FETONUN MİLLETİ DEVLETE KÜSTÜRME PROJESİNDE ÇALIŞIYORLAR..


Açıklama: FETONUN MİLLETİ DEVLETE KÜSTÜRME PROJESİNDE ÇALIŞIYORLAR..
Kategori: FATİH TEZCAN
Eklenme Tarihi: 22 Aralyk 2017
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 03:14
Site: Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine site
URL: http://www.reddiyeler.com/detay.asp?haberID=698


15 Temmuz Darbe girişiminden TAM 3 AY ÖNCE TESPİT EDİP UYARMIŞIZ.

Şimdi ise kadrolaşıyorlar ve daha da ÖNEMLİSİ FETONUN MİLLETİ DEVLETE KÜSTÜRME PROJESİNDE ÇALIŞIYORLAR.. ;

AKPARTİNİN YANINDA ALLAHIN KARŞISINDA OLMAK...

Yanlış yapan insanların karşısında değil, insanların yaptığı yanlışın karşısında olmak bir kaide iken, bu defa isimleriyle zikretmek zorunda kalışımız; ümmetin boynundaki akreplerin taktıkları değişik bir maske oluşundandır…

Taktikleri sürekli sürekli değişen bir komite aynı amaca, direkt ta da dolaylı, yakarak veya Su taşımayarak ya da yakanı söylemeyerek hizmet ediyor…!

Bu yeni maskelerin gizlenmeleri toplumun ekseriyerinde kabul görmüş bir kanaat ile kolaylaşıyor ; mevcut iktidarı destekleyen herkese mümin gözüyle bakılması ümmet kavramının tanımına neredeyse ölçü olacak ek bir cümle kattı.

Oysa Akpartinin yanında olan herkesin itikadı sağlam değil. Diğer yandan itikadı sağlam olan herkes Akpartinin yanında…

Bir yandan keskin ve kıvrak zekası ve hazır cevaplılığı ile iktidarı canhıraş savunan SAİT ÇAMLICA veya FATİH TEZCAN gibi isimler, arka planda bu yolla elde ettikleri kalabalıklara; hocaları olan, islamoğlundan, Güler veya Okuyan gibi isimlerden topladıkları zehirleri zerk ediyorlar…!

Siyasi bir lideri (Erdoğan) ümmetin umudu olarak görüp destekledikleri kadar, Efendimizi (S.A.V) ve VARİSLERİM dediği ehli sünnet alimleri hayatımızdan çıkarmaya ve iftiralar ile çamur atarak itikadımıza saldırıyorlar…

“Sahabelerim gökteki yıldızlar gibidir! ” hadisi Şerifinde olduğu gibi bir zerrenin dahi olması gereken yerden oynamasıyla kâinatın çökmesi misali itikadımıza kastediyorlar…

Bazıları bunları HADİS İNKARCISI sanıyor…! Hayır değil, Kuran’a düşmanlar ancak Kuran’a ilişmenin yolu; yaşayan Kuran olan ve yaşayarak kabuklu bir ceviz ya da nar gibi olan Kuran’ı yenilebilir yaşanabilir hale getiren Efendimizi (S.A.V) ve O’nun VARİSİM dediği asırlardır hem Kuran’ı hem de hadisleri günümüze taşıyan, taşırken yaşayan ve muhafazasına vesile kılınmış ehli sünnet alimleri su-i misaller üzerinden ekarte etmekten geçiyor!…

Gariptir ki kimseyi dinlemeyin diyen bu kişiler kendilerini neden dinlememiz gerektiğini açıklayamıyorlar(!) tıpkı kimseyi okumayın derken okunması için kendi kitaplar yazıp neden sattığını açıklayamadıkları gibi…!

Elbette asıl hedefleri bizzat KURAN’dır. İspat ile gidelim; Fatih tezcan’ın sayfasında fikirleri ile zehirlediği İslamoğlu Hristiyanların Hz. İsa’ya baba bulduğu gibi kendisi de Hz. Adem’e BABA bulma yoluna gitmiş ve Kuran’ı TEVİL yoluyla tahrif ve tahrip etmeye çalışmıştır. Bunun gibi onlarca tahrif girişimi daha var bu sadece en meşhur olanı…!
Sait Çamlıca’nın sayfasında fikirleri ile zehirlediği İlhami Güler ise en nihayet; İslamoğlu’nun da beraberinde bulunduğu bir tv programında TÜM DÜNYANIN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA; “KURAN’IN BAZI AYETLERİ DEĞİŞTİRİLMELİ…!” diyerek niyetlerini tamamen açık etti. Zaten Miraç gibi binler delili olan ve Kuran’da bizzat anlatılan ve asırlardır tüm alimlerin mütabık olduğu bir konuyu inkar ettikleri için, Miraç’ta hediye edilen ayetleri de inkar ediyorlar…!
Nakşilere Kadirilere hasılı tüm ehli tarikat ve tasavvuf’a, Süleyman efendi, İsmail Efendi, Bediüzzaman, Menzil, özetle; kendi okurları dışında kalan herkese bir kulp takıp su-i misaller üzerinden MÜŞRİK ilan ediyorlar…!

İyi de çok okumuş ve Kuran’ı da iyi bilen, inkar edip iktibas ile cımbızladıkları hadisleri de ezberleyen, ağzı bol laf yapan, 1400 yıldır kimse bilmemiş de yeni bir din indirmiş gibi KURANA AĞAÇ KOVUĞUNDAN ÇIKMIŞ MUAMELESİ YAPAN bu güruhu ehli sünnet alimlerden nasıl ayıracağız?…

“Bilim” ve “ilim” bir harfle ayrılır ve eğer içinde ilim olmazsa bilim’den geriye sadece “be” harfi kalır. İşte felsefeci veya bilim adamları gibi bu güruh da aynı prensiple hareket ediyor…
Nasıl mı?

Kendinden önceki bilgiyi ve bulanı ÇÜRÜTEREK yenilenir ve başındaki “be” harfi düşerek tarihe kayıt düşer (Dünyanın düz olduğunu duyurması ve sonra yuvarlak olduğunun bulunması gibi…)
Oysa ilim prensip kendinden önceki bilgiyi ve bulanı da TASDİK ederek yenilenir, sadece asrın yani zamanının gerekliliğine uygun yenilikler katar, Radyo, İnternet, tv gibi yeni zuhur etmiş hadiseleri yorumlar.

İşte kendinden önceki alimlere çamurlar atacağım diye havaya tükürüp kendi tükürüğünde boğulan, Kuran’a ve hadislere ve O’nun varislerine ve eserlerine ilişirken düştüğü vartalarla Allah’ın REZİL RÜSVA ettiği bu kişiler; ilmin önünde duran ve HARİCİLER İLE BAŞLAYIP, SELEFİLER VE VEHABİLER İLE DEVAM EDEN, ŞİA VE ALEVİLERİN DOĞDUĞU DEHŞETLİ BİR FİTNE AKIMI OLAN “BE” HARFİNİN TEMSİLCİLERİDİRLER…

Şimdiye kadar ateşi yakanları tasvir ettik. Bu ateşe su taşımayanlar ise görüp sessiz kalan kalem erbabı kişilerdir ve yangından yakanlar kadar mesuldürler!


Bu zatların hallerini görüp sessiz kalanlardan daha beteri de var ki; ” İşin gücün yok bunlarla uğraşıyorsun, git namaz kılmayanlara tebliğ de bulun!” diyenlerdir!


İspat verelim; “Tebliğ iki kısımdır; Emr-i bil maruf ve Nehyi anil münker” O halde sadece yapılması gerekeni anlatıp UZAK DURUP SAKINILMASI GEREKENİ ANLATMAYANLAR ve üstelik anlatana da fitne çıkarıyorsun diye saldıranlar; bu yangının mesuliyetinde en büyük hissedardır desek itiraz eden olmaz herhalde.


Yani bu zatların Akparti’nin yanında olmaları Allah’ın karşısında olmalarına PERDE olmamalı değil mi…?

Tıpkı bir tepside sundukları 9 doğrunun, sinsice yerleştirilmiş bir yanlışla tüm itikadı yerle bir ettiğine perde olmaması gerektiği gibi…!


Bu yangına bir damla su taşıyan bir karınca misali; ilmi delillerle ve hâli hazırda kendi rezilliklerini ifşa ederek üstüne düşeni yapmaktır bu.


Şahıslarla yine işimiz yok, onların nezdinde bu fitneyi tanıtmaktır bu.
Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı olan boynundaki akrebi ikazın, teyakkuza vesile olması duası ile..


Selam ve selamet üzerimize olsun.

Hikmet Hocaoğlu