Tarihte Şii Dönekliği-Yayılmacılığı - 1 - İran Tarihi..
Şii Kafalar 10 Nisana kadar çekilme sözü verdiler, ilk gün 103 müslüman öldürdüler Halbuki biz biliyorduk Şia Söz tutmaz ?
Suriye ile çatışmaların durması için görüşmelerin başladığını ve Şii Esed güçlerinin 10 nisana kadar çekilme sözü verildiği haberleri Medyaya ilk düştüğünde bunu haber değeri dahi görmemiştik.
___________________
Çünkü biliyorduk ki , Şİİ SÖZ TUTMAZ YAHUDİ AHLAKLIDIR…
YALANCIDIR.
Tarihi iyi bilenler Şii’lerin ve Yahudilerin alçaklığını ve arkadan vurmalarını iyi bilir.
Tarihi Misalleri ile belirtecek olursak ;
- Osmanlıda Şii yayılmacılığının en yoğun dönemi II. Beyazid zamanında, Şii fedai tarafından 1492’de gerçekleştirilen bir suikast girişiminden kurtuldu. Buna karşılık Safevi üzerine 120.000 kişilik bir ordu hazırlandığı haberi Şah İsmaile gelince,
II. Beyazid’e “Şanlı Büyük Babam” şeklinde başlayan yalakalık ve korkaklık kokan ve övgü dolu bir mektup yazdı ve Türkler üzerinde Şia propagandası yapmak için zaman kazandı.
- Yavuz Sultan Selim döneminde Maalesef Şia propagandası etkisinde kalarak Şiileşen bazı Türkmenler, Osmanlı’ya karşı ayaklanarak Şahkulu İsyanı’nı çıkardı.
Bir yıl sonra, 1518’de Anadolu tekrar bir Şia isyanına sahne oldu: Celali Ayaklanması.
Şii Celali Ayaklanması
Bu ayaklanmada, Bozok Türkmenleri’nden ve Amasya’nın Turhal kasabası halkından Celal isminde tımarlı, Kayıp İmam olduğunu iddia ederek 20.000 kişi topladı ve Tokat’a kadar geldi. Bu hadisenin bastırılması için Rumeli Beylerbeyi Ferhat Paşa görevlendirildi. Aynı zamanda Şehsüvaroğlu Ali Bey de olaydan haberdar edildi.
Ferhat Paşa gelmeden önce, Ali Bey, Şii Celal’in üzerine yürüdü ve mağlup etti.
Yavuz Sultan Selim, 22 Eylül 1520′de Aslan Pençesi (Şirpençe) denilen bir çıban yüzünden vefat ettiğinde, geriye iç karışıklıklara son verilmiş güçlü bir devlet bıraktı. Tarihçiler arasında, Yavuz Sultan Selim’in ölümünü, sarayına kadar sızan ve dostluğunu kazanan bir Şii casusun zehirlemesine bağlayanlar da bulunmaktadır.
Yavuz Sultan Selim sonrası Şii Safevi Hükümdarlığı’nın propaganda faaliyetleri devam etti. Kanuni, III. Murat, I. Ahmet, Genç Osman ve IV. Murat dönemlerinde Şiilerle Osmanlı arasında savaşlar, Şiilik propagandası yapılan kitlelerde başkaldırılar ve isyanlar gerçekleşti.
- Kanuni Sultan Süleyman Zamanı : Şah İsmail’in 1524’de ölümünden sonra, yerine oğlu Şah I. Tahmasb başa geçer geçmez babası gibi Osmanlı içerisinde ajan dervişler göndererek Şia propagandası yaptırmaya devam etti. Bir taraftan Osmanlı’da Şii temelli iç isyanlar çıkarırken, diğer taraftan Osmanlı’nın düşmanları Venedikliler ve Avusturya ile anlaşmalar yaptı. Bu anlaşmalar sonucunda Osmanlı’ya doğudan ve batıdan saldırılar düzenlendi.
Kanuni Zamanı Osmanlı ve Müslüman egemenliğinin zirvesi olmasınakarşın, 15 Yıl şii ayaklanmaları ve kışkırtmaları ile uğraştı.
ŞEHZADE MUSTAFA OLAYI
(Şehzade Mustafa Olayı, Osmanlı Tarihi açısından İran ve Şia tehlikesini gösteren ibretlik bir olaydır. )
Osmanlı ile Safeviler savaş halindeyken, İran Şahı ajan dervişleri vasıtasıyla, Şehzade Mustafa’nın yanına kadar sızmıştı. Bir şekilde şehzade kandırılarak artık padişah olması gerektiği yönünde ikna edildi. Şehzade Mustafa telkinlere uyarak, İran Şahı Tahmasb’a kendisinin padişah olacağına dair mektuplar gönderdi. Şehzade ile Şah’ın mektuplaşmasında, Kanuni’nin tahttan indirilmesi için planlar yapılmaktaydı.
- Osmanlı, Bizans oyunlarından sonra bu kez Şii İran oyunları ile karşı karşıyaydı. Tehlikenin farkına varan, şehzadesinin zihnen zehirlendiğini gören Kanuni oğlunu otağına çağırtarak, bizzat gözleri önünde boğdurttu.Bu şekilde İran, Saray’ın içerisine kadar sızdı ve tahtın en büyük adayını dolayısıyla gelecekte İran’ın korkulu rüyası olacak bir şehzadeyi öldürtmeyi başardı.
