Biri dış düşman İsrail, biri Müslüman görünen sapık mezhepli iç düşman şii İran ve aralarında ki ilişkiler, belgeler eşliğinde..
Son yıllarda basında yansıyan haberlere göre İsrail ve Amerika İran’ı vurmakla tehdit etmektedir. İran’ın nükleer çalışma programı ABD, İsrail ve Batı’nın tepkisini çekmiştir.
İran Şah Rıza Pehlevi döneminde İsrail’in müttefiki ve bölgedeki jandarmasıydı. İran gizli servisi SAVAK’ı İsrail gizli servisi Mossad eğitiyordu. Peki İsrail ve Amerika neden Şah’tan vazgeçmişti? Amerika 1979’da Şah’ın devrilmesine resmen göz yumdu. Hatta Şah döneminin İran Hava Kuvvetleri Komutanı General Amir Hüseyin Rabii Humeyni yönetimince idam edilmeden önce kısa mahkemesinde kendilerinin yanında olduğunu söyleyerek Şah’a ihanet eden NATO başkomutan yardımcısı General Robert E. Huyser için şunları söylemişti: “Şah’ı bir sıçanı atar gibi İran’dan atmıştır..” 1979’da İslam Devrimi gerçekleştiğinde İran, yasal meşrutiyeti olmadığı gerekçesiyle İsrail’i tanımadığını açıkladı ama günümüze kadar gelecek olan perde arkasında gizli ilişkilerinde temellerini attılar.
Humeyni’nin İran’da iktidara gelmesini Amerika’dan daha çok İsrail istiyordu. ABD ve Rockfeallar ailesi bundan ilk başlarda zararlı çıktı.
Humeyni’nin Cıa Bağlantısı
İslam devriminde son noktayı İsrail koymuştu Humeyni Tahran’a dönecek ve İsrail Amerikan politikalarına yön verecekti. Peki İsrail Şah dönemindeki bunca sermayeden ve imtiyazdan Humeyni yönetimindeki İslam devrimi için neden vazgeçti? CIA 1979 İslam devrimi öncesi bir yandan Humeyni komitacılarına yanaşıp Humeyni’ye yakın köstebekler elde ediyordu. Amerika Dışişleri Bakanlığından Tahran Büyükelçiliğine 8 Ocak 1979 tarihli Bakan Cyrus Vance imzalı gizli mesaj’ın 3.ncü maddesinde Humeyni’ni sağ kolu ve önemli isimlerinden İranlı işadamı Abbas Amir Entezam’ın Amerikan Büyükelçiliği ile temas kurmak istediği bildirilmektedir. İntizam daha sonra Humeyni rejiminin hükümet sözcüsü olmuştu. İranlı devrimci radikal öğrencilerin 1979’da Amerika’nın Tahran büyükelçiliğini bastıklarında ele geçirdikleri dokümanların birinde Amir Entezam’ın CIA ile bağlantısı ortaya çıktı. Entezam birkaç saat sonra vatana ihanet suçundan tutuklandı. Entezam CIA işbirliğinden dolayı hapse girdi. Entezam savunmasında bu görevi ona Humeyni’nin verdiği bildirmektedir. Humeyni’nin CIA olan bütün bağları 1979’da ABD Tahran büyükelçiliğinin İranlı öğrenciler tarafından basılmasıyla ortaya çıkmıştı. Ele geçen belgelerde Humeyni-CIA arasındaki bağlar resmen açığa çıkmıştı. Fakat İsrail Humeyni’nin halk nazarında itibarını kaybedip ABD müttefiki olduğunu gizlemeyi başardı fakat olan Humeyni’nin casuslukla suçlanan ve göz göre göre ateşe yollanan adamlarına oldu. Ayetullah Humeyni 1979’da Paris’ten Tahran’a getirilirken CIA tarafından 3 ayrı suikast planı tertip edilmişti. Şah’ın Generalleri ve ABD’li yetkililerin tarafından tertiplenecek olan suikasti Mossad Humeyni’nin adamlarına ihbar etmişti. İran devrimini ve Humeyni-CIA ve Mossad ilişkisini sonraki yazılarımda diplomatik imzalı belgelerle detaylı bir şekilde anlatacağım.
“Liderimiz Humeyni” sloganı atan mossad şefi
Yale Üniversitesinde akademisyen olan İran asıllı Trita Parsi geniş diplomatik belgelere dayanarak hazırladığı “Hain İttifak” adlı kitabında İsrail ve İran arasındaki gizli ilişkilere dair ciddi bilgiler vermektedir. Parsi, Mossad ile Humeyni arasındaki bağı şöyle anlatıyor : Ayetullah Humeyni sürgünden 15 yıl sonra 1 Şubat 1979’da İran’a döndü ve milyonlarca İranlı tarafından karşılandı. Humeyni’yi karşılama esnasında İsrail’in askeri ataşesi Yitzhak Segev ve Mossad şefi radikal devrimcilerin yanında yer aldılar. Bir adam kızgın bakışları ile bu iki İsrailliye sordu: Siz neden Ayetullah posterleri taşımıyorsunuz? Onlar da mükemmel bir Farsça ile özür dilediler ve onlara Humeyni’nin fotoğrafının olduğu iki büyük posteri onlara teslim ettiler. Daha sonra kalabalığın içine katıldılar ve sloganlar atmaya başladılar. Allahu Ekber, Liderimiz Humeyni ! Allahu Ekber, Liderimiz Humeyni… İsrail’in askeri ateşesi Yitzhak Segev ve Mossad şefi, Humeyni İran’a döndüğünde Şah Meydanı (Meydane Azadi)’de bu tezahüratları yaptılar. Humeyni’nin helikopteri yaklaşırken Yitzhak Segev, Humeyni’nin yanında oturanlardan birini tanıdı. Helikopterin içinde Hava Kuvvetleri Komutanı General Amir Hüseyin Rabii vardı. Şah’ın sağ kolu ve ekibi Humeyni’yi öldürmek için komplo kurdular. Komplo ortaya çıkınca birkaç hafta sonra General Hüseyin Rabii devrimciler tarafından idam edildi. Trita Parsi, Treacherous Alliance: The secret dealings of Israel, Iran, and the United States, Yale University Press, 2007, p. 79-81.
Humeyni’ye suikast yapılmasını Mossad önledi
Mossad-Humeyni ilişkisini Amerika’nın en iyi uzman Ortadoğu uzmanlarından olan siyaset bilimci ve ödüllü gazetecisi Mike Evans “Jimmy Carter” adlı kitabında şöyle bildiriyor: Humeyni’ye yapılacak suikastı Mossad, İran askeri ataşesi Yitzhak Segev aracılığıyla Humeyni’nin adamlarına bildirmişti. Suikastın ortaya çıkmasından sonra General Amir Hüseyin Rabii devrimciler tarafından idam edildi. Mike Evans, Jimmy Carter: The liberal left and World Chaos, Crossstaff Publishers, 2009, p. 251.
İran- Irak savaşında İsrail süprizi
Amerikan-İran Konseyi’nin kurucusu ve başkanı olan İran asıllı akademisyen Dr. Trita Parsi, İsrail-İran ilişkileri üzerine kaleme aldığı makalesinde, iki devlet arasında gizlice yürütülen pragmatik ilişkinin boyutuna örnek olarak Irak’ın nükleer tesisi Osirak’ın bombalanmasını göstermiştir. Trita Parsi devrimden hemen sonra İran ile İsrail arasındaki ilişkiyi şöyle aktarıyor: 1979’da ABD’nin Tahran Büyükelçiliğindeki rehine krizinin patlak vermesinden sonra 1951’de İran’ın petrol endüstrisinin gelişmesinde önemli rol oynamış Ahmed Kashani’nin en genç büyük oğlu Ayetullah Abul Kassam Kashani İslam devriminden sonra İsrail’in İran’a yaptığı ilk ziyarette İran-Irak savaşında Irak’ın Osirak nükleer programına karşı silah satışı ve askeri işbirliği için görüşmelerde bulundu. Görüşmelerin başlangıcında Amerika silah satışına faiz uygulanması ve Tahran büyükelçiliğindeki rehinelerin serbest bırakılmasını isteyen bir politika çiziyordu. Anlaşma sağlanırken İsrail başbakanı Menahem Begin’in silah satışları konusunda duyarsızlığı, Jimmy Carter’i çileden çıkardı. İki zorlu liderin sert değişimleri sonucu Carter İsrail’i azarlayarak beklemeye çekilirken, Yahudi devleti yedek parça satışını onayladı. Begin Humeyni’den karşılıklı olarak İran’da yaşayan Yahudilerin İsrail’e göç etmelerini istedi. Parsi, İranlı bir bürokrata dayanarak, İran-Irak Savaşı’nda Irak’ın Osirak’daki nükleer tesisinin İran’ın teşebbüs ettiği, fakat İsrail’in gerçekleştirdiği bir operasyonla bombalandığını ileri sürmektedir. Trita Parsi “Hain İttifak” adlı kitabında Osirak nükleer tesisin bombalanması hakkında detaylı bilgiler vermektedir. İran-Irak savaşında İran ile askeri ilişkileri derinleştiren İsrail 7 Haziran 1981’de İsrail Hava Kuvvetlerine ait 8 adet F-16 ve 6 adet F-15 uçağı İsrail’in Etzion hava üssünden havalandı. İsrail İran’ın vurmayı planladığı Osirak nükleer tesisini kusursuz bir operasyonla yok etti. Parsi London Sunday Telegraph gazetesinin haberine dayanaraktan verdiği bilgiye göre operasyon öncesi İran Osirak nükleer tesislerinin fotoğraf ve haritalarını İsrail’e vermişti. Osirak saldırısı öncesi 1980’de üst düzeyi İsrailli yetkili Ari Ben Menashe ve Humeyni’nin temsilcileri Fransa’da bir araya geldiler. İki tarafın anlaşmasına göre operasyonunda Irak’ın herhangi bir saldırısı durumunda İsrail uçakları Tebriz’de bir havaalanına iniş yapacaklardı. Sonuçta Osirak’ın bombalanmasında İran büyük rol oynadı. İslam dünyasının önemli güçlerinden olan Irak aslında İran ile değil İsraille savaşıyordu. Trita Parsi, Treacherous Alliance, op. cit. p. 95. 107. * Kaynak : The Sunday Telegraph – June 14, 1981.
Amerika’nın köklü gazetelerinden “Washington Post”da gazeteci Michael Gerson tarafından kaleme alınan bir makalede, 1981 İran-Irak savaşında İsrail uçaklarının Irak’ın Osirak nükleer tesisini bombalamasını gazetesindeki köşesinde işlemişti. Gerson dönemin başbakanı Menahem Begin Osirak bombalamasını Irak’ın nükleer programını durdurmak için yapıldığını vurguluyordu. Michael Gerson, Israel may see attack as best option on Iraq, Washington Post, October 3, 2009.
İsrail’in Irak’ın Osirak nükleer tesisine yaptığı saldırı 1990 yılında The Newyork Times gazetesinde Malcom Browne tarafındanda kaleme alındı. Malcolm Browne, Atomic Agency Ivited by Iraqis fos Inspections, The Newyork Times, November 16, 1990.
İran’ın vurmak istediği Osirak tesisini İran ile İsrail’in arasında yapılan anlaşmalar sonucu İsrail vurmuştu. Kutsal ittifak kendisi devrimden önce ve sonra da gösteriyordu.
İsrail’den İran’a 1 milyar dolarlık yasadışı silah sevkiyatı
Executive Intelligence Review (EIR) Amerikalı siyasi aktivist Lyndon LaRouche tarafından 1974 yılında kurulmuş haftalık siyasi haber dergisidir. Leesburg, Virginia, Wiesbaden, Berlin, Kopenhag, Paris, Melbourne ve Mexico City dahil olmak üzere bir çok ülkede ofisleri bulunan bir yayın grubudur. EIR dergisi Eylül 1985 sayısında İsrail-İran ilişkileri üzerine diplomatik kaynaklara dayanarak yayınladığı bilgilere göre: Humeyni yönetimindeki İran’ın en büyük silah tedarikçisidir. Devrimin hemen ertesinde 31 Temmuz 1979’da Orlandolu Federal yetkililerin tespitlerine göre Florida’dan bir gemi ile yasadışı 75 milyon dolar değerindeki silah Humeyni rejimine gönderilmişti. İran hükümetinin yüksek yetkili bir yöneticisi, İsrail gizli servisi Mossad ile bir silah sözleşmesi imzalamıştı. Bu organizasyon ABD ordusuna bağlı subaylardan Paul Sjekloha, Wayne Gillespie ve İranlı yetkili Amir Hüseyin M. Azar tarafından gerçekleşti. Sjeklocha ise bir Mossad ajanıydı. Ariel Şaron ile yakın ilişkiler içerisindeydi ve 1982’de İsrail’i ziyaret etmişti. Humeyni rejimine silah satışında rol alan isimdi. Humeyni rejimine toplamda yasadışı 1 milyar doları aşkın silahın nakliyatı yapılmıştı. ABD başkanı Carter İsrail ile İran arasındaki bu bağı kırmaya çalışıyordu. Son derece güvenilir kaynaklara göre ABD başkanı Jimmy Carter’ın istihbarat ve ulusal güvenlik danışmanlarına göre 1980 Amerikan seçimleri öncesi, Mossad ve bazı CIA görevlileri Tahran büyükelçiliğinde rehin alınan elçilik görevlilerini serbest bırakmaması karşılığında Humeyni rejimine yasadışı silah satmıştı. Bunun nedeni rehinelerin serbest bırakılmaması seçim öncesi Carter için bir imaj kaybı olacak ve Carter seçimleri kaybedecekti. Bu gizli anlaşmaya göre Carter seçimi kazansa bile rehineler Ocak 1981’e kadar serbest bırakılmayacaktı. ABD Tahran Büyükelçiliği’nin devrimci öğrenciler tarafından baskına uğraması ve çalışanların 444 gün rehin tutulması Humeyni yönetimindeki İran ile CIA arasında yapılmış gizli bir anlaşmaydı. CIA elçilikteki rehinelerin kurtulması için Tahran’a yapılması planlanan Çöl 1 Harekatını başarısızlığa uğratmıştı. Humeyni emin olmalı ki Carter yönetimi, İran’a Reagan yönetiminin sağladığı kadar silah ve yedek parça sağlamayacaktı.. Carter’ın gitmesi Humeyni’ninde işine geldi ABD’li siyonist lobilerinde…Artık büyü bozulacak ve İsrail İran üzerinde istediği politikayı izleyebilecekti.
İsrail milyar dolarlık ABD yapımı askeri techizatları ve silahların yedek parçalarını 1979 İslam devrimi öncesi İran’a sattı. Makalenin devamında “EIR Investigation” dergisi bir diğer kaynağına göre ABD Dışişleri Bakanlığı 1982 yılında İsrail’in İran’a 27 milyon dolar değerinde silah ve 300 bin dolar değerinde F-4 savaş uçaklarının yedek parçalarını sattığını doğrulamaktadır. Bu haberin doğruluğu resmi kaynaklardan gelen açıklamalara göre dönemin Amerikan gazetelerindede yayınlanmıştır. İsrail İran’a Lübnan’ı işgal dönemde silah satmıştı. İran’ın Şah dönemindeki Tahran askeri ateşesi ve Mossad ajanı (Jacob) Ya’akov Nimrodi, İsrail’in Humeyni rejimine silah satışını gerçekleştiren isimdi. 31 Temmuz 1979 yılında ABD Orlando Bölge Mahkemesine yapılan bir suç duyurusunda Mossad ajanı olduğundan şüphelenilen ABD subayı Paul Sjeklocha Nisan ve Temmuz ayları içerisinde Humeyni yönetimine TOW, Exocet ve Sidewinder Füzeleri, F-4 Fantom uçaklarının motorlarını ve yedek parçalarını gemi ile İran’a göndermişti. Araştırmalar neticesinde Sjekloha 5 yıl vadeli hapis cezası ve 10 bin dolar ödemeye mahkum edildi. EIR Investigation, Guns for Khomeni the Mossad Connection, Virginia, Volume 12, September 15, 1985.
EIR Investigation dergisinde yer alan Humeyni-Mossad ilişkisi dönemin ABD gazetelerinde açığa çıkmıştı. İşte o delillere göre Arjantine ait bir kargo uçağı 1981 yılında İsrail ve İran arasındaki bir silah anlaşmasının sonucunda Tahran’a 27,9 milyon dolarlık ABD yapımı askeri levazımı ve silahları teslim etti. Schenectady Gazette, $ 27.9 M Cargo of U.S. Arms From Israelis to Khomeini Reported on Downed Plane, July 27, 1981.
İsrail’in İran’a sadece tek sevkiyatta gönderdiği 27 Milyon Dolar değerinde gizli silahların öyküsü gazetelere manşet olmuştu.
İsrail’in Şah dönemindeki Tahran Askeri ataşesi ve Mossad Ajanı (solda) Ya’akov Nimrodi
Silah sevkiyatı Türkiye ve Suriye üzerinden
1990 öncesi ikili ilişkileri inceleyen çok az sayıdaki eserden biri olan İran asıllı akademisyen Sohrab Sobhani’nin “The Pragmatic Entente” adlı çalışması, doğrudan iki devletin ilişkilerini ele alması nedeniyle İran-İsrail ilişkilerinin geçmişi hakkında başvurulması gereken önemli kaynaklardan biridir. Sobhani’ye göre İran-İsrail ilişkilerinde mevcut karşıtlığın Humeyni döneminde görünürde kaldığı anlaşılmaktadır. İkilinin pragmatik ilişkileri bağlamında, 1980’de yapılan bir anlaşmaya göre, İsrail 1980-1987 yılları arasında İran’a 500 milyon Dolarlık silah sattı. İran-Kontra adıyla açığa çıkan olayda, silah sevkiyatları Suriye ve Türkiye üzerinden yapıldı. Iran-Kontra Skandalı, Humeyni döneminde İsrail-İran ilişkilerinde yaşanan en çarpıcı gelişmelerden biri olarak kaydedilmiştir. Sohrab Sobhani, The Pragmatic Entente: Israeli-Iranian Relations: 1948-1988, New York, Praeger, 1989, p.141, 143, 151.
ABD-İran ilişkilerinde, İran açısından pragmatik unsurların ağır bastığı en çarpıcı örneği İran asıllı akademisyen Ruhullah Ramazani vermektedir: Irak-İran Savaşı’nda Lübnan’daki ABD’li esirlerin serbest bırakılmasına yardım eden İran’ın bunun karşılığında ABD’den ve İsrail’den yaptığı silah alımlarının oluşturduğu kaydedilmiştir. İran’da olayın açığa çıkmasından sonra, Danışma Meclisi’nde konunun araştırılması gündeme getirilmesine rağmen, Humeyni’nin bizzat müdahalesiyle bu talep bastırılmıştır. Rouhollah. K. Ramazani, İdeology and Pragmatism in Iran’s Foreign Policy, Middle East Journal, Vol. 58, No. 4, Autumn 2004, s. 556.
