Hayrettin Karaman’ın akla ziyan düşünceleri bize bir gerçeği daha gösteriyor. Hani diyalogcular “İslamı anlatmak için diyalog şart” diyorlar ya! İşte Hayrettin Karaman, zihniyetlerini kendi kitabında ele veriyor. “Bütün insanların Müslüman olmaları’ dinin, Kur’ân’ın hedefi değildir.“ diyor. O halde sormazlar mı: “Peki, bu diyalog zırvası da neyin nesi?” diye. İşte Ali Eren Hocaefendinin 2011 yaptığı müthiş reddiye….
Muhterem okuyucular, hani “Ne ararsan bulunur derde devadan gayri” derler ya, malûm ilâhiyatçılarımızın kalemlerinden ve dillerinden çıkanlar da aynen öyle. Onlarda da doğrudan başka ne ararsan var. Muhteremlerin kitap, yazı ve konuşmaları nisyanla değilse de gerçeklere isyanla dolu.
Makaleleri makale, kitapları kitap, hitapları hitap değil, sanki her biri birer hata hazinesi. Îtikâdî hata mı ararsınız, fıkhî hata mı ararsınız, İslam tarihiyle ilgili hata mı ararsınız, ne çeşit hata ararsanız hepsi onlarda mevcut. Mevcut ne kelime, mebzûl. Hem de bile bile lâdes cinsinden.
Sayın Karaman’ın bu makalede ele alacağımız hataları bir kitaptan alınma. Hayrettin Bey orada bazı iddialarda bulunuyor. O sözleri, Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kültürlerarası Diyalog Platformu (KADİP)”tarafından tertib edilen “DİYALOG” toplantılarından birisinde söylemiş. Yanında başka konuşmacılar da var. Hepsinin söyledikleri “Polemik Değil Diyalog” isimli kitapta mevcut. Bizim konumuz Hayrettin Bey’in sözleri. Orada Karaman’a söz arkadaşlığı yapan şahıslar da var. Onlar şu kimseler:
Ali Bulaç, Ali Erbaş, Arif Gökçe, Cemal Uşşak, Faruk Tuncer, İlyas Üzüm, Niyazi Öktem ile bir Hıristiyan olan Vatikan temsilcisi George Marovitch ve Dozideos Anagnasdopavlos ile bir Yahudi olan Yusuf Altıntaş…
Karaman’ın sözlerini, “Polemik Değil Diyalog” isimli kitaptan sahife numaraları vererek aktaracağım. Lütfen şoka girmemeye çalışarak okumaya çalışın. İşte bir cümlesi:
“Bütün insanların Müslüman olmaları’ dinin, Kur’ân’ın hedefi değildir.” (Polemik Değil Diyalog, sahife: 41)
Sözü hemen biz alalım ve kendisine sıcağı sıcağına soralım:
Kur’an’ın hedefi bütün insanların Müslüman olmaları değil de ya nedir Hayrettin Bey? Bazılarının gâvur olarak yaşayıp gâvur olarak ölüp sonsuz cehennem azabına girmeleri mi?
Rabbimizin, Nisâ sûresi 170. âyetteki bütün insanları hedef alan “Ey insanlar! Resûl size rabbinizden gerçeği getirdi. Kendi faydanıza olarak ona iman edin” emrini ne yapacağız?
Âyette, “Ey insanlar!” diye bütün insanlığa hitap ediliyor. Siz bu âyetten “Ey insanlar! Hepiniz iman etmeniz şart değil. Bir kısmınız iman ederseniz yeter” mânâsını mı anlıyorsunuz? “Ona iman edin” emrini “Ona iman etmeyin” şeklinde tersine çevirip başkalarına da öyle anlatmak, hangi düşünce, hangi niyet ve hangi gayenin mahsulüdür?
Sayın Karaman “Bütün insanların Müslüman olmaları’ dinin, Kur’ân’ın hedefi değildir” diyor, Kur’an-ı Kerim ise tersini emrediyor.
