْ في أمْرِ اللّهِ تَعالى عُمَرُ، وَأشَدُّهُمْ حَيَاءً عُثْمَانُ، وَأقْضَاهُمْ عَليٌّ، وَأعْلَمُهُمْ بِالْحَلِ وَالْحَرَامِ مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ، وَاَفْرَضُهُمْ زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ، وَأقْرَؤُهُمْ أُبَىُّ ابْنُ كَعْبٍ وَلِكُلِّ اُمَّةٍ أمِينٌ، وَأمِينُ هذِهِ ا‘مَّةِ أبُو عُبَيْدَةَ بْنُ الْجَرَّاحِ، وَمَا أظَلَّتِ الْخَضْرَاءُ وََ أقَلَّتِ الْغَبْرَاءُ اَصْدَقَ لَهْجَةً مِنْ أبِي ذَرٍّ أشْبَهَ عِيسى عَلَيْهِ السََّمُ في وَرَعِهِ. فقَالَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ: أنَعْرِفُ ذلِكَ لَهُ؟ قَالَ: نَعَمْ، فَاعْرِفُوهُ لَهُ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُم أجْمَعِينَ[. أخرجه الترمذي.»الْخَضْرَاءُ« السَّمَاءُ.و»إظَْلُهَا« تَغْطِيَتُهَا لِمَا تَحْتَهَا.وَ»الغَبراءُ« ا‘رْضُ.و»إقَلُهَا« حَمْلُهَا لِمَا فَوْقَهَا.و»اللَّهْجَةُ« اَللِّسَانُ وَالنُّطْقُ .

2. (4370)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ümmetimin(in ferdleri arasında) ümmetime karşı en çok merhametli olan kimse Ebu Bekr'dir. Onlar içinde Allah'ın emri hususunda en çok titiz olanı Ömer'dir. Haya cihetiyle en şiddetli olanı Osman'dır. (Davalarda) en isabetli hüküm vereni Ali'dir. Helal ve haramı en iyi bileni Muâz İbnu Cebel'dir. Ferâizi en iyi bilen Zeyd İbnu Sâbit'tir. Kur'ân okumasını en iyi bileni Übey İbnu Ka'b'dır. Her ümmetin bir emîni vardır. Bu ümmetin emîni Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrâh'dır. Ebu Zerr'den daha doğru sözlü olan birini ne gök gölgeledi, ne de yer taşıdı. O, verâda Hz. İsa aleyhisselâm gibiydi."

Hz. Ömer (radıyallahu anh) (hased etmişçesine): "Yani biz bu hasletin onda olduğunu kabul edecek miyiz?" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Evet. Bu hasletleri onda var bilin!" buyurdular." [Tirmizî, Menakıb (3793, 3794).]

AÇIKLAMA: Bu hadiste Ebu Zerr (radıyallahu anh)’ın en doğru kimse olduğu ifade edilmektedir. Halbuki doğruluk deyince Ebu Bekr es-Sıddîk akla gelir. Âlimler bu hususta, Ebu Zerr’in doğruluğunun mutlak olmayacağını belirtirler. Buradaki hasr’dan murad onun sıdkında te’kîd ve mübalağa olduğu belirtilir. “Zira, derler, Ebu Zerr’in Hz. Ebu Bekir’den asdak (daha doğru) olacağını söylemek câiz olmaz. Çünkü o, bu ümmetin “sıddîkı”dır, peygamberlerden sonra da en hayırlısıdır. Resûlullah ise Ebu Zerr’den ve bütün ümmetten asdakdır.”

Hadis, Aleyhisselâtu vesselâm’ın, Ashabından mümtaz olanları kabiliyetleri ile tanıyıp, o yönleriyle ümmetine tanıttığını göstermektedir.

__________________________________________________

ـ4371 ـ3ـ وعن حذيفة رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قالَ: ]قالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنِّى َ أدْرِى مَا قَدْرُ بَقَائِى فِيكُمْ فَاقْتَدُوا بِالَّذِىنَ مِنْ بَعْدِى، وَأشَارَ إلى أبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُما. واهتَدُوا بِهَدْيِ عَمَّارٍ، وَمَا حَدَّثَكُمْ ابْنُ مَسْعُودٍ فَصَدِّقُوهُ[. أخرجه الترمذي.»الهَدْيُ« السَّمْتُ، والطَّرِيقةُ وَالسِّيرةُ .

3. (4371)- Hz. Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ben aranızda ne kadar kalacağımı bilemiyorum. Benden sora "iki"ye uyun" dedi ve Ebu Bekr ile Ömer'e işaret etti. (Sözlerine devam ederek): "Ammar'ın davranışlarını örnek alın. İbnu Mes'ud ne söylemişse tasdik edin" buyurdu. [Tirmizî, Menakıb, (3804).]

AÇIKLAMA: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) burada birkaç sahabeyi bilhassa tafdil buyurmaktadır.

1) Hz. Ebu Bekr ve Ömer (radıyallahu anhüma). Bu ikisinin faziletleri ümmetçe müsemmeldir.

2) Ammâr İbnu Yâsir (radıyallahu anh). Resûlullah, onun çok müstakim olduğunu böylece beyan etmiş olmaktadır. Bir başka hadislerinde Aleyhissalâtu vesselâm: “Ammar, ne zaman iki işten birini tercih durumunda kalsa mutlaka en hayırlısını seçer” buyurmuştur.

Ammâr (radıyallahu anh), Erkâm’ın evinde İslâm’a giren ilklerdendi. Annesi Sümeyye Hâtun’la birlikte çok sıkıntı çektiler, işkencelere maruz kaldılar. Sümeyye (radıyallahu anha) işkence altında can verenlerdendir. Ammâr’ın da bâğî bir grup tarafından öldürüleceğini Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) haber vermiş, bildirdiği aynen çıkmıştır ve Sıffîn’de şehid edilmiştir. Onun burada şehid edilmesi, bu vak’ada Hz. Ali taraftarlarının haklı, muhaliflerinin de haksız olduğunu böylece doğrulamış oldu.

Şehid olduğu zaman doksan küsur yaşında idi, (radıyallahu anh).

________________________________________________________

ـ4372 ـ4ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أُرِيَ اللَّيْلَةَ رَجُلٌ صَالِحٌ كأنَّ أبَابَكْرٍ نِيطَ بِرَسُولِ اللّهِ #، وَنِيطَ عُمَرُ بِأبِي بَكْرٍ، وَنِيطَ عُثْمَانَ بِعُمَرَ، قَالَ جَابِرٌ: فَلَمَّا قُمْنَا مِنْ عِنْدِ رَسُولِ اللّهِ #، قُلْنَا: أمَّا الرَّجُلُ الصَّالِحُ فَرَسُولُ اللّهِ #، وَأمَّا تَنَوُّطُ بَعْضِهِمْ بِبَعْضٍ فَهُمْ وَُةُ ا‘مْرُ الَّذِى بَعَثَ اللّهُ بِهِ نَبِيَّهُ #[. أخرجه أبو داود.»قَوْلُهُ نِيطَ« أىْ علّق بهِ وضمّ إليهِ.

4. (4372)- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Geceleyin (rüyamda) bana sâlih bir adam gönderildi. Sanki Ebu Bekr, Resulullah'a yamanmış gibiydi, Ömer de Ebu Bekr'e yamanmış gibiydi. Osman da Ömer'e yamanmış gibiydi."

Câbir der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanından kalktığımız zaman dedik ki: "(Rüyanın yorumu şöyle olmalıdır): "Oradaki salih kimse Resulullah'tır. Onların birbirlerine yamanmaları, Allah'ın, peygamberleriyle gönderdiği işin (dinin) sorumluları olmalarıdır." [Ebu Dâvud, Sünnet 9, (4636).]

ـ4373 ـ5ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رسُولُ اللّهَ #: رَأيْتُنِى دَخَلْتُ الْجَنَّةَ فَإذَا أنَا بِالرُّمَيْصَاءِ اِمْرَأةِ أبِي طَلْحَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما، وَسَمِعْتُ خَشْخَشَةَ فَقُلْتُ: مَنْ هذَا؟ قَالُوا: بَِلٌ؛ وَرَأيْتُ قَصْراً بِفِنَائِهِ جَارِيَةٌ. فَقُلْتُ: لِمَنْ هذَا؟ قَالُوا: لِعُمَرَ ابْنِ الْخَطَّابِ. فَأرَدْتُ أنْ أدْخُلَهُ فَأنْظُرَ إلَيْهِ، فَذَكَرْتُ غَيْرَتَكَ، فَوَلَّيْتُ مُدْبِراً. فَبَكَى عُمَرُ وَقَالَ: أعَلَيْكَ أغَارُ يَا رَسُولَ اللّهِ[. أخرجه الشيخان.»الْخَشْخَشَةُ« صَوْتُ السَّح

_______________________________________________________________________

5. (4373)- Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ben kendimi cennete girmiş gördüm. Derken Ebu Talha'nın hanımı Rumeysa ile karşılaştım (radıyallahu anhüma). Bir de hışırtı kulağına geldi.

"Bu kim(in hışırtısı)?" dedim."

Bilâl(in)!" dediler. Avlusunda bir câriye bulunan bir köşk gördüm.

"Bu kime ait?" dedim.

"Ömer İbnu'l-Hattâb'ındır!" dediler. İçine girip bakmayı arzu ettim. Ancak senin kıskanç olduğunu hatırladım ve geri döndüm!"

Ömer, bu söz üzerine ağladı ve:

"Sana karşı da mı kıskanç olacağım ey Allah'ın Resûlü!" dedi." [Buhârî, Ta'bir 31, 32, Bed'ü'l-Halk 9, Fezâilu'l-Ashab 19, Nikâh 107; Müslim, Fezailü's-Sahâbe 21, (2395).]

AÇIKLAMA: 1- Hadiste geçen Rumeysa (radıyallahu anhâ), Hz. Enes’in annesi olan Ümmü Süleym’dir. Rümeysâ, çapak manasına gelen ramas’dan ism-i tasgîrdir. Ümmü Süleym’in gözündeki çapak sebebiyle rumeysâ ona bir vasıf olmuştur. Asıl adı Sehle’dir. Başka isimlerde söylenmiştir.

____________________________________________________________________

2- Hadis, Hz. Ömer, Hz. Bilâl ve Ümmü Süleym’in cennetle müjdelenmelerini ifade ediyor.

ـ4374 ـ6ـ وعن بريدة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: يَا بَِلُ بِمَ سَبَقْتَنِى الى الْجَنَّةِ؟ فَمَا دَخَلْتُ الْجَنَّةَ قَطُّ إَّ سَمِعْتُ خَشْخَشَتَكَ أمَامِى دَخَلْتُ الْبَارحَةَ الْجَنَّةَ فَسَمِعْتُ خَشْنَشَتَكَ أمَامِي، فَأتَيْتُ عَلى قَصْرٍ مُرَبَّعٍ مُشَرَّفٍ مِنْ ذَهَبٍ. فَقُلْتُ: لِمَنْ هذَا الْقَصْرُ؟ فَقَالُوا لِرَجُلٍ مِنَ الْعَرَبِ؛ فَقُلْتُ: أنَا عَرَبِىٌّ، لِمَنْ هذَا الْقَصْرُ؟ قَالُوا لِرَجُلٍ مِنْ قُرَيْشٍ فَقُلْتُ: أنَا مِنْ قُرَيْشٍ، لِمَنْ هذَا الْقَصْرُ؟ قَالُوا لِرَجُلٍ مِنْ أُمَّةِ مُحَمَّدٍ # فَقُلْتُ: أنَا مُحَمَّدٌ، لِمَنْ هذَا الْقَصْرُ؟ قَالُوا: لِعُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه. فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللّهِ! مَا أُذِّنْتُ قَطُّ إَّ وَصَلَّيْتُ رَكْعَتَيْنِ، وَمَا أُحْدَثْتُ قَطُّ إَّ تَوَضَّأْتُ عِنْدَهُ، وَرَأيْتُ أنَّ للّهِ عَلىَّ رَكْعَتَيْنِ. فَقَالَ رَسُولُ اللّهِ #: بِهِمَا[. أخرجه الترمذي وصححه .

6. (4374)- Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ey Bilâl! Ne ile benden önce cennete girdin? Her ne zaman cennete girdiysem, her seferinde önümde senin hışırtını işittim. Dün gece de cennete girmiştim, önümde (yine) senin hışırtını duydum. Sonra altından şerefeler olan murabba bir köşke geldim.

"Bu köşk kimin?" diye sordum.

"Araplardan birinin!" dediler. Ben cevaben:

"Ama ben de bir Arabım, (benim olmadığına göre) bu köşk kimin?" dedim. Bunun üzerine:

"Kureyş'ten birinin!" dediler. Ben tekrar:

"Ben de bir Kureyşliyim, bu köşk kimin?" dedim. Bu sefer:

"Muhammed ümmetinden birinin!" dediler. Ben de:

"Muhammed benim, bu köşk kimin?" dedim. Bunun üzerine:

"Ömer İbnu'l-Hattâb'ın" dediler, (radıyallahu anh). Bunun üzerine Bilâl:

"Ya Resûlullah! Her ezan okuyuşunda iki rek'at namaz kıldım. Her ne zaman hades vaki oldu ise derhal abdest tazeledim ve Allah'a iki rek'at namaz kılmayı üzerimde borç gördüm" dedi. Bilâl'in bu açıklaması üzerine Aleyhisselâtu vesselâm:

"İşte bu iki şey sebebiyle (cennete girmede benden evvel davranmış olmalısın)" buyurdular. [Tirmizî, Menâkıb, (3690).]

AÇIKLAMA: 1- Hadis, Hz. Bilâl (radıyallahu anh)’ın cennete girmede tekaddüm imtiyazına nail olmasını iki sebeple açıklamaktadır:

1) Ezanla ikâmet arasında kılınan iki rek’at namaz. Bazı âlimler bundan akşam namazını istisna tutmuşlardır: “Ezandan sonra hemen ikamet okunur, nafile kılmaya vakit yoktur” derler. Ancak, namazla ilgili bahiste de geçtiği üzere, akşam vakti girdikten sonra da iki rek’at nafile kılındığına dair rivayetler mevcuttur. Dolayısıyla sonradan istikrar bulmuş duruma göre değerlendirerek “akşam vaktinde, önce farz kılınır, nafileye yer yoktur” gibi bir mülahaza ile, hadisin beş vakte şamil olan ıtlakını dört vakitle kayıtlamak câiz olmaz.

2) Bilâl’e imtiyaz kazandıran ikinci husus, hades vaki olur olmaz abdest tazeleyip iki rek’at nafile kılmasıdır. Bu namaz da “mekruh vakitler dışında” diye kayıtlanmıştır. Ancak hadisi ıtlak üzere anlayıp, abdest üzerine kılınacak iki rek’atlik namazı mekruh vakitlerdeki yasaklamadan istisna kılmışlar her ne zaman abdest alınırsa iki rek’a nafile kılınabileceğini söylemişlerdi. Bu namaza âlimler şükür namazı derler: “Ezâ’nın izâlesi ve temizliğe ulaşmada Allah’ın tevfiki sebebiyle şükür.

3- Âlimler, Peygamberlerin rüyası haktır kaziyesinden hareketle, bu zikri geçen zâtların cennetlik olduklarına hükmetmişlerdir.