İzak Rabin Ekim 1987’de yaptığı basın açıklamasında İran’ın İsrail’in en iyi dostu olduğunu vurguluyordu. Humeyni’nin 1989’da ölümünden sonra dönemde Araplar’ın ortak tehdit olarak gördüğü İsrail İran ile ittifaklığını devam ettirdi.
Trita Parsi, Unveiling Iran: “Teheran and Jerusalem Are Not Natural Enemies”, Gruppo Editoriale L’Espresso, Cassan Press, 4 / 2005, p. 46 – 51.
Hürriyet & 15.11.1987
İsrailli silah şirketleri, İsrail Savunma Bakanlığı’nın onayı ile 1980-1993 yılları arasında İran’a yüz milyonlarca dolarlık silah ve modern askeri techizat satmıştır. İsrail ile İran arasındaki yoğun silah ticaretinin, Humeyni döneminde İran-Irak savaşının ardından başlamış ve 1997 yılına kadar sürmüştür.
ABD Dışişleri bakanı George Shultz, İsrail’i İran’a silah satışı konusunda uyaran açıklamalar yapmıştı.
Daily Register Journal – June 20, 1986
Amerika’nın ünlü siyasi dergilerinden “Washington Report” dergisinde Jane Hunter’ın 1986 yılında kaleme aldığı yazısında İran ile İsrail arasındaki silah satışı hakkında Hunter şunları yazmaktadır: 1980 yılında Irak-İran savaşı başladığında İran temsilcileri ile İsrail savunma bakanı yardımcısı silah satışı için Paris’te bir araya geldiler. Karşılıklı anlaşmada İran, İran’da yaşayan Yahudilerin İsrail’e göç etmesine izin verecek buna karşılık İsrail’de Chieftain tanklarını ve ABD yapımı F-4 Fantom uçaklarını ve yedek parçalarını İran’a satacaktı. İsrailli silah şirketi İran’ın ödemelerini geciktirmesi üzerine bu özel anlaşma 1984’de son buldu. Bu süreçten kısa bir zaman sonra bir gerçek ortaya çıktı. İsrail 1981 yılında Mossad ajanı ve İsrail’in eski İran ateşesi Yaacov Nimrodi’nin aracılığıyla, 155 mm’lik Hawk uçaksavar füzelerini, İran Savunma Bakanlığına 135.842.000 milyon dolara sattı. Nimrodi Tel Aviv merkezli silah şirketi Nimrodi aracılığıyla 1979 Şah dönemine kadar İran’a silah satıyordu. Nimrodi Humeyni rejimindede aktif olarak İran’a silah satışında önemli rol oynadı. Yaacov Nimrodi 24 Temmuz 1984 tarihinde Lüxemburg radyosunda yaptığı bir açıklamada İran Savunma Bakanı yardımcısı ve üst düzey istihbarat subayı olan Rıfat Esad ile Zürih’te görüştüğünü bildirdi. Rıfad Esad Suriye devlet başkanı Hafız Esad’ında kardeşidir. Bu görüşmelerde İsrail’den İran’a Suriye ve Türkiye üzerinden günde 40 kamyon dolusu silah gönderilmesi için bir anlaşmaya varıldığını bildirdi. 15 Eylül 1985 İran’dan İspanya’nın Malaga şehrine gitmekte olan DC-8 kargo uçağı Tel Avive acil iniş yaptı. Araştırma sonucunda bir Miami firmasının Brüksel merkezli şirketin ABD Hawk füzelerini İran’a taşıdığı ortaya çıktı. Şirketin kayıtlı bir A Boeing 707 uçağın Malaga üzerinden İran ve İsrail arasında 1250 adet Tow füzesi taşıyordu. ABD Tahran büyükelçiliğindeki Rehine Krizinin devam etmesi sonucu 1979-81 yılları arasında Amerika İsrail’den özel silah sevkiyatını durdurmasını istedi. İsrail 1983 yılında ABD’li yetkililere İran’a silah satışını durdurduğu iletmişti. İsrail görünürde körfez savaşı boyunca bu siyasi tutumunu sürdürdü. Fakat 1983’de İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron ABD ziyaretinde İsrail’in Irak’ı düşman gördüğünü ve İsrail’in İran’a silah sattığını ağzından kaçırdı. ABD’nin İran’a silah satmak için İsrail’in fikrini aldığınıda açıkladı. İşte bu süreçten sonra İsrail’in ABD düşmanlarına yataklık ettiği düşünülerek, ABD İsrail’in İran’a silah satışını durdurmak için girişimlerde bulundu. İsrailli General Avraham Bar-Am bu baskılar sonunda İsrail’in silah satmak için lisansı olduğunu hapishanedeki hücresinden bildirmişti. Avraham Bar-Am İsrail’in ABD yapımı 2.6 milyar dolarlık silahı İran’a sattığını bildirmektedir. Jane Hunter, Israeli Arms Sales to Iran, Washington Report on Middle East Affairs, November 1986, p. 2.
Aralık 1986 Amerikalı Record Journal gazetesi İsrailli eski ateşe ve Mossad ajanı silah pazarlayıcısı Ya’akov Nimrodi’nin Tahran yönetimi ile yaptığı görüşmeler anlatılmaktadır.
Record-Journal, Israeli dealer defends weapons sales to Tehran Saturday, December 13, 1986.
Amerika’nın ünlü gazetelerinden Los Angeles Times’da kaleme alınan bir habere göre Haziran 1986’da İsveçli bir işadamı İsrail’in İran’a patlayıcı şatışı için aracılık yapmıştı. Eylül 1986’da ise Amerikan haber ajanslarından biri olan United Press International’ın haberine göre Danimarka Denizciler Birliği Sendikası başkan yardımcısı ve sözcüsü Henrik Berlau yaptığı açıklamada Danimarkalı bir geminin 3.600 tonluk silahı İsrail’in Eliat limanından İran’ın Bandar Abbas limanına taşındığını bildirdi. Berlau ellerinde belgeler, kayıtlar ve olaya tanık olan denizcilerin var olduğunu ve bu silahların ABD yapımı olduğunu bildirdi. Michael Wines & Doyle Mc Manus, “U.S. Sent Iran Arms For Hostage Releases”, Los Angeles Times / November 6, 1986. * Jane Hunter, Israeli Arms Sales to Iran, Washington Report, op. cit. p. 2.
Danimarka Denizciler Birliği Sendikası başkan yardımcısı ve sözcüsü Henrik Berlau’nun İsrail’in İran’a gizliden sattığı silahlar hakkında yaptığı basın açıklaması
The Durant Daily Democrat – November 7, 1986
Danimarka Denizciler Birliği Sendikası başkan yardımcısı ve sözcüsü Henrik Berlau’nun İsrail’in İran’a gizliden sattığı silahlar hakkında yaptığı basın açıklaması.
1991 yılında ABD’nin köklü gazetelerinden “The Newyork Times”’da gazeteci Seymour M. Hersh tarafından kaleme alınan bir yazıda ABD, İsrail ve İran arasındaki silah satışları ve bağlantılar hakkında çarpıcı bilgiler veriyordu. Hersh İran devriminden sonraki süreci şöyle aktarıyor: Başkan Ronald Reagan 1981’de göreve geldikten sonra gizlice ve aniden İsrail ve İran ilişkileri üzerindeki politikayı değiştirdi. Reagan ve idaresindeki yetkililer İsrail’in İran’a Amerikan yapımı silah, yedek parça ve mühimmat satma izni verdi. Tahran’daki ABD büyükelçiliğinde ele geçirilen rehinelerin 1981’de serbest bırakılması üzerine İran’a silah satışı hız kazandı. ABD izni sonra İsrail 6 ile 18 ay sürelerince farklı hesaplardan İran’a satış yapmaya başladı. Fakat başkan Reagan dünya çapında İran’a tutarsız bir şekilde yapılan silah satışına karşı “Sadık Operasyonu” adı altında bir halk kampanyası başlatmıştı. 1981 yılında yayınlanan raporlarda 1980’lerin başından beri İsrail’in kontrolsüz bir şekilde Amerikan yapımı silah ve yedek parçaların kamu yetkisi dahilinde İran’a sattığı ortaya çıktı. İran-Contra skandalının sebebini teşkil eden ve 1982 yılında Beyaz Saray’ın Lübnan’daki ABD üssünde esir alınan rehinelerin İran’ın girişimleri ile serbest bırakılmasından sonra buna karşılık ABD İran’a silah satışını gerçekleştirdi. İsrail-İran ise Irak ile giriştiği savaşta kendini savunmak amacıyla Amerikan yapımı silahlara ve yedek parça ihtiyacını bu anlaşmaya karşılık sağlamış oldu. Başkan Reagan 1980’de Ayetullah Humeyni’nin İran hükümeti ile yaptığı silah anlaşması ve kamuoyunun satış için yaptığı soruşturmaların ucu İsrail’e ve Reagan’a dayanıyordu.