Karaman’ın iddiasının aksine Allah kelamında şöyle buyruluyor:
“(Resûlüm!) Ey insanlar! Haberiniz olsun ben size, sizin hepinize (gönderilen) Allah’ın rasûlüyüm de.” (7/A’raf, 158)
Gördüğünüz gibi Rabbimiz, sevgili Peygamberimiz’in bütün insanlara gönderilen bir peygamber olduğunu yani İslamı tebliğde hedefinin bütün insanlar olduğunun ilan edilmesini emrediyor, Karaman ise “Bütün insanların Müslüman olmaları’ dinin, Kur’ân’ın hedefi değildir” diyor.
Tabii ki Müslümanlar için aslolan Kur’an’ın beyanıdır.
Allah’ın, İslamı tebliğ etmek gibi bir emri var. Yani emr-i bi’l-mâ’ruf. Eğer “Bütün insanların Müslüman olmaları’ dinin, Kur’ân’ın hedefi değil” ise, Müslüman olmayanlara Müslümanlığı anlatmanın ne mânâsı olur? İslamı kabul etmemiş olanlara İslam dinini anlatıp onların Müslüman olmalarına sebep olanlar, Kur’an’ın hedefinin dışına mı çıkmış oluyorlar yani?
Yeryüzündeki bütün Müslümanlar, “Nasıl olsa Kur’an böyle bir şey istemiyor”diyerek Müslüman olmayanlara İslamı tebliğ etmekten vaz mı geçsinler? Sayın Karaman acaba Müslüman olmayan birisiyle konuştuğunda, “İslamı anlatırsam ola ki adam müslüman oluverir. Halbuki bütün insanların Müslüman olmaları’ dinin, Kur’ân’ın hedefi değil” diyerek İslamı anlatmaktan, kaçınıyor mu acaba?
Yukarıda baş tarafının meâlini arzettiğim âyetin devamında şöyle buyuruluyor:
“Allah’a ve onun sözlerine inanan ümmî peygamber olan resûlüne de inanın. Ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” ( 7/ A’raf, 158)
Görüldüğü gibi, doğru yolu bulmak ancak ümmî Peygamber olan Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallâhü Aleyhi ve Selem)’e uymakla mümkün. Bu hitap ve emir Müslüman olmayan bütün insanlaradır. Başkaca bir yol da yok.
Öyleyse Hayrettin Bey’e sormaya devam edelim:
Âyet açık açık “Allah’a ve onun sözlerine inanan ümmî peygamber olan resûlüne de inanın” buyuruyor. Devamında de doğru yolu bulmanın ancak sevgili Peygamberimiz’e uymakla mümkün olacağı bildiriliyor. Peki nasıl oluyor da Kur’an bütün insanların Müslüman olmalarını hedeflememiş oluyor? Kur’an, insanların bir kısmının doğru yolu bulmalarına engel olup onları –hâşâ- sapıklıkta mı bırakıyor?
Karaman aynı kitabın 35. sahifesinde “Müslümanların çoğu ‘Peygamberin, bütün din sâliklerini İslâm’a çağırdığına’ inanırlar” diyor. Bununla, “Gerçek onların inandıkları gibi değil ama Müslümanların çoğu maalesef işte böyle bir yanlış kanaat taşıyorlar” demeye mi getiriyor?
Hayır Hayrettin Bey! “Müslümanların çoğu” değil tamamı öyle inanıyor. Gerçek de zaten onların inandığı gibi. Peygamberimiz’in hükümdarlara gönderdiği İslâma davet mektupları ortada. Bu gerçeği dünyadaki bütün siyer ve tarih kitaplarından silmeye gücünüz yetmeyeceğine göre ne demeye bir yanlış peşinde ısrar edip duruyorsunuz? Ve gayeniz ne!!!
Kişi dava ve idealinden kolay kolay vazgeçmeyeceğine göre belli ki siz de bu davadan vazgeçmeye niyetli değilsiniz. Onun içindir de ısrarla hâlâ Peygamberimiz hakkında aslı astarı olmayan şu cümleyi söyleyebiliyorsunuz:
“Peygamberimiz ‘Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor, ‘Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor.” (Sa: 35)
Ya ne diyor? “Bana inanmayıp kâfir kalsınlar da varsın ebedî cehennemi boylasınlar” mı diyor? Allah şöyle buyurmuyor mu?
“Her kim Allah’a ve resûlüne inanmazsa bilsin ki, biz kâfirler için bir çılgın ateş hazırlamışızdır.” (48 Fetih, 13)
Allah Resûlü, Hıristiyan ve Yahudilerin çılgın ateşe atılmalarını mı istiyor yani? Onun hakkında bu nasıl iftiradır böyle? Peygamberimiz’in hayatı, hem müşrikleri hem de Hıristiyan ve Yahudileri İslama davetle geçmemiş midir? Zaten peygamberlik vazifesi de bunu gerektirmiyor mu?
Haydi siyer ve tarih kitaplarını yok sayıyorsunuz, peki Hıristiyan ve Yahudileri Peygamberimiz’e iman etmeye çağıran bunca âyeti ne yapacaksınız?
Merhum müfessir Elmalılı Hamdi Efendi’nin şu cümlesine ne diyeceksiniz:
“Velev bir Rasûlü olsun diğerlerinden ayırıp inkâr etmek, mâhiyeti risâleti (peygamberlik müessesesini) inkâr etmektir. Mâhiyeti risâleti inkâr etmek, bütün peygamberleriyle beraber Hak Teâlâyı inkâr etmektir.” (Hak Dini Kur’ân Dili, 2/1144)
Elmalılı Merhum’un da söylediği gibi Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslüman olmayan herkes Peygamberimiz’e inanmadığı için Allah’ı inkâr etmiş oluyor, siz de kalkmış hem “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’ân’ın hedefi değil” diyor hem de “Peygamberimiz ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun demiyor” diyorsunuz.
Bu durumda, hâşâ hem İslam dini hem Kur’an ve hem de Peygamberimiz insanların Allah’ı inkâr etmesini istemiş oluyor. Yüzbin kere hâşâ…
Devam edelim…
1- Kur’an; Peygamberimiz’e inananların, ona inanmadan önce bir sapıklık içinde olduklarını beyan buyuruyor. ( Âli İmran, 164)
Eğer Karamanın söylediği gibi, “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’ân’ın hedefi olmasa ve Peygamberimiz ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ dememiş olsaydı, hâşâ insanların ona inanmayıp sapıklık içinde kalmalarını istemiş olurdu.
2- Kur’an; Allah’a itaatla beraber Peygamberimiz’e de itaat edilmesini emrediyor. (Nisâ, 59, 80)
Eğer Karamanın söylediği gibi, “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’ân’ın hedefi olmasa ve Peygamberimiz ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ dememiş olsaydı, hâşâ insanların Allah’a itaat etmemelerini istemiş olurdu.
3- Kur’an; mü’minlerin yolundan başka bir yol edinenlerin cehenneme atılacağını bildiriyor. ( Nisâ, 115)
Eğer Karamanın söylediği gibi, “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’ân’ın hedefi olmasa ve Peygamberimiz ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ dememiş olsaydı, hâşâ insanların ona inanmayıp cehenneme atılmalarını istemiş olurdu.
4- Kur’an; Âhiret kurtuluşuna erenlerin sadece ümmî Peygamber olan Muhammed Aleyhisselam’a inananlar olduğunu haber veriyor. (A’raf, 157)
Eğer Karamanın söylediği gibi, “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’ân’ın hedefi olmasa ve Peygamberimiz ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ dememiş olsaydı, hâşâ insanların ona inanmayıp âhiret kurtuluşuna kavuşmamalarını istenmiş olurdu.
5- Kur’an; Peygamberimiz’in Allah yoluna çağıran bir dâvetçi ve bir nur olduğunu bildiriyor. (Ahzab, 46)
Eğer Karamanın söylediği gibi, “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’ân’ın hedefi olmasa ve Peygamberimiz ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ dememiş olsaydı, hâşâ insanların ona inanmayıp bu nurdan mahrum kalmalarını istemiş olurdu.
