Osmanlıda Şeyhulislamlar Cuma namazından sonra fetvâhâne ismiyle bir halka kurarlar orada müslümanların günlük basına gelen veya merak ettikleri konularda fetvalar verirlerdi.
Osmanlıda Şeyhulislamlar Cuma namazından sonra fetvâhâne ismiyle bir halka kurarlar orada müslümanların günlük basına gelen veya merak ettikleri konularda fetvalar verirlerdi. Çözüme kavuşmayan 1 mesele dahi bırakmazlar idi. 1 seyhulislam günde 150 – 200 meseleye cevap verir iken sabah 1412 ve öğleden sonra da 1413 fetvâ ile Ebussuud Efendi diğer tüm şeyhulislamlardan Daha Alimi ve zamanın en büyük üstadı idi. İşte bu sebeble Yavuz sultan selim Muhammed Han (Aleyhirrahmeti Vel Gufran) Ebussuud Efendi‘yi vefatına kadar şeyhülislâmlıkta tuttu.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında 22, Sultan İkinci Selim zamanında ise 6 yıla yakın bu görevde kaldı. 84 yaşında ölen Ebussuud Efendi, Eyüb civarında yaptırdığı mektebin yanına gömüldü. Osmanlı şeyhülislamları içinde en önemlilerinden biridir. İrşad-ül Aklıselim adlı bir Kuran tefsiri ile fetvaları meşhurdur. Şahsiyeti o kadar ün saldı ki ölümünde Mekke ve Medine halkları da cenaze namazı kıldı. Üsküp’te bir cami, İstanbul’da bir hamamı vardır ve İstanbul’un meşhur caddelerinden biri onun adını taşır. Türkçe şiirleri, düzgün ve kuvvetli olduğu gibi Arap edebiyatının en başarılı eserlerinden sayılır.
Arapça sorana arapça, farisi sorana farisi cevap verir. Şiirli suallere çok sanatlı karşılıklar hazırlar. Sıradan insanları bile ciddiye alır, basit sualleri dahi savuşturmaz, muhatap anlayıncaya kadar izah eder. Ebussuud efendi sadece insanların değil cinlerin de meseleleri ile ilgilenir. (Mübareğin cinlere yazdığı fetvalar Eyüp’de Yazılı Medresenin duvarlarında bulunuyordu. Ancak hem Hind, hem Arap harflerine benzeyen bu esrarlı yazılar okunamadı ve zamanla boyatılarak kapatıldı.)
BU SEBEBLE BİR LAKABIDA İMAM-U SAKALAEYN ‘dir. yani Hem insanlara hemde cinlere fetva veren büyük Alimbüyük imam…
Ebusuud Efendi Sultan Süleyman’a “Kânuni” adını kazandıran kânunların mimarıdır.
Özellikle o devirde şiddetle ihtiyaç olan ârazi kanunnamesini yazar, Tımar ve zâametleri sisteme sokar. Ebussuud Efendi bir sahabe aşığıdır ve Eyyûb Sultan civarına defnedilmeyi vasiyyet eder. Eyyub Sultan ismiyle müsemma Halid bin Zeyd’i (radıyallahu anh) ziyarete gelenler, büyük velinin önünden geçerler. Alah Teala Kendisini tarafımızdan hayırla mükafatlandırsın…
işte bu zat buyrudu ki ;
“ŞİA KAFİRDİR, ŞİA’YA KAFİR DEMEYENDE KAFİRDİR”
Suud Efendi, Muaviye’ye lanet eden kimseye tazir-i beliğ ve hapis lazım olduğu fetvasını vermiştir. (488. Mesele sayfa 112)
Bu fetva ağır mı geldi birilerinin nefsine o zaman bunuda yazalım… İmam-ı Malik’in ictihadına göre, Hazret-i Muaviye dalalette idi diye kötüleyenin katline fetva verdiği birçok kitaplarda yazılıdır. (Mesela Eshab-ı Kiram, Ö. N. Bilmen s. 84)
Peki neye dayanarak söyledi bu fetvayı bu büyük Şeyhulİslam …
_________________________________________________
Fakat Önce İmamı Azam Ebu Hanife ra. bir Fetvasını hatırlatacağız, İmamı Azam ra. diyorki:
“men lem yukeffirul kafir fe huve kafir”
yani “Kim kafire kafir demezse kendisi kafir olur“
1.İspanya İslam hükmü altında iken imam Ebu Muhammed b. Hazm orada bulunan papazlarla, kitapları İncil’in muharref olduğu hakkında münazara eder deliller getirirdi. Papazlar da cevap olarak Şia’nın Kur’an’ın muharref olduğuna karar verdiklerini söyleyerek delil getirdiklerinde İbni Hazm onlara şu cevabı vermiştir: ŞİA’NIN İDDİASI NE KUR’AN ALEYHİNE NE DE MÜSLÜMANLAR ALEYHİNE DELİL OLAMAZ? ÇÜNKÜ Şİİ’LER MÜSLÜMAN DEĞİLDİR, (Kitabul Easl Fi-l-Milel ven-Nihal, Cilt: 2, Sh, : 78 ve Cilt : 4, Sh, : 182 İbni Hazm Kahire’deki ilk baskı)