İran Şahı Tahmasb, Osmanlı tahtının ikinci adayını da kendi elleriyle öldürdü. Şehzade Bayezid ayaklandıktan sonra öldürülmemek için İran topraklarına sığındı. Kanuni, Şah Tahmasb ile yaptığı yazışmalarla isyankâr oğlunun geri verilmesini istedi. 25 Eylül 1561’de Şah Tahmasb elinde bulunan şehzadeleri Kazvin’de boğdurtup naaşlarını geri gönderdi ve bu cenazeler Sivas’a getirilip gömüldüler.
İran Şahı bu hareketiyle güya Amasya Anlaşması’ndaki barışı bozmamak için kendisine sığınan şehzadeyi öldürttüğünü açıkladı.
Ardı ardına şehzadelerin ölümünde Safevi Şahının parmağı vardır.
_______________
Şiiler Kanuni’nin Ölümünü Fırsat Bilerek Ayaklanıyor.
Bir Şia mezhebi olan Zeydiler, 1566’da Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatını fırsat bilerek, Yemen’de Zeydi İmamı Topal Mutahhar önderliğinde büyük bir isyan çıkardılar. Yemen, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı egemenliğine girmiş, Kanuni döneminde kesin olarak Osmanlı toprağına katılmıştı. Yemen, Zeydi isyanıyla yaklaşık bir yıl Osmanlı topraklarından kopuk yaşadı; ardından Osmanlı’nın ordu çıkarmasıyla tekrar topraklarımıza katıldı.
İran Sürekli Osmanlı’ya Ordu Hazırladı
Şah İsmail
Şah Tahmasb’ın ölümünden sonra oğlu Şah II. İsmail (dedesinin ismini almıştır), Osmanlı Devleti ve İran arasındaki barış antlaşmalarına riayet etmedi ve Osmanlı’ya bağlı bazı emirleri kendi tarafına çekmeyi başardı. Osmanlı hükümeti Van Beylerbeyi’ne talimat vererek orada huzurun sağlanmasını istedi. Şah II. İsmail’in tahta geçtikten bir yıl sonra vefat etmesinin ardından, tahta geçen Şah Hudabende’nin Van üzerine saldırmasıyla Osmanlı ile İran arasında 12 yıl süren bir savaş başladı. Safevi Ordusu, Şah İsmail zamanında otuz bin iken, bu dönemde yüz yirmi bine ulaşmıştı.
Şii ordusunun yüz yirmi bine ulaşmasının arkasında sürekli olarak Osmanlı ile savaş hazırlığı yapması yatmaktadır. Osmanlı Batı’da Avrupa imparatorlukları ile savaşırken Safevi orduları savaşlara girmeyerek güçlenmiş; barış dönemlerini değerlendirmişlerdir. İran diğer taraftan Avusturya İmparatorluğu ve Venediklilerle anlaşma yaparak bu devletlerden ağır silahlar, top, tüfek gibi savaş teknolojileri ithal etmiştir.
Özdemiroğlu Osman Paşa komutasındaki Türk birlikleri İran kuvvetlerini Çıldır’da yendi. Bu savaştan sonra tüm Gürcistan fethedildi. 1578′de Tiflis, Osmanlı vilayeti durumuna getirildi. Aynı yıl Meşaleler Muharebesiyle Şirvan da Osmanlı topraklarına katıldı. Bu gelişmeler üzerine İran barış istemek zorunda kaldı. 21 Mart 1590 tarihinde Ferhat Paşa Antlaşması (İstanbul Antlaşması) imzalandı.
Osmanlı Devlet-i Aliyye Sahabeleri Her Zaman Aziz Tuttu.
Bu antlaşmaya göre Kars, Tebriz, Tiflis, Gence ve Şehrizur Osmanlı Devleti’nde kalacaktı. Osmanlı Devleti doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmış oluyordu. Anlaşma hükümleri arasında,
- “Sünni tebaanın mezhep hürriyetine saygı gösterilecek”
- “Sahabelere ve Sünni ulemaya sövülmeyecektir” hususları yer aldı.
Bu hükümlerle Osmanlı, sahabelerin izzetini ve şerefini her şeyin üzerinde tuttuğunu gösterdi.
Ayrıca, İran uleması tarafından ilk üç İslam halifesi Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman ile Peygamberimizin zevcesi Hz. Aişe hakkında söylenen ve halka da telkin edilen çirkin sözlerin İran’da yasaklanacağına dair Şah Abbas teminat verdi.
III. Murad’ın isteğine göre dikte ettirilen yukarıdaki şartlar üzere yapılan İstanbul Antlaşması ile barış dönemine geçildi. Osmanlı ve Safeviler arasında yapılan tüm savaşlar bu perspektiften okunmalıdır. Yavuz ile Şah İsmail arasında başlayan ve halen devam eden çekişme İslam ile Şia arasındaki nüfuz mücadelesidir.
Daha önce İran ile imzalanan Amasya Antlaşması’nın ihlâl edilmemesi için, Kanuni, titiz davrandıkça Şah Tahmasb bundan yararlanarak şartları zorlamıştı. Aynı şekilde 1590’da imzalanan İstanbul Antlaşmasını bozmamak için III. Murad ne kadar hassasiyet gösterse de, Şah I. Abbas o kadar şartları zorladı.
Barışa ve Osmanlı’nın taarruz etmeyeceğine güvenerek, birçok hususta anlaşmayı tehlikeye sokacak tavır ve davranışlar sergiledi.
DEVAM EDECEK ——–
Sonraki yazı >>> Şİİ AYAKLANMALARININ MÜSLÜMANLARA AĞIR FATURASI
Bu haber 17188 defa okunmuştur.