6- Kur’an; Peygamberimiz’in âlemlere rahmet olarak gönderildiğini bildiriyor. (Enbiyâ. 107)
Eğer Karamanın söylediği gibi, “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’ân’ın hedefi olmasa ve Peygamberimiz ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ dememiş olsaydı, hâşâ insanların ona inanmayıp bu rahmetten mahrum kalmalarını istemiş olurdu.
7- Kur’an; Âhiret saadetini isteyenler için Peygamberimiz’in en güzel örnek olduğunu bildiriyor. (Ahzab, 21)
Eğer Karamanın söylediği gibi, “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’ân’ın hedefi olmasa ve Peygamberimiz ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ dememiş olsaydı, hâşâ insanların sapıklık içinde kalıp bu güzel örnekten mahrum kalmalarını istemiş olurdu.
8- Kur’an; Peygamberimiz’in kendi arzusuna göre değil vahiyle hükmettiğini bildiriyor. (Necm, 3-4)
Eğer Karamanın söylediği gibi, “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’ân’ın hedefi olmasa ve Peygamberimiz ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ dememiş olsaydı, hâşâ diğer insanların sapıklık içinde kalıp Allah’ın vahiyle bildirdiği hükümlerden mahrum kalmalarını istemiş olurdu.
Bu misâlleri artırmak mümkün. Ama daha fazla uzatmaya lüzum yok. Mesele anlaşılmıştır.
Hayrettin Karaman’ın bir cümlesi de şöyle:
“Kur’ân-ı Kerîm’de Ehl-i kitabla ilgili devamlı vurgulanan şey; Allah’a iman, âhirete iman ve amel-i salihdir. Kur’ân birçok âyette bunu söylüyor; yani ‘Peygambere iman edin’ demiyor.” (Sa: 37)
Bakın ve bir ilâhiyat profesörünün insanları nasıl yanlış yola yönlendirildiğini görün. Onun söylediğine bakarsanız, Müslümanlardan altı iman şartına inanmalarını isteyen Hazreti Allah, ehli kitaba yani Hıristiyan ve Yahudilere üç maddelik bir tenzilat yaparak onlardan sadece üç şartı yerine getirmelerini istiyor. Neymiş o şartlar? “Allah’a iman, âhirete iman ve amel-i salih“ işlemek.
Meleklere ve kitaplara inanmaları diye bir şart var mı? Yok.
Hayrettin Bey’in bu sözlerinden yola çıkarak pekâlâ şöyle denilebilir:
Bir Müslümanın cennete gidebilmesi için, imanın 6 şartına inanması gerektiği gibi ibâdet de etmesi şart. Ama o Müslüman İslam dinini terk edip ehl-i kitap yani Hıristiyan veya Yahudi olursa, o zaman imanın altı şartına inanması şart olmuyor. Sadece Allah’a ve âhiret gününe inanması yeter. Bir de amel-i salih yapsın kâfi. Amel-i salih de iyi işler yani.
Öyleyse, altı şarta inanıp ayrıca ibâdet de ederek cennete girmek için uğraşacağına, Yahudi veya Hıristiyan ol, sadece Allah’a ve âhiret gününe inan. Bir de iyi işler yap, gir cennete. Ne âlâ ne güzel…
Peki değerli okuyucular, bu söz insanları Müslümanlıktan soğutmaya yönelik değil mi? Hadi propaganda demeyelim ama insanları Hıristiyanlığa ve Yahudiliğe özendirmeye yönelik değil mi?..
Değerli okuyucular! Yukarıda Elmalılı Merhum’dan naklettiğimiz gibi, “Bir peygambere iman etmemek Allah’a iman etmemektir.” Dolayısıyla, “Kur’an, ehli kitaba, peygambere iman edin demiyor” demek, “Kur’an ehli kitaba Allah’ı inkâr edin diyor” demektir ki Peygamberimizden bu zamana kadar 14 asırdan beri Kur’an’a böyle bir iftira yapıldığı ne görülmüş ne de duyulmuştur…
Bu hususta Hayrettin Karaman bir ilk…
Bakın Hıristiyan inancı nasıl? Onların inançlarının 2 maddesi, kendilerine ait bir kitap olan KATEŞİZM’de şu şekilde geçiyor:
1- Görünen ve görünmeyen varlıkları, yeri ve göğü yaratan, her şeye kadir Tanrı Baba’ya inanıyorum.