Reagan hükümeti 1981’in Ekim ayında Tahran elçiliğindeki rehinelerin serbest bırakılması hususunda İranlı yetkililer ile adı “Ekim Süprizi” olarak bilinen 100’den fazla görüşme yapmıştı. Kamuoyu soruşturmaları neticesinde Carter ve Reagan ile başlayan dönemde yapılan incelemede, ABD’li hükümet yetkilileri, silah satıcıları, istihbarat ajanlarının ifadeleri, yapılan röportajlar doğrultusunda İsrail’in İran’a silah sattığı ortaya çıkarılmıştı. Soruşturma sonrası İsrail’in Amerikan yapımı silahları İran’a satması için İsrail başbakanı Menahem Begin’in sekreteri ile ABD Dışişleri bakanı Alexander Meigs Haig arasında bir anlaşma yapıldığı ortaya çıktı. 1982 yılının ilkbaharında bu anlaşma iptal oldu. Soruşturmada Komisyon raporuna göre Dışişleri bakanı Alexander Haig, yardımları ve İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron’un bağlantıları doğrultusunda İsrail’in Washington’un izni olmadan Amerikan yapımı silahların İran’a sattığı sonucuna vardı. Bundan sonra ABD Amerikan yapımı silahların satış hakkını yasakladı. Bakan A. Haig’in uzun zamandır danışmanlığını yapan Sherwood Goldberg Bakan Haig için şunları söylüyordu: “Haig hiçbir zaman İsrail’in ABD ekipmanlarını sevkiyatına karşı çıkmadı. Haig İsrail’in yaveriydi.”
İsrailli tümgeneral Avraham Tamir, Dışişleri Bakanlığında ve 1981’de Savunma bakanlığında üst düzey yöneticilik yaptı. Tamir, ABD Büyükelçisi Samuel W. Lewis ile yaptığı telefon konuşmasında İran’a her ay silah satmak istediklerini söyledi. Daha sonra satmak istedikleri Amerikan yapımı silah ve yedek parçaların listesini ABD elçisine verdi. 6 ile 18 ay arası silah satışı sağlandı. 1981 ve 82 yılında ABD ekipmanları ABD Dışişleri bakanı Alexander Haig ile yapılan anlaşmaya dayalı olarak İran’a satıldı. Tamir’in açıklamalarına göre ABD, İngiltere ve İsrail İran’a milyarlarca dolar silah satmıştı. Tamir’in bu dediklerini Amerikalı birçok diplomat doğruladı. İran’a satılan silahların gizli raporları da bunları doğruladı. Seymour M. Hersh, The Iran Pipeline: A Hidden Chapter / a Special Report.; U.S.A Said to Have Allowed Israel to Sell Arms to Iran, The Newyork Times, December 08, 1991.
20 Ocak 1981′de Başkan Ronald Reagan yemin ettiği gün, ABD-İran ilişkilerinin iyice gerilmesine neden olan rehine krizi çözüldükten sonra Reagan’ı bekleyen en zor dönem yine İran’la ilişkiler oldu. “İran-gate” (İran-Kontra Skandalı) diye tarihe geçen, İran’a yasadışı silah satışının ortaya çıkması, karizmatik Reagan’ın koltuğunu salladı. İran İslam Devrimi’nin ardından başlayan ve 1980-1988 arasında süren İran-Irak savaşı Reagan’ın dış politika gündemini uzun bir süre bu bölgeye endekslemesine neden oldu. 1986′da Reagan yönetiminin, Kongre’nin kararlarına aykırı olarak Lübnan’daki ABD’li rehinelerin kurtarılması karşılığında İran’a gizlice silah sattığı ortaya çıktı. Mayıs 1986 senesinde Suudi Arabistan ve İsrail devletlerinin yardımıyla ABD başkanının Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane’in İran’a gizli seferde bulundu. Tahran havaalanına inen Boing-707 uçağı aynı zamanda silah da getirmiştir. Gizli misafirler İstiklal Oteli’nde (eski Hilton Oteli’nde) yerleşmiştir. Robert McFarlane Meclis başkanı ile görüştü. McFarlane ile yapılan görüşmede Haşimi Rafsancani Lübnan’daki rehinelerin serbest bırakılması için İran’a yapılan silah satışının artırılması konusunda uzlaşmaya varıldı. Nisan 1986 senesinde Cuma namazı sonrası konuşma yaparken ABD’den silah satın almanın “stratejik görev” olduğunu vurgulamıştır.
İsrail gizli haber alma teşkilatı Mossad’ın çalışma yöntemleri ve 1980’li yıllarda giriştiği operasyonların ayrıntıları ilk kez Victor Ostrovsky’nin “By Way of Deception” Hile Yolu isimli kitabında deşifre edilmişti. Ostrovsky’nin bilgilerine göre İran-Irak savaşı sırasında Mossad, sıcak savaşı devam ettirmek için iki taraflı oynamış, her iki tarafa da silah satmıştır. Bu dönemde İsrail başbakanı Şimon Peres’in Terörizme karşı danışmanı Amiram Nir’di. ABD’li yarbay Oliver North’u İran-Kontra skandalında merkez isim haline getirende Nir’di. İran ile Amerikalıların skandaldan önceki bağlantılarını sağlayan yine Amiram Nir’di. Nir terör örgütlerini çok iyi biliyordu. Kasım 1985’de Nikaragua’nın kuzeyindeki bazı operasyonlara destek sağlamak için İran’a silah satarak kar elde etme fikride Nir’e aitti. Victor Ostrovsky & Claire Hoy, By Way Deception, St. Martin’s Press, Newyork, 1990, p. 266.
Yukarıdaki 1986 tarihli İran-Kontra skandalı hakkında mahkemeye sunulan Komisyon Raporuna Yansıyan belgelerde Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Yarbay Oliver North İmzalı Belgede Şimon Peres’in Terörizm konusundaki danışmanı Amiram Nir, ABD’nin Tahran yönetimine silah satması için aracılık yapan İran’lı silah tüccarı Manucher Ghorbanifar ve Oliver North..Belgeye göre tüm bu bağlantıları saplayan Amiram Nir..Komisyon raporunun detaylarınıda incelediğimizde gösteriyorki İran-Kontra skandalının baş mimarı İsrail..
İranlı silah tüccarı Manucher Ghorbanifar ABD ile Tahran arasında Lübnan’daki rehine krizini çözerek silah satışını sağlayan en önemli aracılardan biriydi. Sahte pasaportlar ile ABD’ye gidip gelen ve Avrupa’ya geçerek silah satışı için CIA ile ilişkiler kuran Ghorbanifar pazarlık ve anlaşma için İran yönetiminden üç hükümet yetkilisini ikna etmeyi başarmıştı. Ghorbanifar’ın sahte isimler kullandığına dair Komisyon raporunda mahkemeye sunulan CIA belgesi – 1984
Dönemin en önemli İsrailli ve Yahudi lobilerine bağlı bürokratların adı Iran-Contra Skandalına karıştı.
Skandalın arkasında İsrail vardı. İran’a yasadışı silahlar satarak skandalın temelini oluşturan İsrail skandala hiçbir şekilde medyada mahkemede sanık olmazken ABD başkanı ve CIA başkanı ve birçok yönetici skandaldan ötürü yargılandılar.
AMERİKANIN İRANA GİZLİ BİR ŞEKİLDE SİLAH SATTIĞI İRAN-KONTRA SKANDALININ TARİHİ BELGESİ. İRAN’A SİLAH SATIŞINI VE NİKARAGUA’DAKİ KONTRALARA PARA YARDIMINI ONAYLAYAN BAŞKAN RONALD REAGAN İMZALI BELGESİ
ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane imzalı belgede İran’a satılan silahlardan gelen paralar ile Nikaraguadaki sağcı kontralara aktarılan yardımların detayları hakkında Komisyon Raporunda Mahkemeye sunulan gizli belgeler
Skandal günümüzde dahi bilinmeyenlerle doludur. ABD ve İran arasında silah ve çeşitli askeri malzeme satışlarına ilişkin resmi olmayan görüşmeler 1986 Kasım’ında Lübnan’da yayın yapan bir yerel gazete tarafından ortaya çıkarılmış, skandalın büyümesi üzerine Ronald Reagan başlarda bir televizyon konuşması yaparak ve olayın varlığını inkar etmiştir. Soruşturmada, İran’dan elde edilen paranın Nikaragua’daki solcu Sandinista hükümetiyle çatışan Kontralara gönderildiği ortaya çıktı. Daha sonra Reagan, İran’a gizlice silah satışına onay verdiğini doğruladı. Satışı düzenlediği gerekçesiyle Yarbay Oliver North görevden alındı, Amiral John Pointexter istifa etti. Reagan’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane ise 9 Şubat 1987’de intihara kalkıştı.
Komisyon raporu Reagan’ın bağlantısını asla kanıtlayamadı ancak “Amerikan halkına yalan söylemekle” itham etti. Skandalın büyümesi üzerine Ronald Reagan bir televizyon konuşması yaparak ve olayın varlığını inkar etti. 13 Kasım 1987 tarihinde, Reagan tekrar bir televizyon konuşması yaparak İran’a silah satışı yapıldığını doğruladı fakat bunun rehinelerin kurtarılması amacına yönelik olarak yapılmadığını belirtti.
İran-Kontra skandalının kamuoyuna açık oturumları başladıktan sonra CIA Başkanı William Casey ise 6 Mayıs 1987’de öldü. Casey’in İran-Kontra skandalı ile ilgili olarak Washington Post gazetesi muhabiri Bob Woodward tarafından ortaya çıkarılan belgelerden sonra davaya ilişkilendirildi. Woodward’ın elindeki gizli kayıtlara göre İran’a satışları planlayan Casey’di. Casey planı biliyordu ve onaylamıştı. Steven Roberts, Reagan Sees “Fiction” in Book on C.I.A Chief, The Newyork Times, October 01, 1987.
** Casey and Woodward: Who Used Whom?, Los Angeles Times, Octber 11, 1987.
Bob Woodward’ı hatırladınız mı? Washington Post gazetesi muhabiri Watergate skandalını açığa çıkaran 2 gazeteciden biri..Woodward çalıştığı Yahudi sermayeli gazetesi Washington Post’tun İsrail çıkarları üzerindeki misyonunu bu sefer Iran-Kontra skandalında yerine getirmişti. Açıkladığı bilgiler Casey ve Kontra skandalında yeni bir sürecide beraberinde getirdi. Unutmayınki Woodward’ın açıkladığı Watergate hakkındaki açıkladığı belgeler ve mahkeme sonunda ABD Başkanı Richard Nixon istifa etmişti. Wikileaks’ın ardında Yahudi Lobisi mi Var? Salim Meriç, 12.12.2010. Odatv http://www.odatv.com/n.php?n=watergate-skandalindan-wikileaksa-1212101200
Reagan döneminde Latin Amerika ülkelerine karşı müdahaleler 300 bin kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların yaşandığı Nikaragua ile sınırlı kalmadı. 1977′de ABD’nin sağcılara 3 milyar doları bulan yardım sağladığı El Salvador’daki iç savaşta 50.000 sivil öldü. Raporu basına açıklayan Komisyon Başkanı Demokrat Senatör David Boren, hem İran’a silah satışı, hemde paraların Kontralar’a aktarılması konusunda, o dönemde Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi olan Yarbay Oliver North ile İsrail Başbakanı Şimon Peres’in anti-terör uzmanlarından Amiram Nir arasında görüşmeler yapıldığını söyledi. Rapora göre, Yarbay North, Adalet Bakanı Edwin Mees’e bu girişime Amiram Nir’in ön ayak olduğu yolunda güvence verdi ve North ile Nir görüştükleri sırada İsrail’in elinde 1985 yılında İran’a silah satışından elde edilen ve Kontralar’a gönderilmesi planlanan bir fon bulunuyordu. North Nir’le görüştükten sonra, Kontra liderlerinden Adolfo Calero Portocarrero ile temas kurdu ve bunun ardındanda paraların yatırılması için İsviçre’de 3 banka hesabı açıldı. Raporda, paraların son olarak nereye aktarıldığının belirlenemediği kaydedildi. Iran Kontra Skandalı Kaynaklar: * Jonathan Marshall, Peter Dale Scott, Jane Hunter, The Iran-Contra Connection, Black Rose Books Ltd., Quebec-Canada, 1987.
* * Lisa Klobuchar, Everett J. Carter, Susan Kesselring, The Iran-Contra Affair: Political Scandal Uncovered, Compass Point Books, Minneapolis, 2008.
*** Bob Woodward, The Secret of the CIA 1981-1987, Simon and Schuster, Newyork, 1987, p. 544.
Yarbay Oliver North Mahkemede savunmasını yaparken
19 Kasım 1987 tarihli The Newyork Times Gazetesinin haberine göre İran-Kontra skandalında İran’a satılan silahların listesini şöyle açıklamıştı:
20 Ağustos 1985. 96 TOW Tanksavar Füzesi
14 Eylül 1985. 408 TOW Füzesi
24 Kasım 1985. 18 Hawk Uçaksavar Füzeleri
17 Şubat 1986. 500 TOW Füzesi
27 Şubat 1986. 500 TOW Füzesi
24 Mayıs 1986. 508 TOW Füzesi ve 240 Hawk Yedek Parça
4 Ağustos 1986. Hawk Füzesi Yedek Parçası
28 Ekim 1986. 500 TOW Füzesi
İsrail ise 20 Ağustos 1985 tarihinde İran başbakanı Mir Hüseyin Musavi’ye en yakın isim olan İranlı silah tüccarı Manucher Ghorbanifar vasıtasıyla 96 adet Amerikan yapımı BGM-71 Tow tanksavar füzelerini İran’a gönderdi. Iran Contra Report: Arms, Hostages and Contras, The Newyork Times, November 19, 1987.
Komisyon raporunda gizlenmiş ve ele geçen tahrif edilmiş belgelerdeki diğer silahların ne olduğu hakkında bilgiler hep gizli kalmıştır. Iran-Kontra skandalının sonunda Yarbay Oliver North 16 suç unsuru göz önüne alınarak jüri tarafından suçlu bulundu dosyası temyize gönderildi. John Poindexter belgeleri tahrif etmek, komplo kurmak ve diğer suçlardan dolayı mahkum edildi. Mahkumiyeti itirazlar üzerine bozuldu. İran-Kontra skandalının mahkeme kararlarını ve skandalın iç yüzünü detaylarıyla belgeleriyle bir sonraki yazımda yayınlayacağım..
1987 sonrası ve 2000’li yıllara doğru
ABD İran-Kontra skandalından sonraki dönemlerde İran’a silah satmaya devam etti. ABD’li Finder Lakes Times gazete yer alana haber göre 1987’de resmi kayıtlara göre ABD İran’a sadece 1 yılda 1.5 milyar dolar silah satışında bulunmuştur.
İsrailli silah şirketleri, İsrail Savunma Bakanlığı’nın onayı ile 1980-1993 yılları arasında İran’a yüz milyonlarca dolarlık silah ve modern askeri techizat satmıştır. İsrail ile İran arasındaki yoğun silah ticaretinin, Humeyni döneminde İran-Irak savaşının ardından başlamış ve bu durum karşısında ABD başkanı Bill Clinton İran’a karşı bir dizi yaptırım uygulama kararı almıştı.
Jerusalem Post gazetesinin 1997 tarihli sayısında gazeteci Steve Rodan tarafından kaleme alınan geniş bir araştırma yazısında yer alan bilgilere göre İsrail Savunma Bakanlığı’nın resmi onayı ile İsrail şirketlerinin Tahran yönetimine, çok uzak mesafelerden “kimyasal silahları gözlemleyebilen” yüksek teknolojiye sahip askeri cihazlarla, yine milyonlarca dolar değerinde gelişmiş “lazer radar sistemleri” satmak için anlaşmaya vardıkları belirtildi. İran Savunma Bakanlığı Ulusal Savunma Sanayi kurumu’ndan bir yetkili, İsrail-İran arasındaki silah ticareti ile ilgili bilgileri doğruladı.
İsrail’li “Soltam Systems” Savunma şirketi yöneticisi Avraham Bar David’in açıklamasına göre şirket 1988 yılına kadar İran’a silah satışında bulunduklarını bildirdi. Bar David’in açıklamasına göre İran-Irak savaşı ilgilendiğimiz bir süreçti. Savaşın sonsuza denk süreceğini düşünen İsrailli şirketler hemen hemen her silahı satmaya istekliydi. Soltam Systems Savunma şirketi İsrail’in Haifa şehrinde Yokneam bölgesinde yer almaktadır. Gelişmekte olan şirket 1952 yılından beri gelişmiş topçu sistemleri, havan topu, mühimmat ve çevresel ekipman imalatı yapmaktadır. Soltam Sistemleri 60′dan fazla ülkede silahlı kuvvetleri ve özel hizmet vermektedir. Şirketin başlıca müşterileri arasında olan İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Amerika Birleşik Devletleri Ordusu ve NATO ülkeleri bulunmaktadır. Gazeteci Steve Rodan’a göre İsrailli şirketlerin İran’a silah satışı 1990 yılına kadar sürdü. İsrail savunma sanayi kaynakları Tahran’a satışı doğrulamaktadır. Savaş anında düşmana yardım etmek suçundan Tel Aviv Bölge mahkemesi silah ticareti yapan işadamı Nahum Manbar’ı İran’a kimyasal silahlar satmak suçundan tutuklandı. Mahkeme sürerken Manbar 27 Mart 1997 tarihinde Roma’ya uçuşu esnasında Ben Gurion havaalanında tutuklandı. 5 Mayıs tarihinde düzenlenen iddanamede savaş zamanında düşmana silah satmaktan dolayı suçlandı. Nahum Manbar’a İran’la ortaklık yapmak ve kimyasal silah yapımında kullanılan bazı kimyevi maddeleri bu ülkeye satmak suçlarından dava açıldı. Mahkeme sözcüsü, Nahum Manbar isimli iş adamına, “düşmanla ortaklık, adaleti engelleme ve yasakların delinmesi” gerekçe gösterilerek dava açıldığını söyledi. Nahum Manbar’ın İran’a silah satışı hakkında şunları kaydetmektedir: İran işadamı Manbar’dan 50 milyon dolara uzun menzilli ve kimyasal silah yapımında kullanılmak üzere ileri teknoloji ekipmanlarını satın almak istedi. Bu silahların Lazer Radar sistemleri Elbit Bilgisayar şirketi tarafından tasarlandı. İran Savunma Bakanlığı ve Milli Savunma Sanayileri örgütünün resmi açıklamasına göre İran yüksek teknolojik silahların test ederek almak istediğini bildirdi. Manbar’ın şirketi ve Elbit Bilgisayar şirketi satış için olumlu cevap verdi. İran’ın Manbar’dan istediği kimyasal silahları tespit edebilen lazerli radar sistemleriydi. Manbar’ın 2.nci avukatı Avi Richtman mahkemede yaptığı savunmada zamanında birçok İsrailli silah şirketi’nin İran’a silah satmak için Manbar’a yanaştığını söyledi. Avukat Richtman’a göre Rabintex şirketinin 1991-92’de İran’a yanmayı önleyici özel elbiseler sattığını ve 1992 yılında İsrail Hava Kuvvetleri’nin İran’a askeri kamyon ve araçlar sattığını belirtti. Richtman’a göre birçok İsrailli şirketin İran ile Nahum Manbar’ın ilişki içinde olduğunu belirterek 1990 yılında Manbar aracılığıyla Soltam silah şirketinin İran’a büyük miktarda bomba satmayı teklif etti ancak bu teklifi İranlılar reddetti. Bazı savunma şirketleri avukat Richtman’ın bu iddalarını doğrularken bazı şirketlerin sözcüleri ise iddaları reddetti. Soltam silah şirketi iddaları reddetti. Shalon silah şirketinin CEO’su Ram Baharad yaptığı açıklamada: Şirketimizin Nahum Manbar ile ilişkileri oldu. Fakat biz 1979’dan bu yana İran’a silah satmadık. Baharad şirketin şah döneminde İran’a silah satışında bulunduğunu belirtti. İsrail Savunma Bakanlığı ise açıklama yapmaktan kaçındı. Steve Rodan, Israeli firms sold arms to Iran till 93, The Jerusalem Post, September 12, 1997, p. 1-2. Joel Greenberg, Israeli Linked to Iran Arms Ordered Jailed, The Newyork Times – April 18, 1997.
Manbar’a düzenlenen operasyon bir gerçeği de ortaya çıkardı. Manbar’ın dışında onlarca silah şirketi İran’a yasadışı silah satıyordu. Silah şirketleri dava ile birlikte mahkemede yerlerini aldılar. Şirketlerin İran’a yasa dışı sattığı silahların içeriği hakkında bugüne kadar mahkemenin dışında hiç kimsenin bir bilgisi olmadı. Steve Rodan, Israeli firms sold arms to Iran till 93, The Jerusalem Post, September 12, 1997, p. 1-2.
İsrailli gazeteci Yossi Melman tarafından 2011’de Ha’aretz gazetesinde eski silah tüccarı Nahum Manbar hakkında bir yazı kaleme alındı. Melman İran-Irak savaşında silah stoğu tükenen İran’ın İsrail’den silah istediğini ve İsrail Savunma Bakanlığı’nın izni ile İsrailli silah şirketlerinin de İran’a silah sattığını belirtmektedir. 1993 yılında İran Savunma Bakanlığı yetkilisi Dr. Majid Abasfur ile Nahum Manbar Viyana’da kimyasal silahların ve tankların satışına ilişkin görüşmeler yapıyordu. Satışa ilişkin belgeler evraklar her şey hazırken Mossad Manbar ve Abasfura bir operasyon düzenleyecekti. Manbar’ı ve Abasfur’u takip eden 2 Mossad ajanı tesadüf eseri Viyana’da bir motosiklet kazasında öldü. Manbar İran’ın kimyasal silah endüstrisinde kullanılacak malzemelerin tonlarını sağlamak için Tahran yönetimi ile bir anlaşma imzaladılar. Manbar Şin Bet (İsrail Yurtiçi Gizli Servisi) ile işbirlikçisi Hava kuvvetlerinden Ron Arad ile birlikte hareket etmeyi kabul etti. İsrail savunma bakanlığı ve Şin Bet ile işbirliği yaparak İran ile yetkisiz anlaşmaları sözleşmeleri imzaladılar. Ama mahkemede ajanların hesap verme yetkisi olmadığı için iddiaları reddettiler. Mahkemede İran’ın düşman ülke olup olmadığı sorulduğunda Shavit düşman ülke olduğunu savundu. Manbar’ın avukatı ise eski dışişleri bakanının sözlerini alıntı yaparak İran’ın düşman ülke olmadığını savundu. Yossi Melman, The İsraeli Kibbutznik who dealt weapons to Iran, Ha’aretz, October 31, 2011.
İsrailli silah tüccarı Nahum Manbar
ABD ambargosunu hiçe sayarak İran’a kimyasal silahlar satan Manbar İsrail Savunma Kuvvetlerinde Paraşütçü tugayında görev yapmış eski bir subaydır. 1984 yılında İsrail’den ayrılarak Fransa ve İsviçre’de yaşamına devam etti. Silah ticareti yapmaya başladı. 200 Milyon Dolar servete sahip olan Manbar İsrailli Hapoel Jerusalem Basketbol kulübünün sahibi ve başkanıydı.
Jerusalem Post Manşet Temmuz 17 1998
Nahum Manbar’a 16 yıl hapis
Jerusalem Post & 20 Temmuz 1998- Manbar’ı takip eden 2 Mossad Ajanı öldü
Manbar’ın eşi, kocasının tüm anlaşmalarının İsrail savunmasının bilgisi dahilinde yapıldığını açıklamıştı. İsrail’in önde gelen gazetelerinden Ha’aretz ise, Manbar’ın, “İsrail’in İran ile resmen savaşmadığını, bu yüzden kendisine casusluk suçlamasında bulunamayacaklarını” söylediğini yazdı. Hain Operasyonu, Dış Haberler Servisi Milliyet – 05/06/1997.
Benjamin Netanyahu’ya muhalif olan İşçi partisi (milletvekili) Knesset Üyesi Nissim Zvilli vermiş olduğu bir demeçte, Nahum Manbar’ın İran’a kimyasal silah malzemelerinin satışını Netanyahu’nun teşebbüsleri ile gerçekleştiğini vurgulamıştır. Nissim Zvilli Netanyahu’nun Nahum Manbar davasında yargıçları etkilemeye çalıştığını da vurguladı. İddialar karşısında Yargıç Amnon Strashnov yaptığı açıklamada Netanyahu ile herhangi bir temasının olmadığını söyledi. Gil Sedan, Labor Claims Netanyahu Interfered in Criminal Case, JTA Daily News Bulletin – Jewish Telegraphic Agency, 14 July, 1998.
İsrail’in Şah dönemi ve 1979 İran İslam devriminden bu yana İran’a sürekli silah sattığını göz önüne alırsak Nissim Zvilli’nin bu iddası gerçekleri ortaya çıkarmaktadır. Nahum Manbar İsrail ile silah ticareti yapan bir işadamıdır. Nahum Manbar’a İran’a kimyasal silah yapımında kullanılan maddeleri satmak suçundan dava açılmıştı. Dava sonunda suçlu bulunarak mahkum edilmişti. Manbar İran’a silah satmak suçundan Tel Aviv Bölge mahkemesinde yargılandığı davada 16 yıl hapis cezasına mahkum edilerek 14,5 yıl hapis yattı. Manbar Ekim 2011’de tahliye edilmiştir. Havakuk Levison, Manbar will be released early from prison, The Jerusalem Post, September 31, 2011.
İsrail gizli haber alma teşkilatı MOSSAD’ın çalışma yöntemleri ve 1980’li yıllarda giriştiği operasyonların ayrıntıları ilk kez “By Way of Deception” (Hile Yolu) adlı kitapta ortaya çıkaran eski Mossad ajanı Victor Ostrovsky, 1998’de Amerika’nın ünlü siyasi dergilerinden “Washington Report’da yazdığı makalesinde Nahum Manbar olayının perde arkasında Mossad’ın olduğunu vurguluyordu. Ostrovsky’e göre Mahkeme kapalı kapılar ardında yapılmış ve bazı tanıklar gizli tutulmuştur. İsrail medyasının sansürlediği bu habere resmi kaynaklara göre İsrailli bir gurbetçi Çin’deki bir şirket aracılığıyla İran’a kimyasal silahların üretimi için gerekli malzeme ve teçhizatı İran’a sattı. Daha sonra kimyasal silah satışı sürecinde Nahum Manbar’ı Viyana’da takip eden 2 Mossad ajanı motosiklet kazasında öldü. Manbar tutuklandığında gazeteler attıkları manşetler ve bazı iddiaların ucu başbakan Benyamin Netanyahu’ya dayanıyordu. Netanyahu yaptığı açıklamada Manbar’ın ilişkilerinin ucu önceki İşçi partisi hükümetlerine dayanıyordu. İzak Rabin ve Şimon Peres Nahum Manbar’ın İsrail’e getirilmesi konusunda Netanyahu’yu adalet ve cesaretten yoksun olduğunu belirttiler. Nahum Manbar’ın birinci avukatı Amnon Zichrony, 1986 yılında İsrail’in gizli nükleer sırlarını açıklayan Mordehay Vanunu’nunda avukatlığını yapmıştı. Manbar’ın yargılanması esnasında gerçeklerde ortaya çıkıyordu. Manbar mahkemece 1994’de tiyonil klorür ve hardal gazı üretimi için kullanılan 150 ton kimyasalı İran’a sattığı belirlendi. Manbar diğer İsrailli silah şirketleri ilede bağlantılar kuruyordu. Mahkeme 100’den fazla şirketin İran’la silah satışı konusunda ilişki içinde oldukları belirlendi. Manbar sonunda mahkemedeki delilleri kabul etti ve hapis cezasına çarptırıldı. İsrail yıllardır en kanlı rejimlere silahlar sattı. 1991-94 arası İsrail devleti İran’a 1,5 milyon dolar değerinde gaz temizleyicisi satmıştı. İsrail savunma bakanlığının izni ile Soltam silah şirketi İran’a havan topları satışı yapılıyordu. İsrailli Elbit şirketi ölümcül gazların belirlenmesi için İran’a ekipman satışını İsrail savunma bakanlığı onay veriyordu. Manbar İsrail için tehdit ise neden daha önce tutuklanmadı? Manbar’ı durduran mahkeme neden diğerlerinide durdurmuyordu? Ostrovsky’e göre mahkeme ardında karanlık ilişkiler vardı. İsrail Humeyni rejimine 1979’dan bu yana silah satıyordu. Daha önce satılan silahlar gündeme gelmezken Manbar’ın üzerine bu kadar gidilmesi İsrail’in dünyaya oynadığı bir taktiktir. Aynı 1976 Entebe Baskını gibi. Aynı 1986 Mordehay Vanunu vakası hepsi Mossad’ın tertip ettiği bir senaryoydu. Yıllarca ABD ambargosunu ve BM kararını delen İsrail, Manbar’a karşı düzenlenen “Hain Operasyonu” ile İran’a yapılan silah satışını basına sızdırarak İran’ı düşman ülkeler konumuna koymuş, görünürde İran ile ilişkilerinin koptuğu yönünde propaganda yapmıştır. Ama gizli ilişkiler o kadar yaygınlaştı ki artık ilişkilerin ucu 2000’li yıllara doğru Sami Ofer’e kadar dayanıyordu. Victor Ostrovsky, What Israel’s Top-Secret Manbar Trial Reveals About Extensive, Ongoing Israeli Arms Dealing With Iran, Washington Report on Middle East Affairs, September 1998, p. 55-56, 62.
Dünyanın en iyi istihbarat ağına sahip İsrail, Manbar’ın İran’a kimyasal silahların yapımında kullanılan maddeleri satmasına neden göz yummuştu? Manbar’ın tutuklanıp yargılanması daha önceden Mossad tarafından senaryo edilmiş Mordehay Vanunu vakasının bir benzerimiydi? Satılan kimyasallar İran tarafından nerede niçin ne amaçla kullanılacaktı? Satılan kimyasalların ve silahların içeriği hakkında bugüne kadar mahkeme’den başka kimse hiç bir şey bilmiyordu..
Sami ofer ve İran bağlantıları
İsrail ile İran’ın gizli ilişkileri 2011’de yeniden patlak verdi. Sami Ofer kardeşi Yuli Ofer ile birlikte Ofer Biraderler (Ofer Brothers) grubunun sahibidir. Forbes dergisinin yayınladığı dünya zenginleri sıralamasında 2010′da 10.3 milyar dolarlık servetiyle dünya zenginleri sıralamasında 79′uncu sıradadırlar. İsrail’in ikinci büyük zenginleridirler. Jerusalem Post, Sammy Ofer tops Israelis in Forbes billionaires list, March 10, 2011.
İsrail’in en zengin işadamı Sami Ofer, ABD’nin ambargo koyduğu İran’a gemi sattığı ortaya çıktıktan bir ay sonra Tel Aviv’deki evinde hayatını kaybetti. İsrail vatandaşı olan işadamı Sami Ofer’in gündemde İran ile İsrail ticari ilişkilerinin sorgulandığı bir dönemde Tel Aviv’deki evinde ölü bulunması ve ölüm sebebine ilişkin detaylı bilginin olmaması şüpheleri de beraberinde getiriyor.. İsrail basınında, ölüm sebebi olarak “bilinmeyen bir hastalık” gibi ifadeler yer almıştı.
2002′den beri İran ile ticaret yapan şirketin, en son İran’a 8,6 milyon dolarlık bir tanker sattığı belirtiliyor. İran ile iş yaparak nükleer programına katkı sağladıkları gerekçesiyle yaptırım listesine alınan Ofer Kardeşler’in en az 13 gemisinin son 10 yılda İran limanlarında dolum yaptığı ifade ediliyor. Ofer Kardeşler, Raffles Park adlı gemiyi Crystal Shipping adlı bir şirkete satmış; ardından da gemi yaptırım listesinde yer alan İran İslam Cumhuriyeti Gemicilik Hattı’na (IRISL) satılmıştı.
The Newyork Times’ın haberi göre 24 Mayıs 2010’da ABD Dışişleri Bakanlığı İran ambargosunu delen ve yaptırım uygulayacağı şirketlerin adları arasında Ofer grubunuda göstermektedir. Ofer grubu İran’a milyonlarca dolar Tanker ve Gemi sattığı tespit edildi.. Isabel Kershner, Sammy Ofer, Magnate and Israeli Power Broker, Dies at 89, The Newyork Times, June 4, 2011.
Olayın ortaya çıkmasının ardından Ofer Grubu topu İsrail yönetimine atarak, “İran’a asla gemi satmadık ve İsrail Devleti’nin yetkili idareleri açıklamamızı doğrulayacaktır” dese de bu açıklama hiçbir İsrailli yetkili tarafından doğrulanmadı. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ofisi ise Ofer Kardeşler’in, “gemilerin İran limanlarına İsrail güvenlik güçlerinin yetkisiyle demirlediği” iddialarının doğru olmadığını savundu. Mevzuyla ilgili soruşturma devam ediyor. Ancak İsrail’in İran’la ticari ilişkisi, Ofer’le sınırlı değil. Haaretz’in haberine göre en az 200 İsrail şirketi, tamamen İsrail Hükümeti’nin bilgisi dahilinde İran’ın can damarı olan enerji sektöründe oldukça aktif. Üstelik bu ilişki, 2008′de İsrail Meclisi’nin kabul ettiği ve İsrailli şirketlere, İran’la ticari faaliyetleri olan uluslararası firmalarla 10 milyon doların üstünde iş yapmasını men eden yasaya rağmen sürüyor. Örneğin, İsrail Elektrik Şirketi ve İsrail Havacılık Otoritesi’nin, İran’da ciddi faaliyetleri olan Alman ve Danimarka firmalarından milyonlarca dolarlık mal satın aldığı biliniyor. Yine İsrail Savunma Bakanlığı düşman ülke diye tanımlanan İran’a askeri malzeme satışını yasaklamış olsa da 1990′larda gizlice İran’a askeri malzeme satıldığınıda biliyoruz. Yossi Melman, Israel is hypocritical when it comes to Iran nuclear sanctions, May 30, 2011.
Haaretz yazarı Yossi Melman, “İsrail, olay İran’ın nükleer meselelerine gelince ikiyüzlü oluyor” diyen Melman’a göre, Ofer Kardeşler’in İran ile ticaret yapması, İsrail’in baskısıyla alınan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin İran’a yönelik yaptırımlarının bizzat İsrail eliyle delinmesi anlamına geliyor. Ama bu delinme şu ana kadar incelediğimiz kaynaklardan yola çıkacak olursak 1980’den beri devam ediyor Bay Melman bunları yazmayı unuttu herhalde.. İsrailli iş adamı Sami Ofer öldü, Radikal – 03/06/2011
İRAN İSRAİL İÇİN TEHDİT DEĞİLDİR…
Şalom Gazetesi / 16 Eylül 2009
İsrail gazetelerinden Ha’aretz, Ehud Barak’ın Yedioth Ahronoth’a verdiği demeçler için attığı manşet
Barak : İran İsrail’in varlığına tehdit değildir.
İsrail’de merkez sol’u teşkil eden İşçi Partisi Başkanı Ehud Barak “Yedioth Ahronoth” gazetesine verdiği demeçte İran’ın İsrail için bir tehdit olmadığını vurguladı. İran’ın nükleer programı ile ilgili bir soruya Ehud Barak şu yanıtı verdi: İsrailli liderler İran’ın atom programını geliştirmesini tehdit olarak görmektedir. Ben İran’ın İsrail’in varlığına bir tehdit olduğuna inanmıyorum. İran nükleer programının sadece enerji üretmek amaçlı olduğunu söylüyor. Batılı ülkeler ve Amerika İran’ın bu nükleer girişimi durdurmak için İran’a karşı yaptırımları sertleştirdiler. Oysa bugüne kadar İsrail Ortadoğu’da tek atom cephaneliği olarak görülüyordu. Report : Barak says Iran is not existential threat to Israel, Reuters / Ha’aretz – September 17, 2009. Ehud Barak 18 Haziran 2007′de tekrar İşçi Partisi liderliğine seçildikten kısa bir süre sonra Likud partisi tarafından kurulan yeni hükümette savunma bakanı ve başbakan yardımcısı olarak göreve başladı.
Mossad Şefi Tamir Pardo İran’ın nükleer programı hakkında İsrail gazetelerine yaptığı açıklamada: İran’ın nükleer silah elde etmesi İsrail’in yıkılacağı anlamına gelmez. Pardo nükleer silahlı bir İran’ın, İsrail’in devam eden varlığına bir tehdit teşkil etmeyeceğini bildirdi. Barak Ravid, Mossad Chief: Nuclear Iran not necessarily existential threat to Israel, Ha’aretz / December 29, 2011.
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, ülkesinin savaşın eşiğinde olduğu İran’a barış mesajı gönderdi. Peres “İki halkın birbirine düşman olmaması gerektiğini” söyledi. İsrail Parlamentosu Knesset’in 63. kuruluş yıldönümünde konuşan Peres “Bizler düşman doğmadık. Düşmanlar gibi yaşamamıza gerek yok” ifadelerini kullandı. İsrail Cumhurbaşkanı Peres “İran halkının savaş ve çatışmayı değil, barış ve dostluğu arzulayan duyarlı bir halk olduğunu” da kaydetti. Şimon Peres İran’a Barış Mesajı Gönderdi, Sabah Gazetesi, 09.02.2012.
Amerikan-İran Konseyi Başkanı Trita Parsi’nin kaleme aldığı kitabı “Hain İttifak”ta yer alan iddiaya göre İran, Washington’la Bush yönetimi ile 2003’te ilişki kurmak istedi. Teklifin ilk taslağını Fransa’nın İran büyükelçisi Sadık Kharazi ve İran’ın Dışişleri Bakanı’nın yeğeni tarafından yazıldı. Taslak daha sonra İran’ın dini liderine götürüldü. Dini liderde taslağın Amerikalılara gönderilmeden önce son kez Birleşmiş Milletlerin İran büyükelçisi Zarif’e sordu. Tahran’dan onay geldi. Dışişleri bakanı Kamal Kharrazi, Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, BM büyükelçisi Muhammed Cevat Zarif, Fransa’nın İran büyükelçisi Sadık Kharazi ve dini lider Ayetullah Ali Hamaney tarafından onaylandı ve teklifteki taslakları Washington’a teslim edeceklerdi. İran masada ellerindeki tüm kartları oynadı Amerika anlaşmaya sıcak bakıyordu. Tahran, Irak’ta istikrarın sağlanmasına yönelik çabalara katılması, İsrail’e karşı olan örgütlere desteği kesmesi ve saldırıları durdurmak için bu örgütlere baskı yapması, Hizbullah ve Hamas’a verdiği desteği kesmesi, nükleer programıyla ilgili kaygıları gidermesi karşılığında, ticari yaptırımların kaldırılmasını istedi. Akademisyen Trita Parsi’ye göre İran aynı şekilde 2003’de Atina’da İsrail’e de bir teklifte bulundu. 2003’te Atina’daki bir toplantıya katılan eski devrim muhafızları komutanı Muhsin Rezai, İsrail, Tahran Washington yakınlaşmasına karşı çıkmaktan vazgeçerse, İran’ın da Filistin siyasetini değiştirebileceğini, her iki devlet birbirine saygı duyacağını iletti. Fakat bu anlaşma Washington yönetimindeki şahinlerin etkisiyle kabul görmedi. Trita Parsi, Treacherous Alliance: The secret dealings of Israel, Iran, and the United States, Yale University Press, 2007, p. 243-252.
İran- İsrail arasına giren Abd hükümetleri hep skandallar ile sarsıldılar
1979 İran İslam devrimi, 1979 Tahran’daki Rehine Krizi’nin ve İran-Kontra Skandalı’nın kahramanı İsrail’dir. İran ile İsrail arasına bugüne kadar hangi ABD hükümeti girdiyse hep skandallar ile sarsıldılar. Başkan Jimmy Carter İran ile İsrail arasına silah ambargosu koyunca Rehine krizi ve Çöl 1 Harekatı başarısızlığa uğradı ve bu durum 1980’de Demokratların adayı Carter’ın seçimi kaybetmesinde önemli rol oynadı. Reagan başlarda göz yummasına rağmen ilerleyen dönemlerde İsrail’e, İran’a silah satışı konusunda ambargo koyunca Beyaz Saray 1986’da Iran-Contra skandalı ile sarsıldı. Skandalı deşifre edende İsrail’di. BM kararı uyarınca George Herbert Bush, İsrail’in İran politikalarına karşı ters düşmesi adının Iran-Kontra skandalına karışmasına yetti. Bush Mossad’ın Madrid’de kendisine yapılacak suikast planlarının ortaya çıkmasından sonra geri adım atmak zorunda kaldı. Ve son olarak Bill Clinton İran’a karşı yaptırımlar uygulayıp İsrailli silah şirketlerini ambargoya uymaya zorlayınca Beyaz Saray bu sefer Monica Lewinsky skandalıyla yeniden sarsıldı. İran konusu ABD ile İsrail arasındaki gizli bir savaştır. İsrail İran’ın büyümesini istemektedir..İsrail gibi bir ülke düşman olduğu bir ülkeye neden silah satsın? Dünya’da bu kadar gizli bağlar hangi iki ülke arasında olmuştur. Silah satışlarını bir kronoloji ettiğinizde göreceksiniz ki İsrail bugüne kadar her dönem üstün teknolojik ve kimyasal silahları İran’a vermiştir..Düşen ABD yapımı radara yakalanmayan insansız uçaklar..Bunları İran’ın mı düşürdüğünü sanıyorsunuz yoksa İsrail tarafından İran’a verildiğini mi? İran düşürdüğünü açıkladığı ABD’ye ait gelişmiş insansız uçağı basında sergiledi. Ama her ne hikmetse bu uçağın üzerinde bir tane bile çizik yoktu. Son derece gelişmiş bu insansız hava aracının İran’a yapması için verildiğini düşünemez miyiz? İran asıllı akademisyen Dr. Trita Parsi de İsrail ve İran arasındaki bu ilişkiye “Hain İttifak” demektedir.
İran- İsrail birliğine karşı önlem olarak ABD Türkiye’yi destekledi
İsrail Şah döneminde 1976’da İran’ın nükleer programını hazırladı. ABD nükleer çalışmaları başlatması için belirli anlaşmaları Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile Tahran’a göndermiş Şah ile anlaşmalar sağlanmış ve santraller kurulmaya başlamıştı. Şah devrilince bu nükleer altyapı Humeyni rejiminin eline geçti. İsrail her dönem bu nükleer çalışmalara el altından destek verdi. Peki İsrail’in büyütmeye çalıştığı bu İran kime düşman olacak?
Yıl 2012 ve İsrail İran’ın Ortadoğu’daki bütün düşmanlarını etkisiz hale getirdi. Buna karşın ABD ise İsrail ve İran’a bir tepki ve önlem olarak Türkiye’yi destekledi. AKP hükümetinin İsrail ile politikaları bu süreçte olumsuz gitmektedir. İsrail İran’ı büyütmekte, Amerika ise İran’a karşı kozlarını Türkiye’ye oynamaktadır. ABD müttefiki olan Türkiye’nin İsrail ve İran ile ilişkileri son 3 yılda kopma noktasına geldi. Son dönem Suriye konusu Türkiye ile İran’ı burun buruna getirdi. İsrail’in rüyasını kurduğu Türkiye-İran düşmanlığının provası planlı bir şekilde işlemektedir. İran’da İsrail’in istediği bir Kürdistan’ı desteklemektedir. Peki Ortadoğu’da çıkacak bir savaşta İsrail’in gizli müttefiki olan
İran’ın menzili kim olacak? Körfez ülkeleri ve Türkiye..
Arap baharı sonrasında Arap ülkelerinin desteğini alan Türkiye’nin bu anlamda bir ittifak oluşturma süreci içine girdiğini görmekteyiz. Türkiye’nin de Suriye üzerinde bu kadar duyarlı ve aktif olmasının nedenlerinden birisi de kendisini bu sürecin bir parçası olarak görmesidir.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in askeri danışmanı Orgeneral Yahya Rahim Safevi, Türkiye’nin NATO füze kalkanı ve Suriye konusunda izlediği politikalardan vazgeçmesi gerektiğini belirterek, aksi halde sonuçlarına katlanması gerekeceği tehdidinde bulundu. İran Genelkurmay 2. Başkanı Tuğgeneral Mesut Jazayeri de, “Türkiye, İsrail’e tam destek vermenin hesabını vermeli” dedi. (İran’dan Türkiye’ye füze kalkanı tehdidi – Milliyet, 10 Ekim 2011.)
Füze kalkanı talebi Ankara’dan geldi
Türkiye’nin NATO’dan füze kalkanı istemesi kendini koruması amaçlı mı yoksa İsrail’i koruması amaçlı mı? NATO Genel Sekreteri Rasmussen, Rusya ve İran’ın karşı çıktığı füze savunma sisteminin Türkiye’de konuşlandırılması talebinin Ankara’dan geldiğini söyledi. (Rasmussen: Füze radarını Ankara istedi, Milliyet–10 Şubat 2012.)
Görüldüğü üzere İran İsrail ile olan ittifakı gereği Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaktadır. “İran’dan Suriye konusunda Türkiye’ye uyarı geldi. Meclis Başkanı Ali Laricani, “Türkiye Suriye konusunda provokatif hareket etmemeli” dedi. Türkiye’nin görünüşte aldığı İsrail karşıtı pozisyona karşılık, İran ve Suriye’nin, Türkiye’deki NATO füze kalkanının İsrail’i korumaya yönelik olduğuna inandığını belirtti.” (Ntvmsnbc, İran’dan Türkiye’ye Suriye Uyarısı, 19 Eylül 2011.)
Dünya kamuoyu ve medya kuruluşları son 10 yılda İran’ı ABD ve İsrail’e düşman göstermektedir. Dünya kamuoyunda dolaşan İsrail’in İran’ı vuracağı iddiaları petrol şirketlerinin işine yaramaktadır. İddia ne kadar çok sürerse şirketler için o kadar çok kar olacaktır. Tabii ki petrole bağımlı ülkelerde bu durumdan etkilenecektir. 2011 yılında Mossad başkanı ve İsrail savunma bakanı İran’la düşman değiliz nükleer programı zarar verici değil diye resmi açıklama yapıyor ama dünya medyası ise bu iki ülkeyi birbirine düşman ilan ediyor. İki farklı bir durum var ortada. Görünürde iki düşman ülke ama diplomaside iki gizli müttefik… Görüldüğü üzere İran, İsrail’in çizdiği diplomatik oyunu Türkiye’ye ve Araplara karşı çok iyi oynamaktadır.
Salim MERİÇ
Alıntı Yazı.
Bu haber 17598 defa okunmuştur.