ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE İLETİŞİM

BİLGİLENDİRME:

Elbette altta ki isimlerin hepsini bir tutmuyoruz. Reddiye ve tenkit edilenleri bir kategori altında topladığımız için böyle uygun gördük.

HABER ARA


Gelişmiş Arama

GALERY

EN ÇOK OKUNANLAR

SİTEMİZE ZİYARETLER!

       
Günahın Yok mu Hoca!

Günahın Yok mu Hoca!

Tarih 17 Mart 2018, 12:11 Editör Yönetici

Günahın Yok mu Hoca!

Satırlarıma başlarken nasıl hitap edeyim diye düşündüm en sonunda Hocam demeye karar verdim.

Babamla yaşıt koskoca İslam Hukuku Profesörüne Hayrettin diyecek halimiz yok.

Gerçi bazı nevzuhur alim bozuntuları çıktı, Peygamber Efendimize bile Sallahualeyhi vesellem demeyi yalakalık sayar oldu.

Ama biz şükür haddimizi biliriz.

En uygunu Hocam demek.

Zaten Hocamda sayılır. Neticede kendisi önünde diz kırıp (ya pardon nerde o diz kırmalar şimdi), okulda dersine girmemiş olsak bile, yazmış olduğu Arapça metin kitabından ders görmüş biriyiz.

Sene 70’li yıllar. Boyabat İmam-Hatip Lisesinde öğrenciyiz.

Tabi o yıllar çok karışık, biz de biraz deli doluyuz.

Hızlı Ülkücüyüz.

Ama o yıllarda da okulun en çok okuyan ve ağzı laf yapan öğrencilerinden olduğumuz için herkes bizi kendi tarafına çekmek istiyor, “şucu bucu ne gerek kardeşim, hepimiz Müslümanız” diyor, hiçbir gruba yaklaşmıyorum.

İşte böyle bir ortamda, tefsir dersindeyiz.

Daha dersin başlangıcında öğrencilerden birisi; “Hocam, bu Işıkçılar Efgani ve Abduh için iyi şeyler demiyorlar, ne dersiniz” diye sordu.

Tefsir dersine giren hocada:

“ O, onların ayağının tozu bile olamaz” diye cevap verdi.

Bizim o yıllarda tefsir ders kitabı olarak okuduğumuz konulardan ikisinde Efgani ve Abduh konu başlıklarıydı.

Abduh Menar tefsirine katkıda bulunmuş, Efgani’nin tefsiri bile yokken inatla ve ısrarla okutulması ayrı bir muamma tabi.

Ben hocanın sözleri üzerine birileri cevap verir mi diye baktım ama sınıfta çıt çıkmadı.

Okulda Işıkçı diye tabir edilen arkadaşlardan sınıfımızda da vardı halbuki.

Ama onlar ilmi siyaset yapıp seslerini bile çıkarmamayı tercih ettiler.

Ama benim canım sıkıldı.

Ömrüm boyu susmayı beceremediğim gibi o günde susamadım.

Az sonra; “Hocam bir sonraki derste Arapçadan yazılımız var, çalışabilir miyiz” dediler ve o da, “Olur, takıldığınız yer varsa sorun “ dedi.

Hayrettin Hocam sizin rahmetli Bekir Topaloğlu’yla beraber yazdığınız Arapça metin kitabını hatırlarsınız değil mi?

Çeşitli okuma parçaları vardı.

Hiç unutmadıklarımdan biri Kus bin Saide’nin meşhur Kabe duvarıuna asılan Suk-i Ukaz panayırında birinci olan şiiri.

Bir diğeri de İmam-ı Azam Hazretlerinin Fıkh-ı Ekber’inden bir bölüm.

Tabi siz daha iyi bilirsiniz hani, Mısır Müftisi Allame dediğiniz Abduh’un bazı görüşleri vardır Ehl-i Sünnet ulemanın kabul etmediği.

İslam’da reform yapma gerekliliği.

Faize %10 cevaz.

Kuran- Kerim’in mahluk olduğunu iddia etmesi. (Mutezile görüşü)

Ben Fıkh-ı Ekber’ bölümünü açıp;

“Hocam şurayı manalandırmakta zorlandım “ diyerek ilgili paragrafı işaret ettim.

Hoca, yüksek sesle arapça metni okuyup türkçeleştiriyor. benim ona kurduğum tuzaktan habersiz gururla, sınıfa duyurarak yapıyordu bunu bir de.

Tam metni yazamayabilirim ama;

“Kuran’ın hıfzedilmesi mahluktur, yazılması mahluktur, Mushaf haline getirilmesi mahluktur, ama Kuran-ı Kerim mahluk değildir.” Dedi.

Cümleyi bitirir bitirmez;

“Peki Hocam; Dini ilimler hocası olarak siz bana şimdi; İmam-ı Azam’ın sözüne mi inanmama mı, yoksa bu ne idüğü belirsiz mason M.Abduh’un sözüne mi inanma mı tavsiye edersin “ dedim.

Hoca kıpkırmızı olup daha dersin bitimine 20 dakika olmasına rağmen sınıfı terk edip gitti.

Evet Hayretttin Hocam; sizin o bu belediyelere haklarında kitap yazarak telifleri götürdüğünüz bu şahısla ilgili cevabı sizin eserinizden vermiştik, Allah razı olsun. (ünlemsiz bak)

Hoş bu şahıslar hakkında hocanız Ahmet Davudoğlu’da şiddetli eleştiriler yazmıştı değil mi?

Ama Ahmet Davutoğlu kim ki doktor bile olamamış, siz ki koskocaman Prof.sunuz…

Yani…

Abduh’un Urabi Paşa ve Mısır müftüsü olana kadar ki 20 yıllık hayatını inceleyen, onun nasıl bir proje olarak içimize sokulduğunu gayet net görür zaten.

Ama görmeyi isterse tabi.

Ayrıca; yazınız içinde Hüseyin Hilmi Işık için; Allah rahmet eylesin derken (!) ünlem işareti koyarak etmediğinizi mi, rahmete değer olmadığını mı ima etmeye çalıştığınızı anlayamadım.

Ama sizin gibi Efganiye’de, Abduh’a da methiyeler düzen birinin rahmet dilememesi o zat için pek eksiklik olmayacaktır.Dilerseniz muazzep olabilir de…

Bu şahıslarla ilgili eserleri hala belediyeler dağıtsın diye dolgun telifle yazmak, genç nesillere bu şaibeli isimleri sevdirmeye çalışmak vebal olmuyor mu?

İşin ucunda telif varsa ben her sazı çalarım mı diyorsunuz?

Telif filan deyince Abant toplantılarına gitti aklım.

Sahi hocam kaç kere katılmıştınız, altı mı? Daha mı çok…

Zarfları dolgun muydu bari…

“Polemik değil, diyalog” adlı sempozyum tebliği!

O kitapçıkta ki röportaj için ödenenler…

Ben sizin ilminizin zekatı bile olamazken; o küçümsediğin ve rahmet dilerken alay ettiğin Hüseyin Hilmi Işık beyin yazdıkları sayesinde, ”Dinler arası diyalog” dedikleri gün, o camiayı papalık projesinin bir parçası olarak görmüş ve bu fikrimi 25 senedir muhafaza etmişim.

Ama siz o engin bilginizle, 15 Temmuz’da silahlar patlayana kadar bu camianın borazancısı oldunuz.

Evet borazancısı!

Koskoca Profesör nasıl borazancı olur, ben kimseyi davet etmedim diyorsunuz değil mi?

Oldunuz efendim oldunuz.

Bal gibi hem de.

Siz elbette benim çocukluğumda Bafra’da:

“Sevgili Bafralılar. Bu akşam Hacı Nabi mahallesinde ki Kibaroğlu yazlık sinemasında Raj Kapoor’un Avare mu adlı filmi 32 kısım tekmili birden oynayacaktır.” Diye seyyar anonsculuk yapan biletçi Kenan değilsiniz.

Ya da;

“Sevgili Boyabatlılar. Gerze’den çok taze hamsi gelmiş olup, kasaplar aralığında siz sayın halkımıza satışa başlanmıştır, yetişen alıyooor” diye belediye hoparlöründe anons geçen Berber Aziz’in oğlu Mustafa değilsiniz.

Sizi o toplantılara şişkin zarflarla, dolgun teliflerle davet ederler ve Anadolu’nun bilmem ne şehrinde ki toplantılarında, “Dinler arası Diyalog” dan kafası karışan şakirdi ve para sağacakları mütedeyyin Müslümanı ikna etmede kullandılar.

“Bak, koskoca Hayrettin Karaman Hoca bile bu toplantılara katılıyor” diyerek referans gösterildiniz.

Sanki siz insanları ifsat ettiniz deyince elde mikrofon sokak sokak gezdin dedik.

Bu vebal değil mi Hocam!

Bunu nasıl ödeyeceksin!

Orhan Baylan

Bu haber 4698 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




HAYRETTİN KARAMAN

BUNLAR FRENİ PATLAMIŞ KAMYON GİBİ...

BUNLAR FRENİ PATLAMIŞ KAMYON GİBİ... Prof.Dr.Ahmet Şimşirgil- Türkiye Gazetesi

Ahmet Şimşirgil'den Hayreddin Karaman Deşifresi

Ahmet Şimşirgil'den Hayreddin Karaman Deşifresi Ahmet Şimşirgil'den Hayreddin Karaman Deşifresi

(c) 2014 - 2016 Bu web sitemizle biz kesinlikle bir inanca ve kişilere saldırı yapmıyoruz. Bu tamamen inandığımız değerlere, inanca saldıran bir zihniyeti deşifre ve bilgilendirme amacıyla, kaynak ve yorumlara dayalı özgür ifadenin savunulduğu bir web sitesidir. Olmamasını düşündüğünüz sayfa ve nedenlerini bize göndermeniz halinde, değerlendirip gerekli işlemi yapacağımızıda buradan bildiririz. Kaynak göstermek şartıyla alıntılar yapılabilinir! Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine yazılan faydalı yazılar..
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign