ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE İLETİŞİM

BİLGİLENDİRME:

Elbette altta ki isimlerin hepsini bir tutmuyoruz. Reddiye ve tenkit edilenleri bir kategori altında topladığımız için böyle uygun gördük.

HABER ARA


Gelişmiş Arama

GALERY

EN ÇOK OKUNANLAR

SİTEMİZE ZİYARETLER!

       
Emri Bil Maruf ve Nehyi Anil Münker Hakkında

Emri Bil Maruf ve Nehyi Anil Münker Hakkında

Tarih 25 Kasym 2014, 22:36 Editör Yönetici

Emri Bil Maruf ve Nehyi Anil Münker üzerine değerli bilgiler..

Sual: Emri maruf ve nehyi münkeri kimler, nasıl yapabilirler? Kimlere yapabilir? Ne zaman farz olur, ne zaman caiz olmaz?


CEVAP 
Emri bil maruf ve nehyi anil münker, farz-ı kifayedir. Maruf, dinimizin emrettiği hususlardır. Münker ise, dinimizin yasakladığı, yani Allahü teâlânın razı olmadığı işlerdir.

Emri maruf çok mühimdir. Emri maruf yapılmazsa, ilim yok olur. Cehalet ve sapıklık yayılır. Fitne her tarafı kaplar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın yeryüzünde şehitlerden üstün mücahitleri vardır. Bunlar, emri maruf ve nehyi münker yapanlardır.) [İ. Gazali] 

Böyle mühim olan emri marufun bazı şartları vardır. Mesela emri maruf yapan, aynı kötülükleri kendisi işlememelidir. İşlerse sözü tesirli olmaz. Kur'an-ı kerimde mealen, (İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz?) buyuruluyor. [Bekara 44] 

O halde emri maruf yapan, ilmi ile amil olmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İsra gecesinde, ateşten makaslarla dudakları kesilen insanlar gördüm. Kim olduklarını sordum. Onlar da "İyilikle emreder kendimiz yapmazdık. Kötülükten nehyeder; fakat kendimiz sakınmazdık" diye cevap verdiler.) [İbni Hibban] 

(Emri maruf ve nehyi münkeri, rıfk ve hilm sahibi fakihler yapar.)
 [İ.Gazali]

Emri maruf çok mühim olduğu için, insan, kendisi her iyiliği yapamazsa ve her kötülükten kaçamazsa da, gücü yetiyorsa, emri marufta bulunması gerekir. Hazret-i Enes, (Ya Resulallah, tamamen yapamadığımız bir şeyi emretmeyelim mi? Kendimiz tamamen sakınamadığımız bir şeyi nehy etmeyelim mi?) diye sual edince, Peygamber efendimiz buyurdu ki: 
(Her ne kadar iyiliğin hepsini yapamasanız ve her ne kadar kötülükten sakınamasanız da, emri maruf ve nehyi münker yapınız!) [İ. Gazali]

Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki: 
(Söz ve yazı ile emri maruf âlimlerin vazifesidir. Kalb ile, dua ederek günah işleyene mani olmaya çalışmak da her müminin vazifesidir. El ile müdahale ise devletin vazifesidir.) [Hadika] 


Emri marufun önemi
Sual:
 Herkesin emri maruf ve nehyi münker yapması, [iyiliği emredip kötülüğü önlemeye çalışması], mesela, bir haksızlık karşısında eylemlerde bulunması, farz değil mi? Haksızlık karşısında susmak caiz midir? Yoksa bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mı diyelim?


CEVAP
Emri maruf, farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Yani, herkese farz değil, gücü yetene farzdır. Her gücü yetene de farz değildir. Bir yerde, bu işi yapanlar varsa, diğerlerine farz olmaz. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İçinizde, hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Âl-i İmran 104]

Maruf, dinimizin emrettiği, münker ise, dinimizin yasakladığı işlerdir. Emri maruf yapılmazsa, ilim yok olur, cahillik, fitne ve fesat her yeri kaplar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Fitne [bid’at, sapıklık, küfür] yayıldığı zaman, hakikati, doğruyu bilen bir kimse, [imkanı nispetinde, söz ile, yazı ile, gazete, dergi, radyo, tv ile] başkalarına [mümkün olan her yere ve herkese] bildirsin, [imkanı var iken, bir engel de yok iken bildirmezse], Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun!) [Deylemi]

