Kıyas ve ictihad, dinin 4 temelinden biridir. Evliyanın ilhamları böyle değildir. Bunlara uymaya emrolunmadık. İlham, yalnız sahibi için delildir, başkaları için senet değildir. Tasavvufçuların, ehl-i sünnete uygun olmayan sözlerine uyulmaz. Fakat, onlara iyi gözle bakarak dil uzatmamalı, şuursuz (vecd halinde söylenmiş) sözlerinden saymalıdır! [m.272]
Şeyh-i ekberi [yani İbni Arabiyi] caiz olmayan bazı bilgileri ile, yine makbuller arasında görüyorum. Evliya arasında bulunuyor. Onu reddeden, beğenmeyen tehlikededir. [Mektubat, c.3, m.77]
İbni Teymiyye’nin İbni Arabi (k.s.) Hakkındaki İthamları:
Daha sonra bir gurup sufi Allah Teala’yı bilme noktasında son velinin son peygamberden daha üstün olduğunu iddia etmiştir. Şeriat’a, akla, bütün nebi ve velilere muhalefet eden bu iddiayı İbn Arabi “Fütuhat” ve “Fusus”ta savunmuştur.[5] Bu anlayışı benimseyen insanların küfrü, Yahudi ve Hristiyanların hatta Arap müşriklerin küfründen daha ileri derecedir.[6]
İbn Teymiyye, İbn Arabi’nin gerçekte peygamberlik iddiasında bulunmak istediğini fakat bunun imkansız olduğunu fark edince son veli olarak ortaya çıktığını iddia etmektedir. Ona göre İbn Arabi, son velinin Allah Teala’yı bilme noktasında son nebiden daha üstün olduğunu savunmaktadır. Çünkü son veli bilgiyi peygambere vahiy getiren meleğin aldığı yerden almaktadır.[13]
İbn Teymiyye “Mecmuu’l-Fetava” başta olmak üzere hemen her eserinde İbn Arabi’nin Allah Teala’yı mevcudatın aynısı kabul ettiği ve ondan başka varlık tanımadığını iddia etmektedir.
İbn Arabi’ye isnat ettiği “Ondan başka varlık yoktur.” görüşünü açıklarken şunları söyler. O, bu ifadeyi Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in “sözlerin en doğrusu şair Lebid b. Rebia’nın ‘Dikkat edin Allah Teala’dan başka her şey batıldır/yok olacaktır.” şiirinde ve “Onun zatından başka her şey yok olacaktır.”[21] ayetinde olduğu gibi eşyanın varlık ve idaresinin Allah Teala’nın emriyle olduğu anlamında kullanmamıştır. Eğer İbn Arabi ve müntesipleri bu manayı kasdetmiş olsalardı bu doğru bir anlama (eş-şuhudu’s-sahih) olurdu. Fakat onlar Allah Teala’nın mevcudatın aynısı olduğunu iddia etmektedirler. Bu ise küfürdür.[22]
[5] Ebu’l-Abbas Takıyyüddin Ahmed b. Abdilhakim İbn Teymiyye, el-Furkan beyne Evliyai’r-Rahman ve Evliyai’ş-Şeytan, Beyrut, 2003, s. 102
[6] İbn Teymiyye, el-Furkan, s. 107.
[13] İbn Teymiyye, Kitabu’r-Redd, s. 347.
[22] İbn Teymiyye, Mecmu’u’l-Fetava, Beyrut, ty., X, 342.
NURETTİN YILDIZ’IN HEZEYANLARI
Nurettin Yıldız bir konuşmasında şöyle diyor: “Muhyiddin-i Arabi (Haşa) Batının mikroplarını Müslümanlara taşımış, yaymıştır. İbn-i Arabi bir kuyuya küçük bir taş attı. Sadrettin Konevi diye Konya’lı birisi de aldı onun sözlerinden yeni bir din ihdas etti. Kur’an âyetlerini ve hadîsleri kullanarak Yunan felsefesinden yeni bir din icat ettiler.” Bu görüşlere verilecek cevap nedir?
(Nurettin Yıldız’ın bu konudaki konferansının tamamı için: http://www.youtube.com/watch?v=mBut3VR-YWU)
Pasajdan anlaşıldığı üzere üzere Muhyiddin-i Arabî (k.s.) ve Sadreddin-i Konevi (k.s.) İslâm’dan başka bir dîne isnad edilmektedir. Bilindiği gibi, bir kimseye kâfir diyen kimse, karşısındaki gerçekten kâfir değilse kendisi küfre düşer. En doğrusunu Allah (c.c.) bilir.
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri şöyle ferman buyurdu: "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim..." (Kütüb-ü Sitte)
İmâm Şa’rânî bu konuda şöyle demektedir: İbni Arabî'nin kitâplarına sokuşturmalar olduğunu bana Mekke'de oturan Efendim Ebû’t-Tâhir el-Mağrîbî haber verdi. Sonra da bana, Şeyh’in (İbn-i Arabî’nin) Konya’da kendi eliyle yazdığı nüshası ile karşılaştırdığı Fütûhât nüshasını çıkardı. Fütûhât’ı kısaltırken tevakkuf ettiğim (kabûl etmekte duraksadığım) ve hazfettiğim (yani çizip sildiğim) ifâdelerden hiç birini onda görmedim.
(İmâm Şa’rânî, el-Yevâkît ve’l-Cevâhîr, s. 8)