İRAN ANALİZ / 2003 yılında Amerikan liderliğindeki batı güçlerinin işgal ettiği Irak sahası başta siyaset olmak üzere, güvenlik, sosyal, ekonomik ve stratejik alanlar dahil hayatın hemen her vechesinde İran’ın ciddi nüfuz alanına girdi iddiaları dile getirildi. Dahası Şii Safavi emperyal hedefleri doğrultusunda yayılmacı bir siyaset güden İran İslam Cumhuriyeti’nin kendisine bağlı Şii siyasi, dini ve askeri yapıları kullanarak Irak’ı istikrarsızlaştırdığı, mezhep çatışması çıkardığı ve Amerikan işgal projelerine hizmet ettiği yönünde geniş çaplı bir görüş dile getirilmekteydi. Bir dizi halinde halinde yayımlanacak bu dosyada tüm bu sorulara tarih, istatistikler, veriler, şahıs ve yer isimleri gibi gerçekten çok ince detayların da yer aldığı bilgiler paylaşılacaktır. Verilecek bilgiler Amerikan işgal güçleri ve beraberindeki güçlere karşı modern gerilla savaşı tarihinde en ciddi mücadele vermiş Sünni Iraklıların oluşturduğu etkin direniş hareketi Irak İslam Ordusu’nun yayımladığı el Fursan adlı dergiden alınmıştır. 15. Sayısı 2008 tarihli. 24. Sayfadan başlayıp 32. Sayfada biten bu önemli tarihi bilgiler TÜRKÇE İLK DEFA İran Analiz okurları için paylaşılmaktadır. Bilgilerin özellikle Amerikan işgal güçlerinin muharip güçlerinin büyük kesimini 22.12.2011 tarihiyle çektiği göz önüne alınırsa şimdi daha iyi şekilde teyid edilebileceği ve bir yerlere oturtulabileceği aşikardır.
İRAN GERÇEKTE IRAK’TA NELER YAPIYOR?
İran İstihbaratı tüm gücüyle ülkeye girmiştir. Amerikan-İran anlaşması sonucu istihbarat yürütülmüştür. Bu da Amerika’nın oluşturduğu ve Şii siyasi oluşumlara teslim ettiği geçici meclis aracılığıyla yapıldı. Haberler İran Kudüs Tugayları ile Devrim Muhafızları istihbaratının Irak içinde istihbarat kuruluşları noktasında en tehlikeli rolü oynadıklarını bildiriyor. Bu daha çok Ahmet Çelebi’nin ikili oynaması neticesinde ortaya çıktı. Uzun süre İran istihbaratıyla çalışan Çelebinin bu yönü ve İran istihbaratını sözde fakir kesimlere insani yardım dernekleri adı altında Irak’ta 18 ofis açmasıyla ilgili bilgilerdi.
Foto: Ahmet Çelebi ve Arapça yazıldığı gibi sol arka tarafta İran Devrim Muhafızları yetkilisi…
Fakirlere gıda, giyecek malzemesi temini, mukaddes yelere götürülmeleri vs hedefleri olan bu teşkilatların bütçesi yüz milyon doları aşmaktaydı. Çoğunluğu Şii olan ancak az sayıda olsa da Sünni din adamlarını satın alan İran projesi çerçevesinde yıllık olarak milyonlarca dolar bu kesimlere İran’ı savunmaları için aktarıldı. İstihbarat bilgilerine göre İran 57000 ev, daire ve konutu özellikle Necef olmak üzere Irak genelinde satın aldı. Buralar istihbarat ajanlarınca kullanılıyor. (2008) Irak istihbarat başkanı Muhammed el Şehvani güney eyaletlerinde Irak istihbaratının ofis açamadığını, zira İran istihbaratının buna izin vermediğini açıkça söyledi!
Foto: Muhammed Şihvani
2. Irak’ta mal ve eleman dağıtımı. Örneğin sadece Mukteda Sadr grubuna temin edilen kaynak geçtiğimiz ay içinde 80.000.000 doları aştı, buna terörist unsurları eğitme dahil değil. Bunlara gıda, insani yardım ve malzeme dağıtımı dışında. Örneğin İran Cumhuri İslami gazetesi Şirazi Cuma imamı Şeyh el Hairi el Şirazinin 150. Bin hâcen kendi hesabından Şii mukaddes mekânlarından Kerbelaya gönderdiğini söyledi. Buna da onların talebi üzerine gönderilmiş. Yine İran’dan Irak’a doğru beşeri el indifa yüzbinleri buluyor.
Öte yandan mukaddes şehirlere yönelik özellikle Tahran belediyesi olmak üzere çeşitli İranlı belediyelerin temizlik hizmetleri, çiçeklendirme, ağaçlandırma ve güzelleştirme hizmetleri gibi destekleri oldu. İran’dan gelen su tankerleri ve İranlı işçiler dahası Iraklı işçiler çalıştı. Bu işçilerin maaşlarını Tahran belediyesi ödemekteydi. Geçtiğimiz ay Nisan ortasında Hz. Hüseyin’in kırkında Kerbelada dağıtılmak üzere maden suyu için 10.000 ton bir İranlı tüccar gönderdi. Vakıflar teşkilatı adlı resmi olmayan teşkilat Şii mukaddes kitapları, dua vs basımları, İranlı kitapları münasebetlerle hayrına dağıttı. Bunun yanı sıra mukaddes yerleri temizleme, hizmet etme ve su dağıtma, yemek dağıtma gibi işlerle uğraşan binlerce gönüllü İranlı bölgeye girdi. Öte yandan ziyaretçilere dağıtılmak üzere İran ekmeği vs dağıtıldı.