(Fitne ve fesat yayıldığı, Müslümanlar aldatıldığı zaman, doğruyu bilenler, herkese anlatsın! Anlatmazsa, Allahü teâlânın, meleklerin ve insanların laneti onun üzerine olsun!) 
[Ebu Nuaym]

(Ortalık karışır, yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatılırsa, doğruyu bilenler herkese bildirsin! Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün insanların laneti, doğruyu bilip de, gücü yettiği halde bildirmeyene olsun! Allah, böyle âlimlerin, ne farzlarını, ne de başka ibadetlerini kabul etmez.)
 [Ebu Nuaym]

(Bid'atler yayılıp, sonra gelenler, öncekilere lanet ettiği zaman, doğruyu bilenler herkese söylesin! Eğer söylemeyip gizlerse, Allahü teâlânın Muhammed aleyhisselama indirdiği 
Kur'an-ı kerimi gizlemiş olur.)
 [İbni Asakir]

(Bid'atler zuhur edip, Eshabıma kötü sözler söylendiği zaman, doğruyu bilen, herkese söylesin! Söylemezse Allahü teâlâ böyle âlime lanet eder.)
 [Deylemi]

(Ümmetimin bir kısmı, kabirlerinden maymun ve domuz şeklinde kalkar. Bunlar Allah’a isyan edenlere, nehyi münker yapmayan kimselerdir.) 
[Ebu Nuaym]

(Bir toplumda, gücü yettiği halde, günah işleyenlere, mani olmayanlar, ölmeden önce de, Allahü teâlânın azabına maruz kalırlar.) 
[İbni Mace]

(Kötülük men edilmezse, azap o milletin hepsine birden iner.) 
[Hakim]

(Geçmiş ümmetlerden bir kısmı çeşitli azaba uğradı. Bunların arasında iyiler yok muydu?) 
denildiğinde, Peygamber efendimiz buyurdu ki: 
(Hep birlikte helak oldular. Zira günah işlenirken iyiler susmuştu.) [Taberani]

Âlimlerin, güçleri yettiği kadar, fitneye sebep olmadan idarecilere, emri maruf yapması gerekir. Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Cihadın en kıymetlisi, zalim sultan yanında, hak yolu gösteren bir söz söylemektir.) [Tirmizi]

Emri maruf yaparken, fitne çıkarmamaya çok dikkat etmelidir. Faydası olmayacağı ve zarar geleceği bilindiği halde, her günah işleyene emri maruf yapmaya kalkmak doğru değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette, bir kimseye, günah işleyene, niçin engel olmadığı sorulacak, o da, “Onun zararından korktum, Allah’ın affına güvendim” diyecek ve mazur görülecektir.) [İ Mace]

(Zalimin zulmünü değiştiremeyen, oradan hicret etmelidir.)
 [F.Bilgiler]

(Bozuk bir işi
 [nasihat ederek ve diğer meşru yollarla] düzeltemezseniz, sabredin! Allahü teâlâ onu düzeltir.) [Beyheki]

Son hadis-i şerif, saldırganlığı değil, meşru yollardan öğüt verip sabretmeyi emretmektedir.
Kudreti varken, gücü yeterken, haram işleyene mani olmamak müdahene olur.

Müdahene, dünyalık ele geçirmek için, dinden taviz vermektir. Haram işleyene veya yanında bulunanlara olan saygısı yahut dine olan bağlılığının gevşekliği, müdaheneye sebep olur.

Günah işleyene müdahale
Fitne olmadığı, yani dinine veya dünyasına zarar olmadığı zaman, haram ve mekruh işleyene mani olmak gerekir. Mani olmamak, susmak haram olur.

Müdahene etmek, haram işlemeye razı olmayı gösterir. Susmak çok yerde iyi ise de, gücü yetenin hakkı, hayrı söyleyecek yerde susması yanlıştır.

İlmin zekatı, ancak ilmi öğretmekle ödenir. Âlimin mürekkebi, şehidin kanından üstün olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. 