Hayrettin Karaman’ın dediği gibi “Kur’an, ehli kitaba, peygambere iman edin demiyor” da, Allah’a baba demeye devam edin mi diyor?
2- Tanrının biricik oğlu tek rab ve ezelde Baba’dan doğmuş olan Mesih İsâ’ya inanıyorum. O Tanrı’dan gelen Tanrı, nurdan nur, gerçek Tanrı’dan gerçek Tanrı’dır. Yaratılmış olmayıp, Baba ile aynı özdedir ve her şey onun aracılığıyla yaratılmıştır…” (Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, Fransızca’dan tercüme eden: Dominik Pamir, s. 64)
Hayrettin Karaman’ın dediği gibi “Kur’an, ehli kitaba, peygambere iman edin demiyor” da, Hazreti İsa’yı hem ikinci bir ilah kabul edin hem de Allah’ın oğlu olduğuna inanın mı diyor?
Değerli okuyucular!
İslam inanç ve itikadına göre, bir Müslüman herhangi bir peygamberi inkâr etse Allah korusun imanını kaybeder. Ama Hayrettin Karaman’ın söylediğine göre “Allah Hıristiyanlara, son peygambere iman edin demiyor.” Ve bir Hıristiyan en büyük peygamber Muhammed (Aleyhisselam)’a inanmasa, nedense ona bir şeycik olmuyor! Hatta bir şey olmamak bir tarafa inanmasına lüzum bile yokmuş. Çünkü Kur’an ona son peygambere inan demiyormuş…
Allah Allaaah! Hıristiyan ve Yahudilere bu inanmama, bu inançsızlık serbestliği ve buna rağmen cennete girme imtiyazı nereden geliyor acaba?
Öyle zannediyorum ki, böyle şeyleri Kitab-ı Karamânî’den başka bir kitap yazmaz. Kitab-ı Karamânî’nin de maalesef baskısı yok. Aslı ve orijinali Sayın Karaman’ın zihninde olsa gerek…
Şimdi artık Hayrettin Karaman’ı can evinden vurma zamanı geldi. Değerli okuyucular, şu cümlelere bilhassa altı çizili yerlere lütfen dikkat:
“Kur’ân-ı Kerîmin üslûbu ve “mîsâkla / Allah’a verilen söz” ile ilgili âyetler dikkatle incelendiğinde görülür ki, burada kasdedilen, bizzat peygamberlerden söz alınması değil, onların kendi ümmetlerinden Hz. Muhammed geldiğinde ona iman edeceklerine ve ona destek vereceklerine dair söz almalarıdır. (Taberî, III, 331-332; İbn Atıyye, I, 463-464, Râzî, VIII, 114-116)
Bu cümleler Hayrettin Karaman’ın imzası bulunan Kur’an Yolu Türkce Meâl ve Tefsîr’in, 2003 tarihli 1. baskısının I. cilt 457.ci sahifesinde yazılı…
Şimdi bu ifadeler ile yukarıda kaydettiğimiz cümlesini arka arkaya tekrar okuyalım. Karaman’ın imzası bulunan Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsîr, “Peygamberler, kendi ümmetlerinden Hazreti Muhammed geldiğinde ona iman edeceklerine dair söz aldılar” dediği halde aynı Karaman “Polemik Değil Diyalog” isimli kitapta, “Kur’an, ehli kitaba, peygambere iman edin demiyor” diyor. Yani bir öyle bir böyle söyleyerek, karakolda doğru söyler mahkemede şaşırır durumuna düşüyor.
“Kur’ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir”e tekrar dönelim:
“(…Hz. Peygamber Selmân’ı çağırıp şöyle buyurdu: ‘Bu âyet (Bakara: 62) senin arkadaşların (Hıristiyanlar) hakkında indi. Kim benim peygamber olarak geldiğimi işitmeden önce Îsâ’nın dini ve İslâm üzere ölürse o hayırdadır. Ama bugün kim beni işitir de bana imân etmezse o da helak olmuştur.” (bkz. Taberî, I, 253-257). (Kur’ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara 2006, 2. baskı C. I, s. 135)
Demek ki neymiş? Kendi yazdığınız kitaba göre Peygamberimiz şöyle buyuruyormuş:
“Bugün kim beni işitir de bana iman etmezse, o kimse âhirette helak olmuştur.”
Ben bunu sizin kitabınızda okuyup kabul ettim. Siz de kendi kitabınızdaki bu gerçeği kabul ediyor musunuz?
Hiç zannetmem. Çünkü siz “Kur’an, ehli kitaba, peygambere iman edin demiyor” diyorsunuz. Ama siz yırtınsanız da Peygamberimiz “Bugün kim beni işitir de bana iman etmezse, o kimse âhirette helak olmuştur” buyuruyor ve siz de bunu kitabınızda yazarak farkında olmadan tenakuzdan tenakuza düşüyorsunuz.
Şimdi soralım:
Hangi sözünüz doğru? Polemik Değil Diyalog isimli eserdeki sözünüz mü yoksa “Kur’ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir”deki yazılanlar mı?
Veya şöyle soralım: Sizin iddianız mı doğru yoksa Peygamberimiz’in buyurduğu mu?
“Kur’an, ehli kitaba, peygambere iman edin demiyor” sözünüzün aklî, mantıkî, ilmî ve dinî bir geçerliliği var mı Allah aşkına? Bu sözünüzü okuyanlar, “Bu sözü söylemek için, kişinin ya ilimden bî behre olması veya art niyetli olması lâzım” demezler mi?
Siz de bilirsiniz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:
“Ey iman edenler! Allah’a, Resûlüne, indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitablarını, rasûllerini ve âhiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüştür.“ (4 / Nisâ, 136)
Hayrettin Bey!
Bu âyette Allah’ın resûllerine, kitablara ve meleklere inanmayanların sapık olduğu bildiriliyor. Öyleyse Allah’ın peygamberi olan Hazreti Muhammed (Aleyhisselam)’a ve Allah’ın kitabı olan Kur’an’a inanmayan ehl-i kitap (Hıristiyan ve Yahudiler) sapık mı değil mi?
Başka bir âyet meâli:
“Seni de başka değil, ancak bütün insanlara şamil bir risâletle rahmetimizin müjdecisi, azabımızın habercisi (olarak) gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (34/ Sebe, 28)
Hayrettin Bey!
Allah (Celle celâlühû) Peygamberimiz’in rahmet müjdecisi ve azap habercisi olduğunu bildiriyor. Ama ehl-i kitap bunu kabul de etmiyor iman da etmiyor. Peki bunun onlara bir zararı olur mu?
Başka bir âyet meâli:
“Her kim İslâm’ın gayrı bir din ararsa, artık ondan ihtimali yok ki kabul olunmaz ve âhirette o husran çekenlerden olur.” (3 / Âli İmran, 85)
Hayrettin Bey!
Kur’an böyle buyurduğuna göre İslamdan başka bir dine mensup olan ehli- kitap âhirette hüsrana uğrar mı uğramaz mı?
Başka bir âyet meâli:
Vaktiyle Allah kendilerine kitab verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksınız ve onda olanları gizlemeyeceksiniz diye söz almıştı. Ama onlar bunu kulak ardı ettiler ve onu az bir değere değiştiler. Bu alış verişleri ne kötüdür. (Kur’ân: 3/187)
Hayrettin Bey!
Allah kendilerine ilim verilenlerden de gerçekleri açıklamalarını ister değil mi? Açıklamayıp üç-beş kuruş dünyalık uğruna gizleyenlerin alış verişleri nasıldır?
Bundan sonra artık ben ne diyeyim bilmem ki! Görün işte ey ehli iman! Görün görün!..
Ali Eren Hoca – Arifan Mart 2011
Bu haber 2592 defa okunmuştur.