4- Amerika ve İngiltere’nin yeşil ışık yakmasıyla Irak pazarı ve ticaret odaları İranlı tüccarla ve İran mallarıyla doldu. Bunun neticesinde ırkına veya mezhebine bakmaksızın mafya unsurları devreye girdi. Bu hususta Kürt partileri Şii siyasi partilerle birlikte (Barzani ve Talabani grupları, Bedir Tugayları) hareket ederek ellerine geçen malları İranlı tüccarlara satmaya kalkıştı. İran’ın Irak’taki rolüne dair bir Iraklı durumu şöyle tavsif ediyor: “Irak işgalinden sonra İran Irak devletini parçalamak için en büyük hisseyi aldı. Bunun içinde Irak ordusunun geride kalan malları da vardı. Bunları el Hekim İran’a nakledilmesi için teberrü olarak verdi.”
5- Karasal ve uydu yayını olan televizyon kanalları aracılığıyla medyaya hakim olmak. Sadece İran’daki resmi televizyon şirketi el Cezire’nin etkisini kırmak amacıyla el Alem adlı Arapça yayın televizyon kanalını yayına soktu. Iraklıların teyidini almak için uzun Irak sınırında etkili olmak istedi. Öyleki 2003 yılında Amerikan işgali başladığında tüm Irak kanallarının yayını durdurulurken tüm Irak şehirlerinde yayın yapan el Alem kanalı devam ediyordu. Öyle ki Iraklılar haberleri ve analizleri bunlardan almak zorunda kaldı. Yine İran el Fırat, el Feyha ve el Envar gibi kendisine bağlı Şii gruplar için televizyon kanalları açılmasını destekledi. Bunun yanı sıra yerel radyo kanalları açıldı. Haberlere göre Irak’ta sürekli bir şekilde devam eden İran basın yayın kuruluşlarının sayısı 300 civarında.
6- İran gücünü Irak’ın federalizm çerçevesinde bölünmesi için kullanmaktadır. Bölgesel çıkarlarını temin etmek için bu yönde kendisine bağlı grupları tüm gücüyle desteklemektedir. Oysa Şiiler Irak’ta sözde çoğunluğu teşkil ettiklerini iddia etmektedirler.
7- İran tüm gücüyle Sünni ailelerin Bağdat’tan ve el Medain bölgesinden sürülmesine çalışmaktadır. Yine mevcut Irak hükümeti (Aralık 2010’da kurulan yeni hükümette aynı kişiler, aynı partiler ve aynı zihniyete sahip olanlardan ibaret) çoğunluğu Sünni olan Bağdat’ın demografik yapısını değiştirme niyetini gizlemiyor. Milli güvenlik müsteşarı Muvaffak Rubai açıklamasında Bağdat’ın teröristlerin elinde kalmasının doğru olmadığını söylüyor. Asıl ismi Kerim Şahpur olan İran vatandaşı Muvaffak Rubai’nin bu mesajı üzerine içişleri bakanlığına bağlı Şii silahlı güçler ile Şii milis gruplar korkunç şekilde işkence, cinayet ve katliamlarla sonuçlanan geniş çaplı operasyonlar başlattı.
Tutuklanan Sünni Iraklıların diğer gün cesetleri sokaklarda korkunç işkence izleri taşır halde bulundu. Bununla ilgili olarak ölüm tugayları adıyla bilinen bu resmi üniformalı birliklerin gizli cezaevlerinde ve erlerde yaptığı korkunç işkenceler gün yüzüne çıktı. Dahası bunu üst düzey hükümet yetkililerinden bazıları da itiraf etti. Öyle ki 80.000’den fazla kişinin işkence izleriyle dolu cesedini meşrahat Bağdat müdürü kabul ettiğini söyledi. Kendisi ırak dışına firar etti. Bununla ilgili en komik iddia ise hükümet resmi sözcülerinin bu işkenceleri işleyenlerin içişleri bakanlığı asker üniformaları giydiğini ve araçlarını kullandıklarını iddia etmişti! Onlarca araç ve yüzlerce kişiden oluşan bu terör unsurları Bağdat’ın ortasında güpegündüz bunu yapabilecekler! Elbette bu açıklamayı yapan bakanın kimliğine de bakmak gerekir. Beyan Solağ Cebr adlı terörist İran destekli Bedir Tugayları adlı fanatik Şii terör grubu liderlerinden bir tanesidir. İran-Irak savaşında İran safında savaşan bu şahıs şimdi Irak direnişinin bastırılması için Amerikan güçleriyle omuz omuza vermektedir.
8- İran’ın Irak Direnişine bakışı: Normalde İran’ın aleni düşmanı olan Amerika Birleşik Devletine karşı sürdürülen Irak direnişini kendi çıkarı doğrultusunda kullanması gerekir. Ancak gerçekte sahada yaşanan tamamen bu durumun tersidir. Irak direniş mensuplarının, sempatizanlarının veya direniş operasyonlarına katıldığı varsayılan şüpheli insanlar dahi İran’ın desteklediği hükümet tarafından tutuklanmaktadır. Öyle ki insanları işgale karşı durmaya çağıran hutbe veya vaiz veren imamlar hatipler dahi tutuklanmakta ve korkunç şekilde katledilmektedir. İşkence altındaki tutuklularının ardından serbest bırakılan bazı önde gelen alimler soruşturma yapan subaylar arasında Farsça konuşanlar olduğunu ifade etmişlerdir. Bunun salt mezhebi güdülerle yapıldığı iddiaları da vardır. Ancak Necef, Bağdat ve Basra’da işgal başlarında Sadr yanlıların direnişine de İran aynı tavrı koymuş ve karşı çıkmıştır.
Bu haber 16615 defa okunmuştur.