Hazret-i Ebu Bekir, (Ya Resulallah, müşriklerle savaştan başka cihat var mı) diye sorunca, Peygamber efendimiz cevap olarak buyurdu ki: 
(Evet, şehitlerden üstün mücahitler vardır. Emri maruf yaparlar, salihleri sever, facirlere buğzederler.) [Tibyân]

Dinimizin temeli, imanı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için göndermiştir. Bunlar öğretilmezse, İslamiyet yıkılır, yok olur.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu Cehennem ateşinden koruyun!) [Tahrim 6]


Emri maruf farzdır
Sual: 
İmam-ı Rabbani, (Emri bil maruf ve nehyi anil münker Peygamber efendimizin sünnetinden, belki İslamiyet'in vaciplerinden ve farzlarındandır) diyor. Emri maruf sünnet mi, vacip mi, farz mı?
CEVAP
Emri bil maruf ve nehyi anil münker farzdır. Farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Yani, herkese farz değil, gücü yetene farzdır. Her gücü yetene de farz değildir. Bir yerde, bu işi yapanlar varsa, diğerlerine farz olmaz. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İçinizde, hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Âl-i İmran 104]

Maruf, dinimizin emrettiği hususlardır. Münker ise, dinimizin yasakladığı, yani Allahü teâlânın razı olmadığı işlerdir.

Belki kelimesi her zaman ihtimal manasında değildir. Bazen elbette öyle demektir, kesinlik ifade eder. 

Vacip de, yalnız kullanıldığı zaman genelde farzdır, şarttır anlamındadır. Mesela bu işi yapmak vaciptir demek şarttır, farzdır demektir. Farz ve vacip denilince, o zaman farz ile sünnet arasındaki hüküm anlaşılır. Mesela namazın farzları ve vacipleri var denince burada vacip, herkesin bildiği vaciptir.

Yukarıda vaciplerinden ve farzlarından deniyor. Bu, şartlarından ve farzlarından demek oluyor. Birbirini kuvvetlendirmek için söylenmiştir.

Sünnet de, tek başına kullanılınca İslamiyet anlamına gelir. Mesela (Sünnetimi terk edene şefaat etmem) demek, Müslüman olmayana şefaat etmem demektir. Yoksa büyük günah işleyenlere de şefaat vardır. Yukarıda emri maruf farzı için, Peygamber efendimizin sünnetinden demek, Peygamber efendimizin yaptığı farzlardan biridir demektir.

Kelimenin tek manası ile hareket edilirse yanlış neticeye varılır.


Ölçü
Sual: 
Emri maruf yapmanın ölçüsü nedir?
CEVAP
Emri maruf herkese farz değildir. Farz-ı kifayedir. Yani emri maruf yapan varsa, diğerleri sorumlu olmaz. Emri maruf nehyi anil münkerin ölçüsü şudur:
Hükümet güç kullanarak, âlimler söz ve yazı ile, diğer insanlar kalb ve dua ile, bir de imkânı nispetinde, âlimlerin kitaplarının yayılmasına yardım ederek emri maruf yapar. 

Sözümüzün geçeceği kesin biliniyorsa, günah işleyenlere emri maruf yapılır. Eğer günah işleyen, tatlı sözle edilen nasihati dinlemezse, fitne de çıkacaksa susulur. Tepki gösterecek kimseye, emri maruf yapılmaz. 

Sual: Emri maruf farzı ayn değil mi? Mesela camiye gidiyoruz, kimi başı açık ve yalınayak namaz kılıyor. Kimisi sandalyeye oturup Hıristiyanların put önünde ayin yaptığı gibi namaz kılıyor. Bunları teker teker söylemek gerekir mi? Fitne çıkacak diye söylemezsek bir sakıncası olur mu?
CEVAP
Emri maruf, farzı ayn değil, farzı kifayedir. Bu vazifeyi yapanlar var ise, diğerleri sorumluluktan kurtulur. Yani mekruh veya haram işleyen herkese bu yanlış demeniz uygun olmaz. Yapabilirsek böyle kimselere bir tane İslam Ahlakı kitabı hediye etmek iyi olur.


Üç türlü yapılır
Sual:
 Emr-i maruf, cihad demek midir? Cihad ise şartları nelerdir?
CEVAP
Evet, cihaddır. İslam Ahlakı kitabında deniyor ki: 
Bu cihad ikiye ayrılır: 
1- Kâfirlere İslamiyet’i tanıtmak, onları küfür felaketinden kurtarmak,
2- Müslümanlara dinlerini, ilmihallerini öğretmek, onların haram işlemelerine mani olmak.