2.Ahmed bin Yunus (öl: 227 hicri) Ahmed bin Hanbel onun hakkında bir talebesine şunları söyler: “Ahmed bin Yunus’a git. O İslam’ın alimidir.” [Tezhip el Tezhip: 1/29]
Kutubi Sitte alimleri ondan hadis rivayet etmiştir. Rafiziler hakkında hükmünü İbni Teymiye şöyle nakletmektedir; “Dedi ki; ‘Eğer bir Yahudi ile bir rafizi koyun keserlerse ben yahudinin kestiğinden yerim. Ama rafizinin kestiğinden yemem. Çünkü o İslam’dan dönmüştür. (mürtet olmuştur)” [Sarimu’l-Meslul: 570]
3.İmam Buhari (r.a.) dedi ki; “Namazımı cehmiye ve rafiziler ya da hıristyan ve yahudiler arkasında kılmakta fark görmüyorum. Onlara selam verilmez. Hastaları ziyaret edilmez. Onlarla nikâh yapılmaz. Şahitlikleri kabul edilmez ve kestikleri yenmez” [Halku Af’al el’ibad: 125]
4.Abdulkadir El Bağdadi öl:429 h. dedi ki; “Küfrün herhangi bir çeşidini duymayalım veya görmeyelim ki, illa o çeşitten bir çeşidini rafizi mezhebinde buluruz.” [El-Milel: 52]Yine şöyle dedi; “Allah hakkında ‘Ona bir şey belirdi’ demeleri sebebiyle onları tekfir etmek vaciptir. Sözleri şöyledir; ‘Allah bir şey ister sonra o şey ona belirir. Ve onlar şunu iddia ettiler; “Eğer Allah’u Teâlâ bir şeyi emredip sonra o şeyin hükmünü kaldırıyorsa, ona bir şey belirdiğinden dolayıdır…” (Aynı eser)
5.İmam İbni Kesir Ed-Dimaşki (r.h.) Allah u Teâlâ’nın şu ayeti konusunda şunu söyledi:
“Muhammed, Allah’ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kâfirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah’tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’taki vasıfları budur: İncil’deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va’detmiştir.” [Fetih: 29]
İmam Malik bu ayetten, sahabelere buğz eden kişilerin kâfir olacağı hükmünü çıkarmıştır. Dedi ki; “Çünkü sahabeler kâfirlere nefret verirler. Kim sahabe (r.a.) a buğz ederse bu ayete binaen kâfir olur. Bu konuda bazı âlimler onlara muvafakat etmiştir.” [İbn Kesir: 4/129]
6.Muhammed Ali Eş-Şevkani (r.h.) dedi ki; “Rafzilerin ve davetinin aslı, dindeki insanları aldatmak ve Müslümanların şeriatına muhalefet etmektir. Ne kadar acayiptir ki İslam uleması ve din sultanları bunları bu apaçık ve büyük münkerde devam etmelerinde terk ettiler. Bu problemli kişiler, bu temiz şeriatı reddetmek ve ona muhalefet etmek isteyince, onu taşıyanların şahsiyetlerine dil uzattılar. Çünkü şeriata ulaştıracak yol ancak onlardan geçer. Bu şeytani vesilelerle ve lanetlik bahanelerle aklı zayıf olanları yanılttılar. Onlar en hayırlı halifeye küfredip lanet ederler. Şeriata karşı inatçılığı ve ‘kullardan ahkâmı kalkmıştır’ sözlerini gizlerler. Büyük günahlar arasında bu kötü vesileden kötüsü yoktur. Çünkü o Allah’ a, Rasulüne (s.a.v) ve şeriatına dik kafalılık demektir.
Velhasıl onlar şu dört büyük günah içindedirler ve her biri apaçık küfürdür;
Birincisi: Allah’a inat etmek.
İkincisi: Rasulüne (s.a.v.) inat etmek.
Üçüncüsü: Temiz olan şeriatına inat edip onu iptal etmeye çalışmak.
Dördüncüsü: Sahabeleri (Allah onlardan razı olsun) tekfir etmek.
Hâlbuki onlar (sahabeler) Allah’ın kitabında; “kâfirlere karşı şiddetli”, “Allah’u Teâlâ onlarla kâfirleri öfkelendirir” ve “Allah onlardan razı olmuştur” diye vasf edilmiştir. Hâlbuki temiz olan şeriatımıza göre bir kimse bir Müslümanı tekfir ederse kâfir olur.
Delili; Buhari ve Müslim’in İbni Ömer’den rivayetlerine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur; ‘Eğer bir adam kardeşine <> derse ikisinden birine döner. Eğer dediği gibiyse bir sorun yoktur. Ama değilse kendisine döner’
Bu kaideye göre, her kötü bir rafizi bir sahabeyi tekfir etmesi ile kendi küfre girmiş oluyorsa, bazılarını bırakıp bütün sahabeyi tekfir eden ne olur?” [Usul Mezheb El Şia Lil Kifari: 3/1270-1271]
8. Tefsirci imam Elusi dedi ki; “Maverau’n-Nahir âlimlerinin çoğu İsna aşeriyye fırkasının (rafiziler) kâfir oluşuna, mallarının, kanlarının helalliğine ve kadınların helalliğine hükmetmişlerdir. Çünkü onlar sahabeyi kirama (Allah onlardan razı olsun) küfretmektedirler. Özellikle de peygamberimizin gözü ve kulağı mesabesinde olan şeyheyne (Ebu Bekir ve Ömer) küfretmektedirler. Sıddık’ın hilafetini red ediyorlar. Müminlerin anası olan Aişe’ye, Allah onu arındırmasına rağmen iftira atmaktadırlar. Hepsi Ali’yi üstün tutmaktadırlar. Hatta Ulul azim peygamberlerin haricindeki peygamberlere üstün tutmaktalar. Ve Kur’an’ın eksiklikten ya da fazlalıktan arınmış olduğunu kabul etmemektedirler.” [Usul mezhep el rafida: 3/1271]
9.İmam Şankiti (r.h.) şu ayetin tefsirinde şöyle der;
“Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.” [Tevbe: 100]
Bu ayette Allah’u Teâlâ açıkça Muhacir ve Ensar’ın evvelkilerinden ve onlara güzellikle uyanlardan razı olduğunubeyan etmektedir. Onlara küfreden ve onlara kin besleyenin sapkın olduğu, Allah’u Teâlâ’ya muhalif olduğunu Kur’ani delilden alıyoruz. Çünkü o Allah’ın razı olduğu kişiye nefret etmiştir. Şüphesiz Allah’ın sevdiğini buğz etmek Allah’a karşı zıtlık, isyan ve başkaldırıdır. [Advau’l-Beyan: s352]
10.Yine Ahmed bin Hanbel (r.a) diyor ki: “İster Cehmiyye, Kaderi yada Şia olsun eğer ki -kendi yollarına- davet ediyorlarsa, onlara ne selam verilir ne de cenaze namazları kılınır”( es-Sunneti li’l Hallal : rakamul eser: 785)
11.Musa bin Harun bin Ziyad (r.a) dedi ki: Muhammed bin Yusuf’dan işittim ki: Adamın bir tanesi Ebu Bekr (r.a)’e sövenin hükmünü soruyor. O’da dedi ki: Kafirdir. Adam da dediki: Cenaze namazı kılınırmı? O’da dedi ki: Hayır. Bende sordum ki: Adam “Allah’dan başka ilah yoktur diyor, biz onu ne yapacağız? O’da dedi ki: Ona ellerinizle dokunmayın, odunlarla çukuruna kadar taşıyıp gömün.”( el-Sunneti li’l Hallal : rakamu’l eser: 794)
12.Aynı şekilde Muhammed bin Yusuf (r.a) diyor ki: “Cehmiyyeleri ve Rafizi şiileri ancak zındıklar olarak görüyorum.”( Şerh Usulü İtikadi Ehli Sünne ve Cemaa 1545/8)
13.Ahmed bin Yunus (r.a) diyor ki: “Ben Şiilerin kestikleri eti yemem, çünkü onlar bana göre mürteddirler.”( Şerh usulu itikadi ehli sunne vel cemaa: 1546 )
14.Tekrar İmam Şafii (r.a) diyor ki: Ey Malik! Eğer Şiilerin adamlarını köle olarak almak ya da evimi tamamen altınla doldurmalarını isteseydim, onlar için Ali (r.a) adına yalanlar uydururdum ve bunu yapardım. Fakat benAllah’ın adına yemin ederim ki O’nun adına hiç yalan uydurmadım. Seni hevalarına uymuş, saptırıcılardan sakındırırım. Onların en şerlileride Şiilerdir. Şiilerin imtihanı ile Yahudilerinkisi aynıdır:
YAHUDİ ve ŞİA’NIN BENZERLİĞİ
Yahudiler dedi ki: “Sultanlık ancak Davut (a.s) un soyuna verilir.”
Şiiler dedi ki: “Emirlik ancak Ali (r.a) nin soyuna verilir.”
Yahudiler
dedi ki: “Mesih ve Deccal çıkana kadar ya da İsa (a.s) semadan inene kadar Allah yolunda cihad yoktur!”
Şiiler dedi ki: Mehdi zuhur edip sonra gökten birisi nida edene kadar Allah yolunda cihad yoktur!”
Yahudiler
akşam namazını yıldızlar gökyüzünü kaplayana dek ertelerler! Aynı şekilde Şiilerde!
Ve Nebi (s.a.v) buyuruyor ki: “Ümmetim akşam namazını yıldızların gökyüzünü kaplamasına kadar ertelemedikçe hayır üzeredir, fıtrat üzeredir”
Yahudiler
elbiselerin sarkıtırlar (uzun bırakırlar) ve aynı şekilde Şiilerde!
Yahudiler kıbleden az da olsa yüzlerini çevirirler, aynı şekilde Şiilerde!
Yahudiler
Tevratı tahrif ettiler, aynı şekilde Şiiler Kuranı tahrif etti!
Yahudiler tüm Müslümanların kanlarını helal görmekteler aynı şekilde Şiilerde!
Yahudiler
boşanmanın üç defa olduğunu kabul etmezler ve aynı şekilde Şiiler!
Yahudiler kadınlar için iddet olmadığını söylüyorlar, aynı şekilde Şiiler!
Yahudiler
Cibril (a.s)’e buğz etmekte ve o bizim meleklerden düşmanızdır demektedirler. Şiiler de: Yanlışlıkla Muhammed (s.a.v)’e vahy indirdi demektedir.
İki konuda Yahudi ve Hıristiyanlar Şiilerden daha üstündürler:
Yahudilere sordular: Sizin en hayırlı milletiniz kimdir?
Dediler ki: Musa (a.s)’nın ashabı
Şiilere sordular: Sizin milletinizin en şerlileri kimlerdir? Dediler ki: Muhammed (s.a.v)’in ashabı
Hıristiyanlara sordular: Sizin milletinize bağlı olanların en hayırlıları kimlerdir? Dediler ki: İsa (a.s)’nın havarileri (yardımcıları)
Şiiler’e sordular:
Sizin milletinize bağlı olanların en şerlileri kimlerdir? Dediler ki: Muhammed (s.a.v)’ in havarileri.
Onlara bağışlanma dilemekle emrolundular lakin bunlar onlara sövdüler ve kınından çıkarılmış kılıçlar kıyamet gününe kadar boyunlarının üzerinde olacaktır biiznillah.”( Şerh usulu itikadi ehli sunne vel cemaa: 1549 )
15.Günümüz Alimlerinde Muhammed Salih Ekinci Diyorki : Şii mezhebi hem itikadi hem de ameli yönleriyle batıl bir mezhep olup, İslam’a karşı kurulan bir tuzaktır bu sebeple islami bir mezhep olarak kabul edilmesi doğru olmadığı gibi onun ehl-i sünnet ile olan fıkhi ve itikadi ihtilaflarını da, ictihadi bir ihtilaf olarak kabul edilmemiştir. Çünkü İslam Allah tarafından Hz. Muhammed’e bildirilen temel esaslara dayandığı halde Şiilik, kindar ve hilekar sebeiyyecilerin uydurdukları esaslara dayanmaktadır. Dolayısıyla o, haddizatında başka bir dindir. Bu sebeple en uygun olanı , Şiiliğe şii mezhebi değil de, Şii dini demek gerekir. Ki zaten Humeyni keşfu’l- esrar’da buna “Şii dini” demektedir. –Mekke ehli, bunların yollarını daha iyi bilemektedir. (Sahabeye Dil Uzatanlara Cevaplar, Sonuç bölümü)
16.Son Olarak Huccetul İslam İmam Gazali Buyuruyorki ;
“ Şiilerin İki Yönden Tekfir Edilmesi Gerekir;
Birincisi Şudurki Onlar Ehli Sünenti Tekfir Ederler ve Kafir olarak Bilirler bu sebep ile Bize Kafir Dyen Kafirdir,
İkincisi ise şudurki Onlar Sahih Hadisleri Red ediyorlar Hz. Peygamber sav. sözlerini red ediyorlar, Bu sebeplede tekfirleri gerekir. (fedaul Batıniyeden Özetle)
Biz Kafire Kafir diyoruz, Hatta Şia’ya müslüman bile demiyoruz çünkü onlar hiç Müslüman olmadılarki ,!!!
Sen diyemiyorsan Muhtemelen seninde İMAMLARINDAN BİRİNİN SÖZÜ MUHAKKAK YUKARIDADIR..
Vesselam / SAPITANLAR.COM EKİBİ
Alıntı
Bu haber 21751 defa okunmuştur.