____________________________________________________________

ـ4375 ـ7ـ وعن عَمْرُو بنِ العاصِ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]سَألْتُ رَسُولَ اللّهِ #: أىُّ النَّاسِ أحَبُّ إلَيْكَ؟ قالَ: عَائِشَةُ. قُلْتُ: وَمِنَ الرِّجَالِ؟ قَالَ: أبُوهَا. قُلْتُ: ثُمَّ مَنْ؟ قَالَ: عُمَرُ، فَعَدَّ رِجَاً[. أخرجه الشيخان والترمذي .

7. (4375)- Amr İbnu'l-Âs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sordum:

"(Ey Allah'ın Resulü!) İnsanların hangisi size daha sevgilidir?"

"Aişe!" buyurdular.

"Ya erkeklerden?" dedim

"Babası!" buyurdular.

"Sonra kim?" dedim.

"Ömer!" buyurdular ve başka bazı erkekler saydılar." [Buharî, Meğâzî 63; Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 8, (2384); Tirmizî, Menâkıb, (3879).]

AÇIKLAMA: 1- Daha önce de geçtiği üzere (4303. hadis) Resûlullah, Amr İbnu’l-Âs (radıyallahu anh)’ı Zât u Selâsil gazvesine komutan tayin eder. Emri altına Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer gibi Ashab’ın büyükleri de asker olarak verilince, Amr’ın içinden: “Herhalde ben hepsinden efdalim, Resûlullah beni hepsinden çok seviyor olmalı” diye geçer. Bunu tahkik etmek üzere, sefer dönüşü, kendisine, kimin daha sevgili olduğunu sorar. Yukarıda görüldüğü üzere ilk sıralarda yer almadığını görerek, daha gerilerde isminin çıkmaması için, sorusunu devam ettirmekten vazgeçer.

_______________________________________________________________

ـ4376 ـ8ـ وعن اُسامة بن زيد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كُنْتُ جَالِساً عِنْدَ النَّبِىِّ # إذْ جَاءَ عَلِيٌّ وَالْعَبَّاسُ يَسْتَأذِنَانِ. فقَال: أتَدْرِى مَا جَاءَ

بِهِمَا؟ قُلْتُ: َ قَالَ: لكِنِّى أدْرِى، ائْذنْ لَهُمَا، فَدَخََ فقَاَ: يَا رَسُولَ اللّهِ جِئْنَا نَسْألُكَ، أىُّ أهْلِكَ أحَبُّ إلَيْكَ؟ قَالَ: فَاطِمَةُ بِنْتُ مَحَمَّدٍ. قَا: مَا جِئْنَاكَ نَسْألُكَ عَنْ أهْلِكَ. قَالَ: أحَبُّ أهْلِى إلَىَّ مَنْ أنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِ وَأنْعَمْتُ عَلَيْهِ، يَعْنِى أسَامَةَ بْنَ زَيْدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما. قَاَ: ثُمَّ مَنْ؟ قَالَ: ثُمَّ عَليٌّ بْنُ أبِي طَالِبٍ. فقَالَ الْعَبَّاسُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: يَا رَسُولَ اللّهِ! جَعَلْتَ عَمَّكَ آخِرَهُمْ. فقَالَ: إنَّ عَلِيّاً سَبَقَكَ بِالْهِجْرَةِ[. أخرجه الترمذي .

8. (4376)- Usâme İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında oturuyordum. Ali ve Abbâs (radıyallahu anhümâ) gelip (huzuruna girmek için) izin istediler. Aleyhisselâtu vesselâm:"

Ne getirdiler biliyor musun?" buyurdular.

"Hayır, bilmiyorum!" dedim.

"Ama ben biliyorum, onlara izin ver!" buyurdular. (İçeri aldım), onlar da girdiler.

"Ey Allah'ın Resûlü! Ehlinden hangisi sana daha sevgili? Sormaya geldik!" dediler.

"Ehlimin bana en sevgili olanı, kendisine (hidayet ederek) Allah'ın nimetlendirdiği, (azad edip evlat edinmemle de) kendimin ikram etmiş olduğu kimsedir!" buyurdu ve Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu anh)'ı zikretti.

"Pekalâ sonra kim?" dediler.

"Sonra Ali İbnu Ebî Tâlib!" buyurdular. Bunun üzerine amcası Abbas (radıyalluha anh):

"Ey Allah'ın Resûlü! Amcanı en sona bıraktın!" dedi.

"Ali hicrette senden önce davrandı!" cevabını verdiler" [Tirmizî, Menâkıb, (3821).]

AÇIKLAMA: 1- Resûlullah’ın azad ettiği ve evlat edindiği kimse Üsâme değil, babası Zeyd’dir (radıyallahu anhümâ). Resûlullah’ın, Üsame’yi azad etmiş gibi ifadede bulunmasını ülemâ: “Bu iki nimette evlat babaya tabidir. Onun hükmüyle ifade edilmesi câizdir” diye açıklamıştır. Esasen, Resûlullah’ın, Zeyd’i, o suretle ifade etmesi, Zeyd’le ilgili olarak Kur’ân-ı Kerîm’de onun aynı tabirlerle tavsifi sebebiyledir: “Hani Allah’ın iman nasib ederek ikramda bulunduğu ve senin de azad edip evlatlık edinerek ikramda bulunduğun kimseye sen: “Hanımını bırakma, Allah’tan kork” diyordun” (Ahzâb 37).

2- Âlimler, bu hadisten hareketle sevgi sıralamasının kan yakınlığına göre değil, efdaliyete göre olması gerektiği hükmünü çıkarmışlardır.

______________________________________________________________

ـ4377 ـ9ـ وعن ابْنِ عُمََرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كُنَّا نُفَضِّلُ بَيْنَ النَّاسِ زَمَانَ رَسُولِ اللّهِ # فَنَقُولُ: أبُو بَكْرٍ، ثُمّ عُمَرُ. ثُمَّ عُثْمَانُ، وََ يُنْكِرُ ذلِكَ عَلَيْنَا[. أخرجه البخاري وأبو داود والترمذي .

9. (4377)- İbnu Ömer (radıyallah anhümâ) anlatıyor: "Biz Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında insanları derecelendirir ve şöyle sıralardık: [Ümmet-i Muhammed'in, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)' dan sonra en efdali] Ebu Bekr, sonra Ömer, sonra Osman. [Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu sıralamayı işitir] bize itiraz etmezdi (radıyallahu anhüm ecmaîn).” [Buhârî, Fezâilu'l-Ashâb 4, 7; Ebu Dâvud, Sünnet 8, (4627, 4628) Tirmizî, Menâkıb, (3707).]

AÇIKLAMA: Hadiste, Hz. Osman’ın faziletçe Hz. Ali (radıyallahu anhümâ)’den önce olduğu te’yid edilmektedir. Ehl-i Sünnet’in cumhûru bu görüştedir. Bunu te’yid eden başka rivayetler de var. Ancak bu hususta farklı görüşler mevcuttur:

* Süfyan-ı Sevrî’nin Hz. Ali’yi efdal gördüğü, ancak bu görüşünden döndüğü rivayet edilmiştir.

* Huzeyme’nin de bu görüşte olduğu söylenmiştir.

* İmam Mâlik: “Bu ikisi eşittirler, birbirine tafdil edilmezler” demiştir. Yahya’l-Kattân ve müteahhirînden İbnu Hamza ve başkaları bu görüşü benimsemiştir. İbnu Abdilberr, bu görüşü beğenmez ve şahsi kanaatinde Hârun İbnu İshak’tan hikâye edilen şu rivayete dayanır:

Hârun der ki: “Ben İbnu Ma’in’in şöyle söylediğini işittim:

“Kim faziletleri Ebu Bekr, Ömer, Osman ve Ali diye sıralar ve Ali’nin hizmetlerini ve faziletini tanırsa, o sâhib-i sünnettir.” Ben kendisine: “Bazılarının: “Ebu Bekr, Ömer ve Osman” deyip sükut ettiklerini söyledim. Onlar hakkında galîz tabirler kullandı” Bu rivayet tenkid edilerek: “İbnu Maîn, Hz. Osman sevgisinde aşırı gidip Hz. Ali’yi tenkîse yeltenen Osmancı takımı reddetmiş olmalı. Şüphesiz üçüne iktisâr edip, Hz. Ali’nin fazlını inkâr mezmundur” denmiştir.

İbnu Hacer, bu mesele ile ilgili tahlilini şöyle devam ettirir:

“İbnu Abdilberr şu iddiaya da yer vermiştir: “Bu hadis (sadedinde olduğumuz rivayet), Ehl-i Sünnet’in: “Hz. Ali, üçlerden sonra imamların en efdalidir” görüşüne de muhaliftir. Çünkü Ehl-i Sünnet, üçlerden sonra insanların en efdali olduğunda icma eder. Bu icma, İbnu Ömer hadisinin -sened İbnu Ömer’e kadar sahih de olsa- hatalı olduğuna delâlet eder.” İbnu Abdilberr’in bu iddiası da tenkid edilmiş ve şöyle denmiştir: “Ashab’ın o zaman, Hz. Ali’yi tafdilde sükût etmiş olmaları ilelebet tafdil etmedikleri mânasına gelmez. Nitekim mezkur icma İbnu Ömer’in kayıtladığı zamandan sonra hasıl olmuştur. Böylece onun hadisi hatalı olmaktan çıkar.”

İbnu Hacer der ki: “Kanaatimce, İbnu Abdilberr, burada Ubeydullah İbnu Ömer rivayetindeki ziyade sebebiyle inkârda bulunmaktadır. Bu ziyade ["(Biz, Ebu Bekr, Ömer, Osman diye sayar, ondan sonra) Resulullah'ın ashabı arasında dereceleme yapmadan hepsini terkederdik"] şeklindedir. Lakin bu rivayette Nafi teferrüd etmez.” İbnu’l-Maceşûn ona mütâbaat eder. Bunu Hayseme, Yusuf İbnu’l-Mâceşun babasından, o da İbnu Ömer’den tahric etmiştir: “Biz Resulullah zamanında (efdaliyet sıralamasında) Ebu Bekr, Ömer, Osman der, sonra Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın Ashabını bırakır, aralarında bir efdaliyet gözetemezdik.” Bununla birlikte, o zaman aralarında dereceleme yapmayı terketmelerinden bundan sonra Hz. Ali’nin diğerlerinden efdal olduğuna itikad etmemiş olmaları manası çıkmaz. Doğruyu Allah bilir, Nitekim İbnu Ömer (radıyallahu anh), Hz. Ali’yi diğer sahabelere takdim ettiğini itiraf etmiştir. Nitekim bu itiraf bir önceki babta kaydettiğim bir rivayette geçti.

İbnu Hacer’in atıfta bulunduğu rivayet şudur: İbnu Ömer der ki: “Biz Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında şöyle derdik.” Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) insanların en hayırlısıdır. Sonra Ebu Bekr, sonra Ömer gelir. Ali İbnu Ebî Talib (radıyallahu anh)’a ise üç haslet verilmiştir ki onlardan birinin bana verilmiş olması, bana kızıl develerden daha sevgilidir: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kızıyla onu evlendirdi ve kızı ona çocuk dünyaya getirdi. (Resulullah’tan sonra) mescidin bütün kapıları kapatıldı, onun kapısı kapatılmadı. Hayber günü sancağı ona verdi.” (Hadisi Ahmed İbnu Hanbel hasen senedle kaydetmiştir).

İbnu Hacer tahliline devam eder: “İbnu Ömer hadisinin bazı turukunda, mezkur hayırlı ve efdal olma halinin hilafetle ilgili hususta olduğu kaydedilmiştir. Bu rivayeti İbnu Asâkir Abdullah İbnu Yesâr, Salim’ den o da İbnu Ömer’den naklen kaydetmiştir: “Siz biliyorsunuz, biz Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında şöyle derdik: “Ebu Bekr, Ömer ve Osman yani hilafette (ki liyakatte) Bir diğer rivayet, Ubeydullah, Nafi’den, o da İbnu Ömer’den: “Biz Resulullah zamanında derdik ki: “Bu işe (hilafete) insanların en layıkı kimdir? ve cevap verirdik: Ebu Bekr, sonra Ömer.”