Bunların her ikisi de, üç türlü yapılır: 
Birincisi: Bedenle yapılır. Bunu yalnız devlet yapar. Devletin izni olmadan şahısların saldırması caiz değildir, eşkıyalık olur.

İkincisi: Her türlü yayın organlarıyla İslamiyet’i yaymak, duyurmaktır. Bu cihadı, ancak İslam âlimleri yapar veya bunların kitaplarını yaymak suretiyle yapılır. Asrımızda İslamiyet’e karşı olanlar, misyonerler, masonlar, komünistler ve mezhepsizler, her türlü yayınlarla İslamiyet’e saldırıyorlar. Yalanlarla, iftiralarla insanları aldatarak, İslam dinini yok etmeye çalışıyorlar. Bunlar, milyonlar sarf ederek, basın yoluyla, kitaplar, dergiler çıkarıyor, internet siteleri kuruyor, radyo ve televizyonlarla bozuk inanışlarını yayıyorlar. İslamiyet’i dünyaya yanlış olarak tanıttıkları gibi, bir yandan da, Ehl-i sünnet olan hakiki Müslümanları aldatarak İslamiyet’i içerden yıkmaya çalışıyorlar. Müslüman olmak isteyen yabancılar, bu propagandalar karşısında ne yapacaklarını şaşırıp, ya Müslüman olmaktan vazgeçiyor yahut yanlış, bozuk bir yola girerek, Müslüman olduklarını sanıyorlar.

İslam’ın iç ve dış düşmanlarının yıkıcı, aldatıcı propagandalarına karşı Ehl-i sünnet âlimlerinin yolu olan hakiki Müslümanlığı, yani Muhammed aleyhisselamın ve Eshab-ı kiramın yolunu, medya yoluyla bütün dünyaya yaymak, günümüzün en kıymetli cihadıdır. 

Üçüncüsü: Dua yoluyla yapılan cihaddır. Bütün Müslümanların bu cihadı yapmaları farz-ı ayndır. Bunu yapmamak, büyük günah olur. Bu cihad, cihadın birinci ve ikinci kısımlarını yapanlara dua etmekle olur.

Bu üç türlü cihadı, Allahü teâlânın yardımına güvenerek ve dinine uyarak yapanlara, Allahü teâlâ muhakkak yardım eder. Bunun için çalışmadan, birbirimizi sevmeden, oturduğumuz yerde yapılan duaları Allahü teâlâ kabul etmez. Duanın kabul olması için, önce sebeplerine yapışmak gerekir. 

Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını yayan vakıflara, kuruluşlara yardım etmek, malla cihad olur. Bedenle ve parayla cihad edenlere, Allahü teâlâ Cenneti söz vermiştir. (Müftiy-yi mücahid) 

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki: İslamiyet’in emirlerini bildirip yaymak için, keramet sahibi olmak gerekmez. Herkesin bilgisi ve gücü nispetinde çalışması şarttır. İmkânım yoktu diyerek, bahane ileri sürmek, kıyamette insanı azaptan kurtarmaz. (Mektubat-ı Rabbani)

Bu haber 18413 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




DİNİ BİLGİLER

Kadınları bozmak milletin benliğini bozmaktır..

Kadınları bozmak milletin benliğini bozmaktır.. Son yıllarda ülkemizde artış gösteren fenimizm tehlikesinin bir yönü...

YAHUDİLİK VE TAHRİF EDİLEN TEVRAT

YAHUDİLİK VE TAHRİF EDİLEN TEVRAT YAHUDİLİK VE TAHRİF EDİLEN TEVRAT

(c) 2014 - 2016 Bu web sitemizle biz kesinlikle bir inanca ve kişilere saldırı yapmıyoruz. Bu tamamen inandığımız değerlere, inanca saldıran bir zihniyeti deşifre ve bilgilendirme amacıyla, kaynak ve yorumlara dayalı özgür ifadenin savunulduğu bir web sitesidir. Olmamasını düşündüğünüz sayfa ve nedenlerini bize göndermeniz halinde, değerlendirip gerekli işlemi yapacağımızıda buradan bildiririz. Kaynak göstermek şartıyla alıntılar yapılabilinir! Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine yazılan faydalı yazılar..
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign