İslam dünyasında hadisi şerifleri inkar ederek “Kur’an İslamcılığını” yaymak isteyen zihniyetin, Peygamberimizin hadis-i şeriflerine ne derece düşman olduğunu biliyorsunuz. Önce “Peygamberin hadis-i şeriflerini kaubl etmeyiz” diyorlardı. Aşırı tepki alınca “biz hadise karşı değiliz, uydurma hadise karşıyız”demeye başladılar. Bunun yanında da “Peygamberimiz hadislerini yazılmasını yasakladı” diyerek şöyle bir delil getiriyorlar:
“Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.”(Tirmizi, K. İlm 11)
İşin en tuhaf tarafı, “Peygamberimizin yazılmasını yasakladı” dedikleri yazılan hadis-i şeriflerden delil getirmeye çalışıyorlar. Hem “Peygamberimiz yazılmasını yasakladı” diyorlar hem de o yazılan hadis-i şerifi delil olarak sunuyorlar.
Şimdi bu konuya bir açıklık getirelim…
HADİS-İ ŞERİFLER
Şüphesiz ki hadis rivayetinde ilk ve en önemli tabaka sahâbe tabakasıdır. Onlar gerek Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayattayken, gerekse vefatından sonra hadislerin muhafazası ve duydukları şekliyle harfi harfine rivayeti için harikulâde gayret sarfetmişlerdir. Onların bu gayretleri, hata yapma korkusuyla fazla rivayetten kaçınmaları, ravilerin durumlarını titizlikle araştırmaları ve hadisi, bizzat Rasûlullah’tan işiten sahâbîden almak için uzun ve meşakkatli yolculuklara katlanmaları gelecek nesiller için örnek olmuş ve bu ilme temel teşkil etmiştir.
Şüphesiz ki bu titizliğin sebebi; sahâbîlerin, nakledecekleri her hadisin her bir harfinin ümmet için ne büyük bir öneme sahip olduğunun bilinci içinde olmalarıdır. Hatta İbni Ömer ve İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) gibi pek çok sahâbî, hadisin manasını değiştirmeyecek tarzdaki lafızların yer değiştirilmesi, eş anlamlı iki kelimeden birinin diğerinin yerine kullanılması gibi hatalara dahi müsamaha göstermiyorlardı.[Dârimî 1/31/324, Hatîb (el-Kifaye fi İlmi’r-Rivaye) s.176, Müsned 2/88, Tabakât 2/373]
Sahâbenin hadis rivayetindeki ihtiyatlarının en belirgin göstergesi, az hadis rivayet etmeleri ve mecbur kalmadıkça rivayette bulunmamalarıdır. Muksirûndan olan Ebu Hureyre, İbni Ömer ve Ebu Said el-Hudrî gibi sahâbîlerin çokça rivayetten kaçındıkları bilinen bir gerçektir.[İbni Mace 25-26,29, Dârimî 1/28/278-279,283-284]
Sahâbîlerin kendileri çok hadis rivayetinden kaçındıkları gibi, başkalarını da bundan menederlerdi. Bunların başında da Dört Raşit Halife gelmektedir.[İbni Mace 28, Ahmed (Kitabu’l-İlel) 62-63, Şerefu Ashâbi’l-Hadis s.88]
Hadislerin muhafazası için sahâbe tarafından benims¬nen diğer bir tedbir de rivayet edilen hadislerin kabulünde gösterdikleri ihtiyattır. Bu ihtiyat şahit istemek, yemin ettirmek vb. şekillerde uygulanmıştır. Özellikle Raşit Halifelerin hadis kabulündeki titizlikleri çok tesirli olmuştur.[ Buhârî 6190,6601, Müslim 1683/39, Ahmed 1/67-68]
PEYGAMBER EFENDİMİZ HADİS-İ ŞERİFLERİN YAZILMASINI YASAKLADI MI?
“Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” Hadis-i Şerifi vardır. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in normal hayatta sarfettiği her sözünün yazılması sorun olmaması ve vahiy ile yani Kur’an ayetleri ile hadis-i şeriflerin karışmaması için böyle buyurmuştur. Ve lakin dini mübin-i İslam’ı izah eden ve Kur’an-ı tefsir eden hadis-i şeriflerinin kayda alınmasını ve rivayet edilmesini yasaklamak şöyle dursun teşvik etmiştir. Şöyle ki:
Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh)’den rivâyete göre; “Ensâr’dan bir adam Peygamberin yanında oturur, Peygamberden hadislerini dinler, hoşuna gider fakat ezberleyemezdi. Bu durumunu Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e şikayet etti ve Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi. Senden bir hadis işitiyorum hoşuma gidiyor fakat ezberleyemiyorum. Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Elinin yardımına müracaat et buyurdu ve eliyle yazı yazmaya işaret etti.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hutbe verdi ve hutbesinde bir kıssadan bahsetmişti. Bunun üzerine Ebû Şah: Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi. Bana bu kıssayı yazınız. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de Ebû Şah için bunu yazınız” buyurdu.(Tirmizî rivâyet etmiştir.) (Bu hadis biraz uzuncadır. Şeyban, Yahya b. ebî Kesîr’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.)
Bakınız bu hadis-i şerifler, hadis düşmanlarının delil olarak sunduğu hadisin bulunduğu Tirmizi’de geçiyor. Hadis-i şerifler birbirini mi yalanlıyor? Hayır. En başta dediğimiz gibi Peygamberimizin ihtarı, hadis-i şeriflerin, Kur’an ayetlerine karıştırılmaması içindir ki Peygamber Efendimiz aynı şekilde yasakladığı bazı şeyleri serbest bırakmıştır. Kabir ziyareti gibi…
Sahabelerin şu durumu bize bunu haber vermektedir:
Hemmâm b. Münebbih (Radıyalahu Anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Hüreyre’nin şöyle söylediğini işittim: “Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabından hiçbir kimse benim kadar hadis rivâyet etmiş değildir. Ancak Abdullah b. Amr bunun dışındadır çünkü o yazıyordu ben ise yazmıyordum.” (Buhârî, İlim: 17; Dârimî, Mukaddime: 27) (Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Vehb b. Münebbih, Hemmam b. Münebbih’in kardeşidir.)
Görüldüğü üzere Ebu Hureyre Radıyallahu Anh, Abdullah b. Amr’ın hadisi şerifleri yazdığını söylemiş ve kendisi yazmadığı için hayıflanmıştır. Dolayısıyla bu konu tereddüte mahal vermeyecek derecede açıktır.
HADİS-İ ŞERİFLERİ YAYMAYA TEŞVİK
“Allah, benim sözümü işitip de benden işittiği gibi (başkasına) tebliğ eden kişinin yüzünü ağartsın.”[Tirmizî 2795, İbni Mace 232]
“(Veda Hutbesi’nde)Sizden burada bulunanlar bulunmayanlara tebliğ etsin.”[Buhârî 4096, Müslim 1679/29]
Peygamberimiz, sadece teşvik etmekle kalmamış, hadislerine ilgi duyanlar hakkında: “Allah’ım! (Benden sonra gelip hadislerimi ve sünnetimi rivayet ederek insanlara öğreten) halifelerime rahmet et!”[ Şerefu Ashâbi’l-Hadis s.31] diye dua etmiş ve onları ‘halifelerim’ diye nitelendirerek onore etmiştir.
Dolayısıyla Peygamber Efendimiz’in hadis-i şeriflerini yazılı veya sözlü olarak yaymak büyük bir şereftir.
Bu haber 2542 defa okunmuştur.