Kimisi ince okur el-Elbani der, kimisi kalın okur el-Albani der. Fark etmeyen tek şey bu kişinin selefilik örtüsü altında saptırıcı faaliyetler yapması, ümmetin kalbinde bulunan hadislere olan inancı uydurma-zayıf yorumlamalarıyla yıkmaya çalışması ve sapık fetvalar vermesi…
Albanî Selefi görüşü üzere olduğunu iddia edenler, “asrın muhaddisi” derler. O bir hadise uydurma veya zayıf derse onlar için iş bitmiştir. Diğer âlimlerin bu konudaki görüşleri hiç de önemli değildir. Ancak hadis konusunda cahil olan okuyucu tabaka Albani’nin bir çok kere kendisiyle çeliştiğini bilmezler. El-Albani’yi referans göstererek bir çok hadisi inkar ederler. Halbuki bakalım önce bu adam sahih mi?
Mesela tavessül ile ilgili bir hadis rivayet eden ed-Dar diye meşhur sahabe ve imamlarınca itimad edilen ve güvenilen bir kimse olan “Maliküddar”ın rivayetini reddeden Elbani, ondan çok aşağı mertebede olanların rivayetlerini kabul etmektedir. Bunlara birkaç misal verecek olursak:
– Yahya İbnu Uryan el-Harevi: Elbani es-Sahiha’sında (1/49) onu tanıtırken sadece “muhaddis idi” diyerek itibar etmesidir.
– Muhammed ibnu’l-Eş’as: Elbani bunun hadisi es-Sahiha’sında (1/313), İbnu hibban’ın O’nu sika bulması, bir topluluğun ondan rivayet etmiş olması ve büyük bir Tabii olması sebebiyle güzel bulmuştur. Halbuki et-Tekrib’de (s.469) O’nun hakkında “makbuldür” denilmektedir.
Elbani’nin hadis kriterlerinde mertebece daha aşağıda olanı tercih etmesi onun işine geldiği raviyi kabul etmesi gibi bir düşünceni doğmasına sebep oluyor.
Vereceğimiz şu örnekte ise Albani’nin işine gelen hadiste raviyi kuvvetli gösterip, aynı raviyi işine glemeyen hadiste zayıf göstermesidir.
Ebu’l- Cevza Evs b. Abdullah Radıyallahu anh: “Medine halkı şiddetli bir kıtlığa maruz kalmıştı. Onlar Aişe Radıyallahuanha’ya gelerek durumdan yakındılar. Bunun üzerine Aişe Radıyallahu anha:
“Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kabrine bakın, ondan semaya doğru bir delik açın. Onunla sema arasında bir engel bulunmasın ded. Onlar da hemen dediğini yaptılar. Bunun üzerine, bize öyle bol yağmur yağdı ki, otlar yeşerdi, develer yağdan çatlarcasına semizleşti. Bundan dolayı o yıla: “çatlama yılı” denildi.
Elbani bu hadisi aklınca zayıflatmaya çalışıyor ve “Ravilerden Said b. Zeyd’de zayıflık vardır” iddiasında bulunuyor. Bu iddiasını Said b. Zeyd’in zayıf ravi olduğunu iddia edenlere dayandırıyor ancak onun güvenilir olduğunu söyleyen “İbn Main, İbn Sa’d, Buhari, İcli, Ebu Cafer Ed-Darimi, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hibban” gibi otoriteleri görmezlikten geliyor.
Elbani aynı ravinin (Said b. Zeyd) bulunduğu bir hadiste ise şu değerlendirmeyi yapıyor: “Hadis’in isnadı hasendir. Ravilerin hepsi de sikadır. Said b. Zeyd hakkında söz söylenmiştir. Ama bu onun hadisini hasen derecesinden düşürmez.” (Elbani, İrvau’l-Galil, V, 338)
DETAYLI BİLGİ: Elbani’nin Said b. Zeyd çelişkileri Hasan b. Ali es-Sekkaf, “Tenakuzat-ı Elbani” isimli birkaç ciltlik eserinde, bu ve başka misallerle açıklamıştır. Ayrıca Memduh Said Memduh “Naktu’s-Sahih” Haşiyesinde bir çok örnekler ortaya koymuştur. Dileyen müracaat edebilir.
Elbani’nin bu yaptığına ne diyeceksiniz? Bir yerde zayıf dediğine diğer yerde hasen diyorsa, işine gelen yerde raviyi kabul edip işine gelmeyince reddediyorsa, işine gelen ravi zayıfta olsa muteber oluyorsa bu kişiye ve eserlerine NASIL GÜVENECEKSİNİZ?
ZAYIF, UYDURMA… ŞİRK, MÜŞRİK…
Vehhabiler selefilik örtüsü altında maalesef bu gibi alim geçinen zerzavatçılar sayesinde Ümmeti bölmeye çalışmakta, ehli kıbleyi şirkle suçlayabilmektedirler. Bu konularda bilgisiz olan Müslümanlar da aldanabilmekte ve hadislere olan itikatlarını yitirebilmektedirler.
SAPIK FETVALAR VEREN ADAM!
Elbani’nin hadis alanında çelişkilerinden fetva mahalline bakalım. Her alimim diyenin bir de fetva verme merakı ortaya çıkıyor maalesef. Hâlbuki hadis ayrı bir ilim dalıysa fıkıh apayrı bir ilim dalıdır.
Bu konuda da sadece bir örnek verip yetineceğiz.
Elbani “Evlenme Adabı” s.64’de şöyle diyor: “Bazı erkekler nişan yüzüğü adı altında, parmaklarına altın yüzük takarlar. Bu adet bize Hıristiyanlardan geldiği için, evvela onlara benzemek olur. Sonra’da İslam prensiplerine göre, altın takmak erkeklere zaten haramdır. İleriki sayfalarda zikrettiğimiz, altını kadınlara bile yasak eden naslara muhalefet etmektir”
Elbani, kadınlara altın takmanın haram olduğu fetvasını veren bir insandır. Halbuki 4 mezhepe göre de kadınlara altın takmak haram değildir.
Bunları da düşünerek Elbani’yi akıl terazinizde tartmanızı istiyoruz ve sözü Şevket Eygi’ye bırakıyoruz:
Mehmet Şevket Eygi yaptığı araştırmaları kaleme almış ve Elbani’nin nasıl bir alim(!) olduğunu gözler önüne sermiştir:
1. Günümüz Vehhabî ve Selefîleri içinde en önde gelen bid’atçi ve reformcudur.
2. Otodidakttir. Hocalardan ilim öğrenmemiş, icazet almamıştır. Bir insan kendi kendine kitap okuyarak uçak mühendisi, kalp ameliyatı yapan operatör doktor, ağır ceza hakimi olabilir mi? Olamaz. İşte Albanî’nin muhaddisliği de böyle kendinden menkul bir muhaddisliktir.
3. Asıl mesleği saatçiliktir.
4. Büyük Ehl-i Sünnet alimlerine, imamlarına ağır ve galiz şekilde saldırarak meşhur olmuştur.
5. Tasavvuf ve tarikat evliyasına ve ehline aşırı saygısızdır, onlara karşı düşmanca ve son derece agresif bir üslupla saldırmıştır.
6. O kadar aşırıdır ki, Suudî Arabistan’dan hudut harici edilmiş, Amman’da ev hapsinde 1999′da ölmüştür.
7. Bazı kitap tüccarlarının ve eğitimsiz bir kısım Müslümanın tercih ettiği bir yazardır.
6. İmamdır ama Ehl-i Sünnetin imamlarından değil, Vehhabî ve Selefîlerin imamıdır.
7. Ulemanın icmâına aykırı bozuk ictihadlarından biri kadınların altın süs eşyası takmalarının haram olduğu iddiasıdır.
8. Diğer bir bozuk ictihadı: Ticaretten kazanılan paranın zekâta tâbi olmadığı iddiasıdır.
9. Kendi kafasına (re’y ve hevasına göre) cumartesi günleri oruç tutmayı kesin olarak yasaklamaktadır.
10. Üç mescid dışındaki diğer mescidlerde itikaf yapmayı yasaklamaktadır.
11. Müslümanların selef imamlarını (mesela dört mezheb imamını) taklid edeceklerine kendisini taklid etmelerini istemektedir.
12. Kasden terk edilen namazların kazâ edilmesini yasaklamaktadır.
13. Hayızlı kadının ve cünübün Kur’an-ı Kerimi okumasının, tutmasının ve taşımasının caiz olduğunu iddia etmektedir.
14. Resulullah’ın (Salat ve selam olsun ona) kabrinin Mescid-i Nebevî içinde bulunmasının Medîne’deki bid’atlerden biri olduğunu tekrar tekrar iddia etmektedir.
15. Peygamberimizin kabrini ziyaret etmek ve ondan şefaat istemek maksadıyla seyahat edenin yanılmış bir bid’atçi olduğunu iddia etmektedir.
16. Zikrullah yapmak için elinde tesbih bulundurmayı bid’atçilik olarak vasıflandırmaktadır.
17. Allahü Teala için Arş’ın üzerinde el-mekân el-ademî diye bir yer olduğunu iddia etmektedir.
18. Tamâmü’l-minne adlı kitabında istimnânın (mastürbasyonun) orucu bozmadığını iddia etmektedir.
19. Sahih-i Müslim ve Sahih-i Buharî’nin “düzeltilmiş” baskılarını yayınlamış, ve bunlara “muhtasar” (kısaltılmış) ismini vererek hileli bir yol izlemiştir.
20. Albanî et-Tevessül adlı kitabında Mu’tezile mezhebini takliden, tevessül ve teşeffuyu haram olarak kabul etmekte ve bunun şirke denk olduğunu söylemektedir.
21. Ehl-i Sünnet tasavvufçuların İslam dışı olduklarını, şirke ve küfre düştüklerini iddia etmektedir.
22. Ehl-i Sünnetin itikatta iki imamı olan İmamı Eş’arî’ye ve İmamı Mâturidî’ye son derece muhaliftir, onları bid’atçi kabul etmektedir.
23. En az beş kitabında Medîne-i Münevvere Mescid-i Nebevî’deki Kubbe-i Hadra’nın (Peygamberimizin türbesinin) yıkılmasını, kabrinin mescid dışına çıkarılmasını istemektedir.
24. Bayram günlerinde akrabaları, komşuları ve arkadaşları ziyaret etmenin bid’at olduğunu söylemektedir.
25. Dârü’l-harb olduğu gerekçesiyle Müslümanların Filistin’i terk etmeleri ve Siyonist Yahudilere bırakmaları gerektiği yönünde fetva vermiştir. (Feteva, s. 18)
26. Teravih namazının 11 rekattan fazla kılınmasını yasaklamaktadır.
27. Cuma namazından önce dört rekat sünnet namazı kılmanın bid’at olduğunu iddia etmektedir.
28. Ehl-i sünnet âlimlerine cahiller, bid’atçiler, hattâ bazen eşkıya diyerek hakaret etmektedir. Bu konuda Ehl-i Sünnet âlimi Şeyh Hasan Ali el-Sakkaf tarafından derlenmiş “Albânî’nin Ümmet’in âlimlerine karşı sarf ettiği hakaretlerin ve tiksindirici ifadelerin sözlüğü” adlı bir kitabı bulunmaktadır.
29. Peygamber Efendimizi öven “Kaside-i Bürde”yi okuyan Müslümanlara ahmak diyerek hakaret etmektedir.
ELBANİ’YE YAZILAN REDDİYELER
Gelelim Ehl-i Sünnet ulema ve fukahasının bu bid’atçi zata karşı yazdıkları reddiyelere:
1. Hindistanlı muhaddis Habiburrahman el-Azami’nin dört ciltlik “el-Albanî Şuzuzuhü ve ahtauh”u.
2. Suriyeli âlim Muhammed Said Ramazan el-Bûtî’nin iki reddiye kitabı vardır. (a) Mezhebsizlik Şeriatı tehdit eden en tehlikeli bid’attir. (b) Selefin yolu mübarek ve tarihî bir çığırdı, İslamî bir mezheb değildi.
3. Faslı muhaddis Abdullah ibn Muhammed ibn Sıddîk el-Gummarî’nin Albanî’ye dört reddiyesi vardır.
4. Suriyeli hadîs alimi Abdulfettah Ebû Gudde’nin Albanî’ye ve arkadaşı zuheyr eş-Şeviş’e reddiyesi.
5. Mısırlı hadîs alimi Muhammed Avvame’nin “Âdabü’l-İhtilaf” adlı kitabı.
6. Mısırlı hadîs âlimi Mahmud Said Memduh’un iki reddiyesi.
7. Arabistanlı hadîs alimi İsmail ibn Muhammed el-Ensar’ın üç reddiyesi.
8. Suriyeli âlim Bedreddin Hasan Diab’ın reddiyesi.
9. Dubai Diyanet reisi İsa ibn Abdullah ibn Mani’ el-Himyerî’nin iki konudaki reddiyesi.
10. Birleşik Arab Emirlikleri Diyanet İşleri Başkanı Şeyh Muhammed ibn Ahmad el-Hazrecî’nin “Albanî’nin aşırılıkları” başlıklı makalesi.
11. Suriyeli âlim Semir İslambulî’nin el-ahad, el-icmâ, en-nesh adlı yazısı.
12. Ürdünlü âlim Es’ad Selim Tayyim’in, Albanî’nin yaptığı bazı hataları teşhir eden yazısı.
13. Ürdünlü âlim Hasan Ali Sakkaf’ın sekiz kitabı.
Evet muhterem beyefendi… Siz Albanî malınızı göklere çıkartıyorsunuz ama onun kusurlarından hiç mi hiç bahs etmiyorsunuz.
Ehl-i Sünnet ulemasının aleyhinde bunca ilmî tenkit ve düzeltme kitabı yazdığı böyle bir kişiye siz nasıl zamanımızın hadîs imamı diyebiliyorsunuz?
Bu yazımdaki bilgileri halk bilmez. Siz “malınızın” kusurunu söylememekle Müslümanları aldatmış olmuyor musunuz?
Beyefendi!.. Müslüman âdil ve insaflı olmaya mecburdur. Kur’an, Sünnet bizi âdil olmaya çağırıyor.
Siz “Albanî benim gözümde imamdır ama onun aleyhinde de bunca ilmî tenkit kitabı yazılmıştır” demek zorundasınız.
Albanî gibi bir bid’atçiyi ve saygısızı muhaddislerin imamı olarak göstermenin bir vebali olsa gerek. Selam ve saygılarımla…
Mehmet Şevket Eygi
Bu haber 22778 defa okunmuştur.