Bazı alimler: Sahabenin en efdali, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın sağlığında şehid düşendir” demiş, bazıları da ismen: “Cafer İbnu Ebî Talib’dir” demiştir. İmam Beyhakî, Şâfiî hazretlerinin şu sözünü kaydeder: “Ashab ve Tabiin Ebu Bekr, sonra Ömer, sonra Osman, sonra da Ali’nin (radıyallahu anhüm) efdaliyetinde icma etmiştir.”

____________________________________________________

ـ4378 ـ10ـ وعن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قالَ: ]كَانَ أُسَيْدُ بْنُ حُضَيْرٍ وَعَبَّادُ ابْنُ بِشْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما عِنْدَ رَسُولِ اللّهِ # في لَيْلَةٍ مُظْلِمَةٍ فَخَرَجَا مِنْ عِنْدِهِ فَإذَا بِنُورَيْنِ بَيْنَ أيْدِيهِمَا. فَلَمّا افْتَرَقَا صَارَ مَعَ كُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا نُورٌ[. أخرجه البخاري .

10. (4378)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Üseyd İbnu Hudayr ve Abbâd İbnu Bişr (radıyallahu anhümâ) karanlık bir gecede Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında idiler. (Sohbet bitince) yanından ayrıldılar. Derken önlerinde iki nur peydah oldu. Yolları ayrıldığı zaman her birinin bir nuru vardı." [Buharî, Mesâ'ıd 78, Menâkıb 28, Menakıbu'l-Ensar 13.]

AÇIKLAMA: 1- Bu rivayetin bir başka veçhi, bu sahabelerin ellerideki nûrun, günümüzdeki pilli el feneri mahiyetindeki bir şeyden çıktığını tasvir eder. Şöyle ki: “Üseyd İbnu Hudayr ve Ensar’dan bir kişi daha, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın yanında konuşmak üzere kaldılar. Çok karanlık bir gece idi. Gecenin bir müddeti geçtikten sonra çıktılar. Herbirinin elinde bir değnekcik vardı. Birinin değneği önlerini aydınlatır olduğu halde yürüdüler. Yolları ayrılınca diğerinin değneği de aydınlatmaya başladı. Her biri kendi deyneğinin ışığında yürüdü, böylece evlerine vardılar.”

2- Bu hadise Ashabın mazhar olduğu kerametlerden birini daha aksettirmektedir. Alimlerimiz bu ve benzeri rivayetlere dayanarak kerametin hak olduğuna hükmetmişlerdir. Keramet hususunda geniş açıklama daha önce geçti

Kütüb-i Site

Prof.Dr. İbrahim CANAN

Bu haber 17696 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




DİNİ BİLGİLER

Kadınları bozmak milletin benliğini bozmaktır..

Kadınları bozmak milletin benliğini bozmaktır.. Son yıllarda ülkemizde artış gösteren fenimizm tehlikesinin bir yönü...

YAHUDİLİK VE TAHRİF EDİLEN TEVRAT

YAHUDİLİK VE TAHRİF EDİLEN TEVRAT YAHUDİLİK VE TAHRİF EDİLEN TEVRAT

(c) 2014 - 2016 Bu web sitemizle biz kesinlikle bir inanca ve kişilere saldırı yapmıyoruz. Bu tamamen inandığımız değerlere, inanca saldıran bir zihniyeti deşifre ve bilgilendirme amacıyla, kaynak ve yorumlara dayalı özgür ifadenin savunulduğu bir web sitesidir. Olmamasını düşündüğünüz sayfa ve nedenlerini bize göndermeniz halinde, değerlendirip gerekli işlemi yapacağımızıda buradan bildiririz. Kaynak göstermek şartıyla alıntılar yapılabilinir! Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine yazılan faydalı yazılar..
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign